Şiir, seçmek ve gizlemek sanatıdır. -Chateaubriand |
|
||||||||||
|
Kelime manası "uzaklık; felâket; ümidin boşa çıkması" olan Behrî mahlaslı şairimizin nerede ve ne zaman doğduğu hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgi mevcut değildir. Bir divanı ve muhtelif yerlerde cönkleri mevcuttur. Yaşadığı ve iştiyak duyduğu toprakları, Behri Rum-ı sadıkız ikrarımız hep hazrete Lutf u cudundan irişdük bunda al-i devlete şeklinde yâd eder Behrî. Kendisi Bektaşi kültürünü en iyi ama meçhul kimliğiyle anlatmaya çalışan bir şairdir. Bilindiği gibi Bektaşi şairleri 13. yüzyıldan itibaren daha çok kırsal kesimde, köy ve beldelerde ikamet etmişler; halkın alt tabakalarına nüfuz ederek onların dertlerini, neşelerini eserlerine işlemişlerdir. Şairimiz Behrî de böyle bir şairdir. 19. yüzyılda kırsal kesimde yaşayan Bektaşi şairleri, Divan şairleri gibi divan tertip etmek işine girişmişlerdir. Onlar gibi şiir yazabileceklerini göstermek istemişlerdir. 18. yüzyıldan sonra Alevi-Bektaşi ozanlarından büyük illerde yaşayanların divan düzenleme geleneğine bağlandıkları, 19. yüzyılda ise bu geleneğin geçerlik kazandığı, elimizde bulunan divanlardan anlaşılmaktadır. Bunda pek de muvaffak olamayan şairler önceki sadeliklerini de kaybetmişlerdir. Behrî’nin cönkle veya birkaç nefesle iktifa etmemesinin sebebi, dönemin şartlarına göre şair sayılmak için divan sahibi olmak gerektiği düşünülürse ortaya çıkacaktır. İçerdiği bilgiler, görgüler, kavramlar vb. Alevi-Bektaşi Edebiyatı'nın daha muhkem bir zemine nüfuz etmesini sağlamıştır. Bu edebiyatın teşekkülünden bu zamana dek, geçirdiği aşamaların tarafsız bir şekilde ortaya konması açısında üzerinde durulması gereken bir eserdir diye düşünüyorum. Hemen her fırsatta Hz. Ali ve On İki İmam’a olan bağlılığını dile getiren Behrî, bu yolda canını ve her şeyini feda etmeye hazırdır. Kulluk ile bab-ı lutfun bekleyüp şam u seher Behri ol şahın visalin özle hacet kânıdır ... Bab-ı lutfun bekle Behri ol şehinşahın yürü Dâmenin tut sıdkıla kulluk idüp ol ittiba' ... Asitanında o şahın kulluk it Behri yürü Bar-gahında yüzün yerde özünü eyle hâk ... Behri şahın hâk-i payine hemin Kulluk itmekdir bana hep hasb-i hal Din, tasavvuf, peygamberler, dört halife, On İki İmam, Al-i Aba, sahabelre, ahiret , iman, Hac vb. kavramları Alevi-Bektaşi muvahecesinde ele almıştır. Meselâ, Alevi-Bektaşi inancında büyük yer sahibi, On İki İmam’dan sonra itibar gören bir güruh olan On Yedi Kemerbest, başından itibaren İslâm’ın yayılıp güçlenmesi için Hz. Ali ve Ehl-i Beyt’e yardımcı olanlara verilen isimdir. Bu güruhu Behrî sanatını en iyi şekilde kullanarak şu sözlerle tebcil eder: Güruh-ı fazl-ı dergah-ı hakikat içre gel Behri Girenler iş bu erkana kemer-beste miyan oldu ... Bununla beraber yine bu kültürde bevvab, aşinâ, sahib-nazar, sahib-liva, ser-çeşme, fütüvvet, besmele 'bâ' noktası, ebrar, ferraş, ikrar ... gibi kavramları en iyi şekilde açıklamaya çalışır. Biz çaker-i güruh-ı pişvayız İkrara kaviyiz ahde vefayız diyerek mensup olduğu kültüre bağlılığını gösterir. Behri tevekkül sahibidir: Kıl tevekkül hanedanın eşiğine yaslanıp Ol mürüvvet madenidir halini eyle arz ... Bilindiği üzere vahdet-i vücut düşüncesinde elif Allah’ı simgeler. Behri bu bilgiyi kalemine şu sözlerle dökmüştür: Olar harf-i ehadiyyet cemalin seyr idenlerdir Buların ruy-ı vechi zatı mirat-ı Huda oldu Behri bu bilgiye başka bir beytinde şu sözlerle devam ederken, Hacı Bektaş-ı Veli'nin tasavvufi mahiyetli bir eseri olan ve Prof. Dr. Esad COŞAN ile Prof. Dr. Abdurrahman GÜZELtarafından tetkik edilen "Makâlât"ı Behri tarafından unutulmaz: Kuşatdı dürlü hilatı kııldı mirat kendüye zatı İrişdi ruy-ı Yâr'e fark idenler bu Makalat'ı Hz Muhammed (S.A.S)'in dünyaya gelişini, bütün varlığa bir hayat bahşolunması şeklinde dile getirmiştir: Felek seyyareler ihya olup envara gark oldu Yetişti taze can her mürdeye ol hatt-ı Hâlık'dan ... Behri Hz. Muhammed (S.A.S)'in "ilmin kapısıdır" dediği damadını şu sözlerle yâd ederek ona olan iştiyakını dadile getirmiş olur: Behri oldum sıdkıla ol şaha kul Men gulam-ı Haydarı'yam Haydar'ı ... Behri bir Hz. Ali ve onun fikrini taşıyanların aşığıdır: Esselam ey Şir-i Merdan-ı Huda seyr-i Ali Esselam ey kutb-ı âlem Hacı Bektaş-ı Veli Aşağıdaki beyitte de Hz. Ali’nin bütün mevcudâta bakışı zahir ve batına canlılık getirir. Olardan irdi eşyaya nazar ihya olup cümle Bulardır nur-ı dide cisme can ruha gıda geldi Behri hemen her beytinde Hz. Ali, On İki İmam ve Hacı Bektaş-ı Veli'yi zikreder ve onlara bağlılığını hem perçinlemiş, hem de tekra tekrar itiraf etmiş oluyor: Ali'dir devlet-i tac-ı ademdir Ali'dir seyyd ol ruy-ı hazret ... Hazret-i Şah-ı Velayet Haydar'ı Enbiya vü evliyanın serveri ... Tacdar-ı evliyasın yâ Ali Mihter-i ser-enbiyasın yâ Ali ... Şafi-i beşer Şir-i Huda'dır ol Sultan-ı bargaha livadır ol ... Behri Hz. Ali'nin Kerbela'da şehid edilen oğlu Hz. Hüseyin'i de teessürle anar: Şah Hüseyn-i Kerbela'dır ol erenler serveri Nur-ı ayn-ı Mustafa vü Murtaza'nın cevheri ... On İki İmam'ı da uzun nazım şkilleriyle anar Behri. Hz. Ali Allah'ın arslanıdır; Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin Hz Muhammed (S.A.S)'in gözlerinin nurudur;Zeynel Abad ilahi füyuzatın sahibidir; Muhammed Bâkır kerem kaynağıdır; Sâdık gayb âlemindeki imamların önderidir; Kâzım kudret hazinesidir; Ali Rıza Horosan şehrinin şehinşahıdır; Takî yol gösterendir; Nakî sırların mahzenidir; Hasan-ı Askerî Hak'tan gelen füyuzatı şerh eder, açıklar; Mehdî ise On Dört Masum'un şâhıdır. "Sanatlı söz" anlamına gelen mazmûn kavramı ile şiirlerini bitirdiğini söyler: İnayet canından ger mazmuna hitam oldu Zihi sultan-ı âdil virdi nusret ol kerem-kanı Daha nice varlıklar Behri'nin dilinde sanatlı bir sözle canlılık bulmuştur. Behri gönlünün derinliklerinden gelen sadakat duygusuyla hareket etmiş, onu hayatında tatbik etmiş bir şahsiyet olarak karşımızda durmaktadır. Behri kendinden önceki şairlerdende etkilenmiş, hatta onlara eserinde yer vermiştir. Mevlana, Feridüddin Attar vb. şair ve mutasavvıflar dışında Dara, Eflatun gibi tarihi ve efsanevi şahsiyetlerden de yararlanmıştır. Ben bu yazımda Alevi-Bektaşi bir kimliğe sahip olan Behrî'nin siz dostlarca, Divan Edebiyatı adına müphem kalmamasını istedim. Divanından ve cönklerinden, ummanda bir damla mesabesinde örnekler vererek onu tanıtmaya çalıştım. Gönül ister ki Türk Edebiyatı'nda el değmemiş ve tedkik edilmemiş eser kalmasın. Bu sayede tarihimiz, çok zengin bir kültürü bünyesinde barındıran edebiyatımız daha da sağlam adımlarla ileriye yürüyecektir. Saygılarımla... Muhittin TURAN
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Muhittin Turan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |