Hiçbir zaman karakterlerimin hüzünlü olduklarını düşünmedim. Tersine yaşam dolular. Trajediyi seçmediler, trajedi onları seçti. -Juliette Binoche |
|
||||||||||
|
Ha şimdi birileri beni kuru solculuk, emperyalizm karşıtlığı sebebi ile Kaddafi gibi bir diktatörü savunmakla suçlayacaklardır eminim. Ne büyük gam! Peki hadi gelin rakamlara bir göz atalım. Sonra şapkaları önümüze koyup kafamızı bir kez daha kaşıyabiliriz özgürce ve belki netleşir sorumuzun cevabı gerçekte kimin özgürleştiği üzerine; İnsanlar mı, barbarlık mı? Irak ve Afganistan’a bakalım önce. Irak’a demokrasi getirmek adına havalanan Amerikan uçaklarının misket bombaları sığınakları vururken, Irak’lı çocuklar diri diri yakılır, genç kızlar USA özgürlüğüne bedel olarak tecavüze uğrarken bunun özgürlük yaratımı olamayacağını, tarihin hiçbir devrinde barbarlığın özgürlüğe yol açamayacağını söylediğimizde gerek pek bir demokrat Kürt yurtseverleri, gerek bizde ki liberaller ve sözde devrimci geçinen sol pespayeler bizleri gericilikle suçlamışlar, müdahaleyi yeni bir çağın başlangıcı olarak kabul ederek alkışlamışlardı. Hatırlayanlar bilirler. Aynı dönemde İstanbul’da iki gün boyunca ABD başkanı aleyhine gösteriler yapılmış ve yer yerinden oynatılmışken yukarıda saydığım kesimler bu gösterileri bırakın desteklemeyi yerden yere vurmuşlardı. Öyle ya Irak’a demokrasi geliyordu… Sonuç; ABD'nin "demokratikleştirdiği" Irak'ta en son geçtiğimiz ay hükümet, 291 idam kararını birden onaylayarak son iki sene de Irak’ta idam edilenlerin resmi sayısını on iki binin üzerine çıkardı. Sahi Saddam kaç kişiyi öldürmüştü? Yani diktatör olmak için toplamda kaç kişinin öldürülmesi ya da mülteci durumuna düşürülmesi gerekiyor. Bir an için merak ettim de. Siz bu sorunun cevabını düşüne durun ben bir de mülteci sayılarına göz atayım. Öyle ya mülteci olmak demek insanın doğduğu topraklardan, ailesinden, kültüründen, ülkesinden, birikiminden kaçması, geriye yapayalnız, pespaye, ikinci sınıf bir insan artığı olarak kabul edilmeyi beklemesi demek değil midir? Peki insan özgür dünyadan kaçar mı? Eğer özgürlük insanların özgürlüğü değil de barbarlığın özgürlüğü ise kaçmaktan başka da çaresi yoktur galiba. Kaçmak dedim ya hani; Birleşmiş Milletler Yüksek Mülteci Komisyonu çalışma raporuna göre dünyadaki tüm mültecilerin neredeyse yarısını, ABD'nin işgal ettiği Irak ve Afganistan'dan kaçan mülteciler oluşturuyor. Dünyada toplam 10.55 milyon mülteci bulunuyor. Bunların 3.05 milyonunun Afganistan'dan, 1.68 milyonunun Irak'tan kaçan mülteciler olduğu hesaplanıyor. Ah şu diktatörler, bakın ne hale getirmişler zavallı insanları! Gördünüz mü, insanlar artık özgürlükten de kaçar olmuş(!) Yazık! Afganistan’da işgal başladığı andan bu güne iki binden fazla işgal gücü askeri öldü. Bu durum çatışmaların şiddeti hakkında bize bilgi verecektir. Öyle ya bir müttefik askerine yirmiden fazla Afgan düştüğüne göre varın siz hesaplayın en iyimser rakamı. Elbette bu da yeterli değil. Unutmayalım ki özgürlüğün ihraç edilerek özgür dünyaya katılımın sağlandığı ülkelerde en iyi yaşam tek bir kurşunun vücuda açtığı yara ile son bulan yaşamdır. Çok mu abarttım? Bakalım; Geçtiğimiz mart ayında Afganistan’da yeni bir Ebu Garip skandalı patlak vermişti. Skandalı kamuoyuna duyuran ise Alman Der Spiegel dergisiydi. Dergide yayınlanan fotoğraflarda, Afganistan’da bulunan ABD’li işgal askerleri yakaladıkları Afganlara işkence yaparken ve öldürdükleri cesetlerle poz verirken görülüyordu. Dergi yalnızca 3 adet fotoğraf yayınlamasına rağmen, elinde 4 bin civarında daha fotoğraf ve video olduğunu iddia ediyor. Ayrıca, yargılanan askerlerin bazılarının da hala varlığı bilinmeyen kimi fotoğrafları ve videoları sakladığını da belirtiyordu. Bu fotoğraflarda dişleri sökülen, etleri pense ile koparılan Afgan sivilleri kahkahalarla izleyen Özgür dünyanın askerleri görülüyordu. Ne demiştim size, özgür dünyada en iyi yaşam kurşunla son bulabilecek kadar şanslı olandır. Haksız mıymışım? Evet şimdi Kaddafi ve oğullarının linç edilerek parçalanmış cesetlerinin üzerinden yepyeni ve özgür bir başka ülke daha doğuyor. El birliği ile Libya’yı özgürleştirmeye katkı sunan ülkeler katkılarının karşılıklarını almaya başladı bile. Siz de takdir edersiniz ki özgürlük masraflı bir edinimdir. Libya önümüzdeki iki yüz sene özgürlüğünün masrafını ödeyecektir hiç kuşkusuz. Bu arada Libyalı muhalifler Libya’da Afrikalı soy kırımına başlamış, NATO bombardımanları yüzünden binlerce sivil ölmüş; ne gam! Özgürlüğün maliyetler kalemine ekleyin gitsin. Maliyet dedim de yukarıda ki sorumun cevabını buldunuz mu? Diktatör olabilmek için kaç kişiyi öldürmüş, kaçını yerinden yurdundan etmiş olmak gerekiyor diye sormuştum. Cevap yok mu? Ben de öyle tahmin etmiştim. Unutmadan ilk soruya döneyim o halde özgür insanlık mı, özgür barbarlık mı? Neyse; en azından bu sorunun cevabını vereyim de yazı tümden amaçsız kalmasın. Ayağa kalkalım lütfen. Ellerimizi kaldıralım ve hep beraber haykıralım; Bir diktatör daha öldü ve barbarlık özgürleşti… Yaşasın yeni dünya! Yaşasın Özgür Dünya…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Vuslat AKTEPE, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |