..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Değişim dışında hiçbir şey sürekli değildir. -Heraklitos
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Fantastik > Abdullah Mehmed Özçam




1 Şubat 2010
Sen Kim Oluyorsun da Beni Terkediyorsun Lan  
Abdullah Mehmed Özçam
Çok bencildi, bu dünyada sadece o vardı, bir de diğerleri, herkes ve herşey onun gözünde aynıydı; ihtiyacı olduğunda kullanabileceği ve işi bitince de fırlatıp atabileceği birer araç, her istediği şey onun olmalıydı, o ise sadece kendisinindi, bir başkasının olamazdı.


:BJGG:
Çok bencildi, bu dünyada sadece o vardı, bir de diğerleri, herkes ve herşey onun gözünde aynıydı; ihtiyacı olduğunda kullanabileceği ve işi bitince de fırlatıp atabileceği birer araç, her istediği şey onun olmalıydı, o ise sadece kendisinindi, bir başkasının olamazdı.
O kimseyi sevmezdi ama herkes onu sevmeliydi, o kimseye değer vermezdi ama herkes ona değer vermeliydi, o kimseye güvenmezdi ama herkes ona güvenmeliydi, o kimseyi düşünmezdi ama herkes onu düşünmeliydi.
Kimse ondan daha güzel olmamalıydı, kimse ondan daha zengin olmamalıydı, kimsenin kocası onun kocasından daha zengin, daha yakışıklı, daha güçlü ve mevki olarak daha üstün olmamalıydı, kimsenin koltuk takımı onun koltuk takımından daha güzel ve daha pahalı olmamalıydı, onun yedikleri en güzel, onun giydikleri en güzel, onun bindikleri en güzel olmalıydı; o, herşeyin en iyisine layıktı.
Her istediğine sahip olabilecek, her istediğini yapabilecek, herkese hesap soracak ama kimsenin hesap soramayacağı bir sultan sanıyordu kendini. Zalim ama zalim olduğunun farkında olmayan bir sultan.
Nasıl, o kimseyi sevmiyorsa, kimse de onu sevmiyordu; Yani onu tanıyan hiçkimse. Oysa onu tanımayanlar için durum daha başkaydı. Onlar onu sevebilirlerdi. Ta ki onu tanıyıncaya dek.
Herşeye sahip olan birini neye sahip olmak mutlu edebilir ki; öyle mutsuzdu ki. En büyük mutlulukları dahi sabun köpüğü gibi kısa ömürlü oluyordu. Çünkü elde ettiği şeyin değeri elde etmesiyle düşüyor, elde etmediği şeyin değeri her zaman elde ettiğinden fazla oluyordu.
Sahip olamadığı mutluluğa sahip birilerini görünce her zamankinden daha fazla kıskanç oluyor, onun mutluğuna da sahip olmak istiyordu. Ondan o mutluğu alabilmek için akla gelmedik tuzaklar kuruyor, sonunda başarıya ulaşıp onun mutluluğunu çalıyor, ama bu çaldığı mutluluk onu mutlu etmiyordu.
İşte son derece mutsuz olduğu ve sıkıntıdan patladığı, ilk görüşte çok beğendiği evinin duvarlarının üstüne üstüne geldiği, mağazanın vitrininde gördüğünde almak için bir saniye dahi bekleyemediği eşyaların birer canavar olup üzerine saldırdığı bir gün kendini güç bela kırlara attı. Bir yere ulaşmak değil, sadece uzaklaşmak istiyordu. Artık kendisini mutlu edemeyen sahip olduklarından uzaklaşmak.
Bir müddet sonra aradığını buldu, daha doğrusu bulduğunda onun aradığı şey olduğunu farketti. Tastamam, eksiksiz bir mutluluktu gördüğü.
Genç bir adam, selvi ağacına sırtını dayamış, gölgede esen rüzgarla gelen taze çimen ve hemen yanıbaşında duran gül ağacının kokusunu ciğerlerine çekerek, gürül gürül akan ırmağın sesini dinleyerek uyukluyordu.
Sessizce onun yanına yaklaştı, çimenlere oturarak onu ve etrafı seyretmeye başladı, ancak kısa bir süre sonra hem canı sıkıldı, hem de güneşten rahatsız oldu, ağacın gölgesine oturmak, genç adamla sohbet etmek istedi. Uyandırdı onu, yanına oturmak için izin istedi. Bir müddet etrafın güzelliğinden bahsetti, sözü tükenince üzerindekileri çıkararak ırmakta yıkandı, gencin yanına dönüp iltifatlar yağdırarak dokundu ona, okşadı, öptü, sevişti onunla. Beraber ırmakta yıkandılar, giyindiler, genç adamın elinden tutarak "benimle benim yaşadığım yere gel" dedi, ben buradan sıkıldım. Giderken geri döndü, gül ağacının en güzel gülünü de kopartıp yanında götürdü.
Kendini sultan zanneden, yaşadığı yeri de saray zannediyordu. Genç adama ne kadar güzel zindanlara, cellatlara, kölelere, hizmetçilere sahip olduğunu gösterdi.
Onu da diğerleri gibi bir kenara fırlattı. Nasılsa ona sahip olmuştu bir kere. İstediği gibi davranabilir, isterse onunla oynar, istemezse bir kenara fırlatır atardı.
Geldiğine pişman olmuştu genç adam, geri dönmek istedi. Ama izin çıkmadı. Hem kendisiyle ilgilenmiyor, değer vermiyor, bir de üstüne üstlük aşağılıyor, hem de kaybetmek istemiyordu.
Genç adam bir seher vakti pencereyi açtı sıkıntıdan bunalarak. Yüzüne çarpan rüzgar ona özgür olduğu günleri hatırlattı ve rüzgarın geldiği yöne doğru yola çıktı.
Sabah uyandığında genç adamı bıraktığı yerde bulamayan sultan, pencereden son bir defa kaybettiğini görebilmek için baktı ufka doğru. Gözlerinde yaş vardı. Bir taraftan da burnunu çekerek şöyle diyordu:
"Sen kim oluyorsun da beni terkediyorsun lan?"



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın fantastik kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sahte Sevgili

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ebru 2 - Hazineler Hep Viranelerde Saklıdır
Kan Rengi Gül ile Ten Rengi Gül
Gözyaşının Gücü
Cunda Adası'nda Bir Kuşluk Vakti
Sultan ile Dilenci
Ebru (Mey'in Yolculuğu)
Esaretten Özgürlüğe

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Bekliyorum [Şiir]
İşte Seni Bunun İçin Çok Seviyorum [Şiir]
Beni Başkalarıyla Bir Tutma [Şiir]
Sevmek, Sevilmek [Şiir]
İçimdeki Seni Ararken [Şiir]
Sarıl Bana [Şiir]
Ben Seni Sultan Zannettim [Şiir]
Sarhoş Eden Kadeh [Şiir]
Gidiyorum [Şiir]
Anlarsın ki Herşey Rüya İmiş [Şiir]


Abdullah Mehmed Özçam kimdir?

Doğum ile ölüm arasına sıkışmış kısacık bir hayat.

Etkilendiği Yazarlar:
klasikler


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Abdullah Mehmed Özçam, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.