..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsanlığın hangi filizi köreltilmek istenmişse, tersine o filiz daha gür büyümüştür. -Freud
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yüzleşme > irem turgut




18 Haziran 2010
Dayanamayacağım Bir Acı Değil!  
kaybetmeyi öğrenmek!

irem turgut


insanın kaybetmeyi öğrenmesi için bir bedel ödemesi gerekir.biz sadece bu bedele dayanabilirim diyerek kendimizi kandırırız.sonunda hem kaybetmeyi öğrenir hemde dayanamayacağımız bir acı yaşarız..!


:AHHF:
Hep kazanacağım diye bir şey yok hayatta. Kaybetmeyi de öğrenmeliyim. Kaybetmeli daha sonra ki yaralarımı daha az hasarla kapatmak için savaşmalıyım. Henüz küçücük parmaklara sahip bir kız çocuğuyken mesela. Ya da korkusuz gibi duran içten içe korkan bir erkek çocuğuyken. Tam da böyleyken öğrenmeliyim kaybetmeyi. Hüngür hüngür o zaman ağlamalıyım. Yüreğim dağlar gibi o zaman kabarmalı. Alışmayı öğrenmeliyim. Yeni olgunlaşan bir kız çocuğuyken mesela. Evine asi bir erkek çocuğuyken. Başarmayı bebekken öğrenmeliyim mesela. Hayatta hep galip olmak yok elbette.

Ama ya olsaydı? Çocukluğuma dönebilirdim belki de. Çünkü en çok mağlubiyeti orda yaşadım herhalde. Çocukken küçük çın çınlı bir arabam vardı. Babam almıştı. Onun alınış hikâyesi hala belleğimde. Küçük ve kırmızı. Bazen küçük şeylerle mutlu olur ya insan. Öyle bir şey. Babamla ilk defa uzun yolculuk yapmıştık. O küçük kasabayla karşılaştırdığımda burası cennet gibi geliyordu. Tarif edilemeyecek derecede güzel. Çocukluğun verdiği heyecanla zıplamaya başladım olduğum yerde. Karşımda koskocam berrak bir deniz. Güneşin batmasıyla beraber inen turuncu renkle iş birliği içinde. Birden babamın terlemiş elini bıraktım. Koşmaya başladım. Denize doğru koşmaya. Sonsuz bir özgürlük hissediyordu bedenim. Saçlarım rüzgârdan uçuşuyordu. Sağ elimi genelde daha fazla kullanırdım. Sağ elimi kaldırdım ve gözüme değen saçarı çektim. Tam o anda karşıdan bir araba geliyordu. Şaşkınlıktan tutuldum. Arabanın karşısında ne ileri gidebiliyorum ne geri. Araba hızlıca geçti. Az önce önünde olduğum arabanın şimdi altındaydım babam kucağına aldı beni. Hüngür hüngür ağlıyordu. Hemen hastaneye götürdü. Babamı hiç bu kadar çaresiz görmemiştim. Ve gözlerimi açtım. Bir hastane odasındayım. Vücudumda bir hafiflik var niyeyse. Doğrulmaya çalıştım. Üzerimdeki çarşaf yere düştü. Ve bir bacağım yoktu. Garip bir duyguydu. Bir bacağımı kaybetmiştim. Henüz küçük bir kız çocuğuyken. Ağlamaya başladım. Ben ağladıkça babamda ağlıyordu. Evimizin en üst katı. Benim odam. Küçük sığınağım. Bizim sokak oradan olduğu gibi gözüküyor. Çocuklar orada oyunlar oynuyorlar. Oynayamıyorum. Olsun. Oynamış kadar oluyorum. Dayanmalıyım. Taşıyamayacağım bir yük değil bu.

Babam benden sonra kendini iyice içkiye vurdu. Galiba kendini suçluyor. Hem içiyor hem ağlıyor. O ne yapabilirdi ki? Bu yaşanması gereken bir şeymiş ki yaşandı. Hep pembe dizilerde ki gibi yaşayacağım diye bir şey yok. Ben ilk te değilim. Benim gibi tanımadığım ama aynı kaderi paylaştığımız birçok insan var. Babamla konuşamaz oldum. Sadece içiyor ve yatıyor. birşey söyleyeceği zaman başını eğiyor ve konuşuyor. Yüzüme bakamıyor sanki.

Odamdayım. Dışarıda çocuklar gülüşüyorlar. Garip bir gün üzerimde bacağım geri gelmiş gibi bir ağırlık var. Ruhum odanın içinde sessiz çığlıklar atıyor. Bir ses duyuldu. Evet, patırtılı bir ses. “Baba” diye bağırdım ama babam cevap vermedi. Aşağıya yalnız inemiyorum. Hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim. Tekrar bağırıyorum ve tekrar. O çaresizlikle attım kendimi yere. Sürüklene sürüklene indim aşağıya. Babam yerde. Etraf başından akan kanlarla adeta yıkanmış. Elinde bir rakı şişesi. Sofra yerde. Ağlamaya başladım içim çıkana kadar ağladım. Ertesi gün babam toprağa girdi. Arkamdan sandalyemi iten komşumuz meral hanım. Babamın mezarına bile oturamıyorum. Mezar taşına dokunamıyorum. Sandalyem müsaade vermiyor. Tekerlekleri o kadar büyük ki. Erişemiyorum. Annemi de yıllar önce kaybetmiştik. Artık sandalye mahkûmu, annesiz, babasız bir kız çocuğuyum. Ne yalan söyleyeyim buna da “olsun, dayanamayacağım bir acı değil” diyemiyorum. Sandalyemde oturmuş gün sayıyorum. Sandalyeme oturmuş ölmeyi bekliyorum. Ölmeyi ve bir an önce onlara kavuşmayı…

.Eleştiriler & Yorumlar

:: ...
Gönderen: Ömer Faruk YILMAZ / ,
15 Ekim 2010
Acılarınızı ovuşturmak isterdim, üşüyen yanlarınızı hohlaya hohlaya ısıtmak... İsterdim, hiçbirşey böyle olmasın! Sizinle aynı kaderi yaşayan ablam geldi birden aklıma; gözlerim dolu dolu tamamladım yazınızı, çok dağınık bir halime denk geldiniz; anlayacağınız daha da dağıldım! İçeriğe bakınca güzel olmuş diyemeyeceğim, bunun için bağışlayın beni! Ama hakikat olmuş, hem de ne hakikat olmuş diyebilirim. Dua ve dua ile...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yüzleşme kümesinde bulunan diğer yazıları...
Mühürlenen Dudaklarda Aşk

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Yalnızlık ve Rüyalarım

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
İki Yanım ve Sen! [Şiir]
Asıl Dünya Yakar! [Şiir]
Bazen [Şiir]
Bayrak [Şiir]
Çığlıkların [Şiir]
İşte Böyle Sevgili! [Şiir]
Sorum Sana Arkadaş [Şiir]
Büyüyen Kızın Romanı [Roman]
Aşka Söyleyemediklerim [Roman]
Büyüyen Kızın Romanı [Roman]


irem turgut kimdir?

sessiz gemiler yol almaktalar mavi süste.

Etkilendiği Yazarlar:
.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © irem turgut, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.