Konuş ki seni göreyim. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
şiddetli bir yağmur yağıyordu dışarıda. gök gürlüyor (bir,iki,üç) ardından şimşek çakıyordu. hücrenin penceresinden zehir gibi bir soğuk girmekteydi. kemiklerine kadar işlemişti soğuk. ilk günü geldi aklına ne kadar da çaresiz görünüyordu o gün kimbilir. haline nasılda gülmüşlerdi. katıla katıla. ne vardı sanki onu görmeseydi. eğer biraz daha erken çıkabilseydi kulüpten, bugün burada olmayacaktı. genç üniversiteli direnişçiler. senin neyineydi lan direniş. iki duvarın birleştiği köşede cenin şeklinde durmuş bunları düşünüyordu. kafasını duvara vurmaya başladı hafiften. vuruyor ve ağlıyordu. ama hani içimden geliyor demiştin. içim kıpır kıpır oluyor demiştin. durdu, artık çok geç oğlum, kafanı patlatsanda çok geç. ilk bir ay bütün işkencelere dayanmış, direniş heryerdedir şiarıyla, ölümüne adamıştı kendini davaya. ikinci ay ilk kez ağlamıştı. bir yandan ağlıyor, bir yandanda ağlamak iyidir, insana direnme gücü verir, diyerek kendini avutmaya çalışıyordu. üçüncü ayında artık yalvarmaya başlamıştı adamlara. elektriğe dayanamıyordu. bedeninde dolaşan o akıma bir kere bile dayanamayacağına kanaat getirmişti artık. vücudu kaldırsa bile sinirleri kaldıramazdı. istedikleri bir kaç isimdi. bir kaç ad. ondan sonrası güllük gülistanlık. orkun abi ne demişti ' aman ha aslanım sakın güvenme o piçlere,sana dost gibi yaklaşır istediklerini aldıktan sonrada canına okurlar. cesedini çöpçüler bulur. hem ihanet eden olursun, hemde ihanete uğrayan.' amına koduğumun orkunu, sen hiç düştünmü hücreyede bana caka satarsın. hele bir çıkayım hepinizin amına koyacağım. ayağa kalktı, pencereye yaklaştı,havanın durumuna baktı. kararmıştı her yer. birazdan akşam seansı için almaya gelirlerdi onu. en şiddetliside akşamları oluyordu. titremeye başladı. pencerenin yanından uzaklaştı. yine ağlamaya başladı. anacığı görseydi bu halini nasıl da üzülürdü. anasını attı kafasından, uzaklaştı hemen oralardan. ayak sesleri geliyordu yavaş yavaş. bunada yeni başlamışlardı,gelir gibi yapıp vazgeçiyorlardı. yada ona öyle geliyordu. bir an söylede kurtul ulan dedi kendi kendine. bildiği bütün isimleri koyardı önlerine buyrun bunları yiyin bende et kalmadı derdi. nede güzel olurdu ya. ama sonra dışarıda insanların yüzüne nasıl bakardı. ya anasının yüzüne. demezmiydi anası, ' arkadaşını satan, yarın öbür gün vatanınıda satar' diye. kapının sürgüsü oynatıldı dışarıdan. hah geldiler işte. hadi şaşırtayım şunları. yine o bıyıklı gelmişti. '' sorguya mı, çaya mı ?'' diye sordu bıyıklı adam. duruşu bile küstahçaydı. '' çaya '' diyebildi güçlükle. '' eminmisin?'' '' çaya'' dedi tekrar. çay iki kişi koluna girmişler götürüyorlardı. bir merdiven çıktılar, iki merdiven çıktılar, sağa döndüler ve durdular. ona destek olanlardan biri kapıyı çaldı. içeriden gel diye seslendiler. onu bir sandalyeye oturttular. bir masa dört sandalye vardı. diğer üçsandalyede doluydu. bıyıklı olan kendisini getirinlere '' siz çıkabilirsiniz oğlum'' dedi. ikiside çıktılar. etrafını bir sıcaklık sardı,tatllımı tatlı bir sıcaklık insanın uyuyası geliyordu. sağa bakınca orada gürül gürül yanan sobayı gördü. birden kan tepesine çıktı. kendine hakim olamadı '' hepiniz orospu çocuğusunuz'' dedi. karşısındakiler gülümsediler ona. bıyıklı olan '' seni dinliyoruz, isimlerden bahsedecektin.''diyerek giriş yaptı. '' tankut'' dedi duyulur duyulmaz bir şekilde. '' şu sanat tarihinde okuyan çocukmu?'' bıyıklıydı konuşan. diğer ikisi sadece dinlemedeydiler. ''evet. tankut girişken. eylem barıkan. ayberk tuzcu.'' sustu dili damağı kurumuştu. '' su içebilirmiyim '' diye sordu. bıyıklı dışarıdaki elemanlarda birine seslendi, su getirmesi için. biraz beklediler, su geldi. suyunu içti ve devam etti. '' benim bildiğim bunlar. diğerlerinin kod adları var. ama asıl isimlerini bilmiyorum.'' sandalyeden yavaşça kaydı ve bayıldı. bıyıklı diğer sandalyede oturan adamlara döndü: '' nasıl ama?'' eliyle yerdekini gösteriyordu. '' üstatsın '' dediler ikisi birden anlaşmışlar gibi. sonrası gözlerini açtı ve kendisini beyaz çarşaflı temiz bir yatakta buldu. bir an , çok kısada olsa bir an kabus gördüğünü zannetti. rahatladı. işkence yoktu, bıyıklı olan adam yoktu, ihanet yoktu. çocuklar gibi şendi o çok kısa an boyunca. sonra koluna bir şeyin battığını hissetti, koluna baktı, bir iğne vardı. yatağın tepesine baktı serumu gördü . o an anladıki kaçış yoktu bundan. hainlerin saltanatını sürüyordu. acaba gerçekten hainmiydi. kime karşı hainlik etmişti. insan ailesinden sorumludur her şeyden önce. evet evet ailem için yaptım ben bunu. annem için, abim için, kendim için... ailem için arkadaşlarımı sattım. vücudu kaskatı kesilmişti yediği dayaklardan. şöyle bir gerindi. oh be dünya varmış. eylemide göremeyeceğim bir daha. olsun hem o beni sevmiyordu zaten. sevseydi gelirdi bir kere olsun. insan hiç düşünmezmi; bu adam öldümü kaldımı. acaba onların beni düşünecek durumları varmıki? eylem, orkun, ayberk saklanıyorlarmı acaba? yoksa birer birer yakaladılarmı onlarıda. onada işkencemi? yo yo bu kadar hayvanlaşamazlar. yani eylemin canı neyki zaten. kuş kadar canı var kızın. dayanamaz ki elektriğe, askıya. ölüverir. ya sattıysa bizi. birden ağlamaya başladı. utanç onu öyle bir sarmalamıştıki; kıpkırmızı olmuştu. hıçkıra hıçkıra ağlamaya devam etti. göz yaşları içinde yatağın yanı başında, çekmeceli bir komodin gördü. çekmeceyi açtı, niyeti ilaç içmekti ama makası görünce buda işimi görür diye düşündü. hem ağlıyor hemde makası açmaya uğraşıyordu. işkenceye dayanamayıp arkadaşlarını sattın, şimdi bileğini kesip intiharmı edeceksin hadi ordan, en azından deneyeceğim dedi yüksek sesle. allahtan oda tek kişilikti. kimse duymadı sesini. sonunda tırlattım galiba. sadece bir bileğimi keseceğim ilk etapta, baktım yapabiliyorum devam ederim, yoksa bakarız bir hal çaresine. sağ bileğini kesti. makası yere attı. keserken canı çok yandı. biraz bekledi, oluyor galiba. eğildi yerden makası aldı. sol bileğini de kesti. kan beyaz çarşafa yayılıyordu durmadan. bir uyuşukluk hali sarıyordu her yanını. acaba yanlış mı yapıyorum diye düşündü bir an. sonra vazgeçti bu düşüncesinden. uykusu gelmişti, çok tatlı bir çağrıydı bu. dayanamadı ve gözlerini kapadı. uykuya teslim oldu...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © MEHMET ERHAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |