"Anka kuşu gibi yalnızlığı adet edin! Öyle hareket et ki, adın daima dillerde dolaşsın ama seni görmek olanaksız olsun." -Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Attila İlhan üstadı rahmetle anıyorum. Bu güzel şiirine bir nazire denemesi yaptım. Umarım hatırasına saygısızlık ettiğim düşünülmez. Aysel Gel Başımda Kal Aysel gel başımda kal ben tam sana göreyim Ölümüm ne zaman olacak bilemem Hem ben efendiyim,aydınlığım ,fena yakışıklıyım Aysel gel başıma istiyorum. Benim yağmurumda gezinebilirsin serinlersin Uyum sağlar gecelerim sarışınlığına Uykularımı uyusan nasıl dinçleşirsin, Her bir dakikamı yaşarsın. Aysel gel başımda kal ben tam sana göreyim Benim icin göster aydınlığını, Hem ben efendiyim,aydınlığım ,fena yakışıklıyım Islığımı denesen hemen anlarsın, Gözlerim hızlandırır mutluluğunu Güzel şehirlere götürür trenlerim. Ya sevme ustalığını kazanırsın, Ya umut biriktirmek yetisini. Sevinçlerim iyice ve bol gelir sana, Sevincim nasıl tutar sevincini. Aysel gel başımda kal ben tam sana göreyim Hem ben efendiyim,aydınlığım ,fena yakışıklıyım Sevindiğim anda sen de sevinirsin. Sonbahar uğultusu hiç duymayalım ki İçimizden bir gemi kalkıp gitmesin, Uzak yalnızlık limanlarına. Uyumlu bir yolcuyum dünya geniş, Büyük bir kalp içimdeki. Sana doğru yolculuğum kesinleşmiş. Sakın başka bir şey getirme aklına. Aysel gel başımda kal ben tam sana göreyim Ölümüm ne zaman olacak bilemem Hem ben efendiyim,aydınlığım ,fena yakışıklıyım Aysel gel başıma benim seni seviyorum... ------------------------ Attila İlhan gelince aklıma onun ölümünden sonra yazılan bir güzel yazıyı da sizle paylaşmamak olmaz. Yazarı,A.Hakan Çoşkun... Saatli bombadır zaman an gelir Attilá İlhan ölür Daha ne olsun: ‘Adım sonbahar' diyen şair, sonbaharda öldü. ‘Yağmur kaçağı' tuttu, yağmurlu bir günde kaçıverdi dünyamızdan. Ama içimiz rahat. Çünkü ‘büyük şair'in ölüme acayip hazırlıklı olduğunun bütün delilleri elimizde. Anımsayalım: Ne demişti ‘Diyalektik Gazel'de: ‘Büyük bir şaşaadır ölüm / Ebruli nurlarla gelir.' İşte gördüğünüz gibi ebruli nurlarla geldi ölüm. O zaman şu iki dizeyi da araya sıkıştırmanın tam sırası: ‘Ölmek kimi zaman rezilce korkuludur / İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur.' Yani? Sorun yok... Ölüm için gerekli hazırlıklar çok önceden yapılmış. Şair kendini sağlama almış. * * * İyi, güzel de söyler misiniz... Şimdi İzmir'in kederini, Karşıyaka'nın hüznünü kim dindirecek? İstanbul ne olacak? Emirgan ne yapacak? Aysel'i, Müjgan'ı nasıl zapt edeceğiz? ‘Ne kadınlar sevdim zaten yoktular' diye kim seslenecek? Şairin ölümünden etkilenip kendilerini bir parça öksüz hisseden Paris cafelerini kim teselli edecek? Fatih'te çalan yoksul gramofonu kim anlatacak? Ayrılığı sevdaya kim dahil edecek? Kim ‘Sevmek için geç, ölmek için erken' diyecek? O mahur beste çaldığında Müjgan'la kim ağlaşacak? ‘Vurdun kanıma girdin itirazım var' şeklindeki arabesk ama şahane dizeyi kim patlatacak? * * * Ne tartışmalar yapmıştık o şiirler için... İçimizden biri ‘Ben sana mecburum bilemezsin' için ‘Şiirin en harika dizesi budur' derdi. Hemen itiraz ederdik: ‘Adını mıh gibi aklımda tutuyorum' ondan çok daha iyi. Şiire yeni başlayan her delikanlının kábusu olurdu o dizeler... Çok bilmiş üstatlar, acemi şairlerin şiirlerine şöyle bir göz gezdirdikten sonra acımasızca yorum yaparlardı: ‘Sen Attilá İlhan'a mı öykünüyorsun? Şiirinde onun etkisi var. Bu sesten kurtulmalısın.' Herkes ‘Aysel git başımdan' ya da ‘Felaketim olurdu ağlardım' gibi şiirlere hasta olurken, biz aykırı gider, ‘Emperyal Oteli' adlı şiiri ya da ‘Beni bir kere dövdüler çok gözlüklüydüm' dizesini yere göğe koyamazdık. Ama işte hepsi bitti. Şairin dediği gibi: Elde var hüzün. * * * Ey delikanlılık çağlarında birkaç Attilá İlhan dizesi patlatarak Aysel'inden Müjgan'ına nice içli genç kızı kendine meftun etmeyi başarmış adamlar... Yarın size ‘Nasıl bilirdiniz?' diye sorulacak.. Patlattığınız o dizeler karşılığında satın aldığınız aşklar hatırına... Lütfen ‘İyi bilirdik' deyin. Ve tertemiz aşklar için kullandığınız o dizeler için... Ne olur Attila İlhan'dan ‘helallik' dileyin.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © NUH KENİŞ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |