..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Kitaplarla dolu bir oda, ruhlu bir beden gibidir. -Cicero
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yüzleşme > KÜFRAN




29 Aralık 2009
Var ve Yok Oluşumuz...  
KÜFRAN
İnsanlara sen iyisin demek onlardan istifade etme adına bir eylem olacaktır, insanlara sen kötüsün demek kendinden istifade edilmesi için açık bir davet olacaktır..... Derinizin altındaki acıyı yüzünüzün kıvrılarak gülüşü saklayamaz, kanınızın pıhtılaşmış sancısını ağzınızdan çikan yüksek sesli kahkahalar hiç mi hiç gizleyemez, kendinizi aldatmayın, yoksa teninizi aldatırsınız....


:BADB:
VAR VE YOK OLUŞUMUZ.....




Varoluşunu sağlamakla sağlamamak arasındaki en kırmızı çizgi beyninde ki nöronların yanlış iletişim yollarına hükmetmektir. Eğer ki siyasete bile bulaşmış kırmızı çizgilerini bedenine ve beynine kabul ettiremezsen başkalarının kırmızı çizgilerini kabul etmiş olacaksındır. Bu da seni zamanla vücudunu saran bir virüs gibi içinde ki sevgiyi, güven vermeyi, duyguları, konuşmaları, bakışları hatta ve hatta sevişmelerinde terlemelerini bile yavaş yavaş öldürecektir....



Gözlerimizi asıl seçimlerimizden öte tarafa kaçırıp kendimizi mutlu zannetmek bir mahlukatın elde edebileceği özgürlük seçeneğidir. İnsanlar arasında bu karmaşayı çözümlemek kolay olmamakla birlikte insanlardan da bir çapa gösterilmediği de belirgindir. Ögrenme kuramındaki ögrenilmis çaresizlik teorisi bu insanlar için tamda yerinde bir belirlemedir. ögrenilmis çaresizlik deneyi Martin Siligman (1967) tarafından yapılmıştır deney tam olarak şöyledir: üç farklı köpek grubunu, birinci grup kaçma (escape group), ikinci grup bağlı (çaresiz) (yoked group) ve üçüncü grup kontrol grubu olmak üzere köpekleri, iki aşamadan oluşan iki farklı deneysel işleme tabi tutmuşlardır. İlk aşamada birinci gruptaki köpeklere bir kutu içinde kaçabilecekleri elektrik şoku verilmiş, kutu içindeki bir pedala bastıklarında elektrik şoku kesilmiştir. Bu gruptaki köpeklere şokun geleceğini önceden belirten herhangi bir ayırt edici uyarıcı verilmeksizin 64 şok verilmiş ve köpekler bir kaç tekrardan sonra şoku durdurmayı ögrenmislerdir.

Deneye katılan ikinci gruptaki köpeklere ise birinci gruptaki köpeklerle aynı özellik ve sayıda şok verilmiş, ancak, deney ortamı bu gruptaki köpeklerin elektrik şokunu kesemeyeceği biçimde düzenlenmiştir. Deneye katılan üçüncü grup köpeklere deneyin birinci aşamasında hiç bir işlem uygulanmamıştır. Deneyin ikinci aşamasında, üç gruptan köpekler kaçma-kaçınma (escape-avoidance) eğitimine tabi tutulmuşlardır. İki bölmeli bir kutuya konulan köpeklere elektrik şokundan bir dakika önce ayırdedici uyarıcı olarak ışık verilmekte ve kutunun elektrik şoku olan bölümünden güvenli bölümüne geçen köpekler şoktan kurtulmaktadır.

Kaçma ve kontrol gruplarının aksine, çaresizlik grubundaki köpeklerin çaresizlik davranışı geliştirdiği gözlenmiştir. Bu gruptaki köpekler elektrik şokundan kaçmak için çok az çaba göstermişler, bu durum güdülenmedeki eksiklik (motivational deficit) olarak değerlendirilmiştir. Ayrıca bu gruptaki köpekler şoku kesmek için herhangi bir başarılı davranış gösterememişler (bilişsel eksiklik (cognitive deficit)) ve kutu içinde yatarak şokun gelmesini beklemişlerdir (duygusal eksiklik (emotional deficit)).

Çevremizde bu tür ögrenilmislik çaresizlik yaşayan insanlar zergan (çöpü, lağımı ve şehri saran kokusuyla ünlü Mardin Kızıltepedeki dere) deresindeki çöpler kadar fazladır ve içlerinde çürümüs biriktirmiş oldukları söylenmemiş sözler kadar kötü kokarlar.

Peki bir insanın varoluşunu sağlamak birilerinin elinde midir? Hayır Nietzsche Ağladığında kitabını bir çogumuz okumuşuzdur. Breuer ve Nietzsche arasında bir diyalog geçer ve Nietzsche Breuer'e eşiyle ilgili bir sorunu karşisında kendisi olması söyler ama Breuer Nietzsche'den kendisine bir yol göstermesini, bir yol bulmasını ister.Nietzsche bunu yaparsa Breuer'in tekrar kendi seçimi olmayıp başka birinin söylediği ya da önerdigi bir yolda ilerlemiş olacağını söyler ki Breuer hep kendi isteklerini yerine getiremediği için böyle bir rahatsızlığa düşmüştür. Kendi kaderini tayin hakkı hep başkasının elinde olduğundan bir birey olamamış ve bunun sancısını çekmistir. Bu örnekte de görüleceği gibi varolşunu sağlamak birilerinin sizlere yol göstermesi ile sağlanacak bir şey olmadığını gösterir. Ancak ve ancak sizlerin bu seçim hakkını elinize almanız için yeterli olmayan cesaretinizi sağlamak adına bir şeyler yapılabilir.

insanlar hayatta çogu zaman bazı yaşam sınırlamalarına denk gelirler ama bunlar bazen kaçılabilecek durumda olduğundan ertelenmektedir. Unutulmamalıdır ki kaçtığınız ya da ertelediğiniz sorunlarınız aynı şekilde karşinıza çik masada başka bir canavara dönüşür bir şekilde ve daha korkutucu olarak önünüze düşecektir. İnsanlar varoluşsal sorunlarını ilk olarak aileden kopma, para kazanma, ikili bir ilişkiye girme gibi başlangıçlarında yaşarlar.

İkili ilişkileri ele alacak olursak; Varoluşunu tamamlamamış bir insan için yeni bir ilişkiye başlamak onun için çokta zor olmayacaktır. Benliği bir hamur gibi olduğundan başka bir elin çizgilerinde çokta zorlanmayacaktır. Hatta her elin çizgilerinden birer iz alıp yüzünde bırakacaktır. Her zaman başkalarının boyunduruğunda her zaman başkalarının tercihlerine önem vererek yaşayacaktır. Terk etmeyi hiçbir zaman cesaret edemeyecek terk edilmeyi tercihin kendisinin olduğu terk etmeye yeğleyecektir. Sevgi onun için sadece toplumun öngördügü ve onayladığı bir kavram olarak biçecek. Yeri geldiğinde sözünü dinlediği, boyundurluğundan çikamadigi bireylere çok tezat davranışlarda(gizli) bulunacak ama karşidaki bunu bilmediği için ve kendisinde bir birey olma yeteneğini sağlamadığı için onun korkusu ve paranoyasıyla kendinde hastalıklar doğurtacaktır. Yani birinin köleliğinden çikip diğerinin köleliğine sığınacaktır. Buda korkunç olmakla birlikte onda her yok diyişinde yeni bir kabul etmeyi getirecektir.

Bir insan öncelikle kendinden başlamalıdır. Kendinden başlanılan şey ister istemez ilişkide olduğu kişilerde de bu fark edilecek ve kendine yaptığı bu iyiliği devam ettirme adına cesaret sahibi olacaktır.



Bir kaç sözle konuyu bitirmek gerekir ise;

İnsanlara sen iyisin demek onlardan istifade etme adına bir eylem olacaktır, insanlara sen kötüsün demek kendinden istifade edilmesi için açık bir davet olacaktır.....

Derinizin altındaki acıyı yüzünüzün kıvrılarak gülüşü saklayamaz, kanınızın pıhtılaşmış sancısını ağzınızdan çikan yüksek sesli kahkahalar hiç mi hiç gizleyemez, kendinizi aldatmayın, yoksa teninizi aldatırsınız....

.Eleştiriler & Yorumlar

:: Ellerinize, yüreğinize, kaleminize sağlık
Gönderen: Didem Duruöz / , Türkiye
18 Ocak 2010
Canım acıdı.Farkındalıkları bir anda boca ettiniz üzerime, bildiğim değiştirmeye çalıştığım şeyler olsa bile...Psikolog ve psikiyatristler bildiğim kadarıyla kişinin kendi gerçeğini kendinin keşfetmesine yardımcı olmaya çalışırlar. Zaten siz de örneğinizde bunu en güzel şekliyle dile getiriyorsunuz. Bir hayal kurmuştum bir zaman, terapideki psikiyatristin hastasına onun açısından nasıl göründüğünü anlattığı. Konuşturmayı başaramamıştım o adamı ya da kadını.Siz başarmışsınız, canım yansa da okuduğuma memnunum. Çünkü, biliyorum Üstün Dökmen'in dediği gibi: Farkına varmadığımız düşüncelerimiz, bizi yönetir. Farkına vardığımız düşünceleri, biz yönetiriz. Tanımlarınız, seçtiğiniz kelimeler ve cümleler çok anlamlı, gerçek olduğu için ve kulaklar duymaya alışık olmadığı için de, can yakıcı. Çevremde, bazı durumlar için;"Her doğru söylenmez." denir.Oysa zaman zaman can yakıcı da olsa, insanın doğruları duymaya ihtiyacı vardır. Yalnız yazınızda biz ve diğerleri tadını aldım. Sizce, hepimiz bir yerde bir değil miyiz? Daha doğrusu varoluşu yakalayıp, birey olmayı başarmış kişilerde, bu zorluklarla geçmişte karşılaşmış ve onları aşmış kişiler değil midir? Sevgi ve saygılarımla. Didem




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Praetor Apoletleri [Şiir]
Gündüz Sevişir Gece [Şiir]
Neşter [Şiir]
Noktasız [Şiir]
Tol ve Dol [Şiir]
Hebavebagillerden sancılanmalar - Üç [Öykü]
Hebavebagillerden sancılanmalar... [Öykü]
Hebavebagillerdensan cılanlanmalar-iki… [Öykü]
Gölgemin Nüshalarını Çoğaltıyorum‏ [Öykü]
Benlerden Birini Vurdum: Katilim [Öykü]


KÜFRAN kimdir?

yazı yazıyorum sadece içimi rahatlatmak için

Etkilendiği Yazarlar:
sefa kaplan, ismet özel, sezai karakoç, küçük iskender, bukowsky, yılmaz odabaşı, hicri izgören


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © KÜFRAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.