..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Milli egemenlik öyle bir nurdur ki, onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar batar, mahvolur. -Atatürk
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Şiir > Toplumcu > Vuslat AKTEPE




21 Mart 2010
Ülkeme Masallar (Sonu Sizin Çocuklar)  
Vuslat AKTEPE

:AHDG:

Yıllar
     Yıllar
Önce
Çok büyük bir ülkede
Genç bir prens yaşarmış
Prens hep üzgün
Hep üzüntülüymüş
Her gün nehir kenarına gider
Konuşurmuş
Ağaçlarla
     Çalılarla
          Sularla
Yardım istermiş onlardan
Ülkesini çok kötü adamlar yönetirmiş çünkü
Karanlığın surları ardında
Halkı fakirmiş
Sular
     Ağaçlar
          Toprak
Suskun,
dilsizmiş
Artık şarkı söylemezlermiş eski destanlardaki gibi

Bu kötü adamlar
Yapmışlar dev gibi zindanlar
Kim ki karşı koyarmış onlara
Ya vurulurmuş kellesi
Ya da öylece zindana atılırmış bedeni

Küçük prens bakıp ülkesinin bu karanlık haline
Yalvarırmış ağaçlara
Yardım edin ne olur
Yol gösterin bana
Öğretin tıpkı sizler gibi dimdik durabilmeyi ayakta
Ağaçlar hışırdamış esen rüzgârla
Yaprak
     Yaprak
Prens dinlemiş fısıltılarını
Ve anlayıvermiş
Ağaç gibi dimdik ayakta
Uzanıp dallarıyla gökyüzüne
Kalmanın yolu
Mütevazı bir sükûnetmiş
Ve konuşabilmekmiş fısıldayarak
Esen rüzgârla
Öfkesiz
     Sade

Küçük prens bakıp ülkesine yalvarmış suya
Yardım edin ne olur
Yol gösterin bana
Oysa su akarmış habire
Köpük
     Köpük
Çağlarmış kendi akışına bent koyanlara
Ve günlerden bir gün
Yıkıp bendini
Basmış prensin köyünü
Evleri yıkmış
Sökmüş ekinleri
Ve anlamış prens
Su gibi olmanın yolu
Sel gibi öfkeli
Ve hayat taşırken insanlara
Nehirler kadar sade olabilmekmiş

Konuldu mu bentler önüne
Taşkınca hırslı
Hayat gibi sonsuz

Hareketli
durmamacasına

Kırılmadan dağılabilmek
Ve birleşmek yeniden aynı uğurda
Su gibi olmanın yolu
Akabilmekmiş
Zamanın sırtında
Zamanla yoldaş

Küçük prens uzanmış sonra
Köz
     Köz
Toprağın koynuna
Anlat ne olur
Yol göster bana
Bir çiçek açmış topraktan
Bir arı konmuş üzerine
Ve kazmalar
     Çapalar deşmiş bağrını durmamacasına
Anlamış prens
Toprak gibi olmanın yolu
Sonsuz bir sabırdan
Ve bilgelik sonsuz olana
Toprak gibi bağrını açmaktan geçer
Yepyeniyi yaratmaktan
Ve doyurabilmekten
Üstünde devinenleri
Yaralandıkça göğsün

Prens doldurup çıkınına öğrendiklerini
Sürmüş atını karanlığın bağrına
Yollar geçmiş
Ormanlar
Ormanlarda köyler
Köylerde insanlar
Bir gün yolu üzerinde
Elinde sepeti
Sepette çiçeği
Çiçekte dünyanın tüm güzelliklerini
Renklere gizleyen
Prensesi görmüş
İnip atının terkisinden
Seslenmiş prensese

Hey güzel kız!
Taşıdığın nedir sepette?

Kız gülümseyip ona
Sormuş

Sen ne taşıyorsun çıkınında

Ben demiş prens
Dünyanın tüm bilgeliğini taşıyorum
Sunmak için halkıma

Ben de demiş prenses
Dünyanın tüm renklerini
Tüm güzelliklerini
Ve aşkı taşıyorum mütevazı sepetimde
Sunabilmek için suskun yurduma

O zaman demiş prens
Evlenelim bizde
Ve çıkınımda ki bilgiyi
Doldurup sepetine
Yürüyelim karanlığın surlarına
Bunun üzerine
Prens ve prenses
Evlenmişler sessiz bir törenle
Dağılıp giden kırlangıçların
Gülümseyen şahitliğinde

Atlayıp atlarının sırtına
Koşmuşlar dörtnala
Yollar geçmişler
Köprüler
Köprülerde bekçiler
Ve bir gün
Bir köprünün başında
Bir çocuk görmüşler
Sarı saçlı
Tombulca bir çocuk
Elinde yağ sürülmüş bir ekmek
Oturmuş bir taşın üzerine
Hıçkırarak ağlamakta
Yere düşen her damla gözyaşı
fidan olup yeşermekte

Hey çocuk demiş prens
Ne oldu?
Neden ağlıyorsun böyle?

Küçük çocuk silip gözyaşlarını
Gülümsemiş güneş gibi
Benim adım Emek
Annem
     Babam
Attı beni evden
Elime bir yağlı ekmek verip
Bıraktılar karanlığa
Ve soğuğa
Arada bir gelip
Bir yağlı ekmek verirler elime
Ve bir tokat atıp yanağıma
Giderler karanlığın korkunç surlarının ardına

Prensesin kırılmış kalbi
Üzülmüş
çocuğun sözlerine

Ve sormuş ona
Bizim çocuğumuz yok küçük
Biz bilgi ve güzellik taşıyoruz yarına
Katılmak ister misin bize?

Çocuk bir küçük kahkaha atıp
Tutunmuş atın terkisine
Böylece prens
Prenses
Ve çocuk
Gelmişler karanlığın surları önüne

Açın kapıları diye bağırmış Prens
Açın kapıları diye bağırmış Prenses
Açın kapıları diye bağırmış Çocuk
Ve açılmış kapılar ardına kadar
Çıkmış içerden prensin halkı
Ellerinde yabaları
Ve silahlarıyla
Öfke ve umutsuzlukla
Koşup kapıların ardından
Çevirmişler
Prensin
     Prensesin
          Ve çocuğun etrafını
Bağırmışlar hep bir ağızdan
Ne istiyorsunuz
Rahat bırakın bizi

Şaşırmış prens
Ama biz size yardıma geldik
Dağıtıp karanlığı
Sunmak için en berrak gökyüzünü
Çok uzaklardan
Tehlikeli patikalardan geçtik

İyi de demiş halk
Hep bir ağızdan
Biz karanlığı seviyoruz
Mutluyuz burada
Hem alıştı da gözlerimiz karanlığa
Ne yapalım bundan daha fazla aydınlığı

Ama siz fakirsiniz demiş prenses
Çocuklarınız aç
Ve ağlıyor her gün umudunuz
Ne olur
İzin verin bize
Açalım sepetimizi
Sunalım size
Bilgeliği ve aydınlığı
Çeşit
     Çeşit
          Çiçekleri
Cıvıldayan renkleri

Ne olur demiş emek
Alın elimden ekmeğimi
Sunayım size hünerimi
Çeşit
     Çeşit
Baharatı
Tahılı
Ve oyuncakları
El emeği bir yumru
Yıkayım alnınıza yapıştırılmış
Yalan sözleri
Ve kaderi

Surların tepesinden
Bir kahkaha yükselmiş aşağıya
Halk çevirmiş başını
Prens
     Prenses
          Ve küçük çocuk
Hiddetle sıkmışlar yumruklarını
Surların üzerinde ki kötü adamlar
Ve kadınlar
Çığlık çığlığa bağırmışlar
Hep bir ağızdan

Kanmayın onlara
Asıl bilgelik burada
Bakın şu çeşmeler
Şu havuzlar
Şu renk
     renk
bahçeler
güzel değil mi?
Siz buraya çıkmak
Bu güzellikleri tatmak dururken
Söyleyin bize
Neden ihtiyacınız olsun
Üç hayalperest
Ve bir sepete
Söyleyin
Yenebilir misiniz bizi?
Yıkabilir misiniz surlarımızı?
O halde bu küstahlık niye?
Hep bir ağızdan bağırmış halk
Yüce efendiler
Merhamet biraz
O bahçeler sizin olsun
Ama bir çiçek olsun sunun bize
Kanmayalım şu zavallılara

Bunun üzerine kötü adamlar
Surların üzerinden üç dal papatya atmışlar aşağıya
Üç dal papatyaya kanan halk
Yakalamış
Prens
     Prenses
          Ve çocuğu
Prensesin söküp kalbini
Atmışlar ateşe hemen orada
Ve kanlar içinde çırpınan bedeni
Parçalamışlar yabalarıyla

Prensesin kanının düştüğü toprak
Çorak bir çöle dönüşüvermiş hemen orada
Üzüntüden sizlerinin bağı çözülen prensi
Tutup çıkarmışlar merdiven yukarı
Sunmuşlar bedenini sur üstündekilere
Kaybolunca prens de gözden
Kurumuş ağaçlar
Sular buhar oluvermiş aşağıda

Ve çocuğun takıp boynuna zinciri
Bağlamışlar kör prangaya
Kıpırdamaya çalıştıkça çocuk
Kurumuş ekinler
     Buğdaylar
          Dönmez olmuş değirmenler ve çarklar
Son olarak sepeti atmışlar
Karanlık bir kuyuya
Düşünce sepet
Susmuş kuşlar
     Böcekler
          Tüm hayvanlar
Sessizlik sarmış dört bir yanı

İşte o zaman anlamış halk
Ve ağlamışlar hep bir ağızdan
Kaybettiklerinin ardı sıra
Kapılar kapanmış
Karanlık büyümüş
Büyümüş
Büyümüş
Ve masalımızda böylece sona ermiş

İyide masalcı amca
Herkes mutsuz
Herkes düşsüz
Son böyle olunca
Baştan yazalım masalı
Mutlu bitsin sonu
Neşeli şarkılar kaplasın gökyüzünü
Ve dans etsin halk
Prens
Prenses ve küçük emek

Bir masalı baştan yazamazsın küçüğüm
Ama sonunu değiştirebilirsin
Sonunu yeni baştan sen yazabilirsin
Artık masalcı sensin
Ve bu masalın sonunu sil baştan
Sen
Sen yazmalısın

                                   Vuslat AKTEPE



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın toplumcu kümesinde bulunan diğer yazıları...
Fırın İşçisi
Karaborsa
İleri Demokrasi
Çiklet Parası
Düşler İçin Ölebilmek
Fırtına
Uçurtmalara İliştirlimiş Düşler
Ülkemi Arıyorum
Sevda Yeli
Sevda Yeline Bir Ek

Yazarın şiir ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Veda Duası
O Büyük Gün
Murtaza
Hepimiz Geldik G. Te
İyi Geceler Güzel
Benim İstanbul'um
Sarhoş 1. Bölüm
Hazır Mısınız? (8 Mart Çağrısı)
Fırtına Kuşu
Ölmeyecek Kadar Yaşlanmak İstiyorum

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Trajedi ve Komedi [Eleştiri]
Barbarlığın Özgürleşmesi [Eleştiri]
Bu Gece Bir Aydın Öldürüldü [Eleştiri]


Vuslat AKTEPE kimdir?

Beyaz Geceler adlı küçük romanda ki küçücük bir rus karakterine benzetmişimdir hep kendimi. Hayalperest!

Etkilendiği Yazarlar:
Rus gerçekçiliği benim için miheng oluşturur


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Vuslat AKTEPE, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.