Yaşam başlangıcı olmayan bir yolculuktur. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
KÜRT MAHALLESİ ADIYLA BİLİLNEN YERLEŞİM BİRİMİNDE BULUNAN ÇORAK TEPEDEKİ EVİN HİKAYESİDİR BU. GAZETECİNİN BİRİ MERAK ETMİŞTİR BU EVİN HİKAYESİNİ. ASLINDA MAHALLELİ ARASINDADA BU EVİN HİKAYESİ DİLDEN DİLE DOLAŞMAKTADIR YILLARDIR. KİMİSİ HAYALETLİ DER, KİMİSİ O EVDE BİR SÜRÜ CİNAYET İŞLENMİŞTİR DER... VE BÖYLECE SÜRÜP GİDER. ÇORAK TEPEDEKİ EV ANLATACAK BİZE HİKAYESİNİ. çorak tepe Küçük Ahmet koşarak eve girdi,elini kolunu sallayarak bağiriyordu annesine. ‘’ anne geldi,gazeteci adam geldi.’’ Safiye hanim hiç istifini bozmadan ‘’ tamam oğlum ne bağiriyorsun yangin çikmiş gibi’’ Ahmet annesinin rahat halini görünce biraz bozulmuştu. Aslinda safiye hanimda heyecanliydi ama belli etmek istemiyordu. Komşular şimdiden konuşmaya başlamişlardi;üç kuruş paraya yaptiği işe bak gibilerinden. Bulaşiklari yikamayi bitirdi. Ellerini mutfak havlusunda kuruladi. Oğlu mutfak kapisinda dikilmiş duruyordu. O da kapiya doğru yürüdü. Elini oğlunun omzuna koydu. ‘’ hadi gidip bakalim dertleri neymiş bu adamlarin.’’ Ahmet kafasini kaldirdi ‘’ bir kişi gelmiş sadece’’ dedi annesinin yüzüne bakarak. Dişari çiktiklarinda gazeteci evlerinin fotoğrafini çekiyordu. Safiye hanim elini siper ederek adama bakti. Gelenin daha önce anlaştiklari adam olup olmadiğini anlamaya çalişiyordu. Adam onlara yaklaşmişti iyice. ‘’Safiye hanim merhaba’’ dedi. ‘’ hoş geldiniz’’ ‘’ sağ olun, isterseniz hemen anlatmaya başlayin, böylece zaman kaybi da olmaz.’’ Safiye hanim birazda sikilarak ‘’ konuştuğumuz gibi olmuyor ama ‘’ dedi. Gazeteci adam bir an düşündü sonra ‘’ AA tabi ya , anlaştiğimiz gibi yüz milyon liraniz.’’ Cebinden beş tane yirmi milyonluk çikardi. Parayi safiye hanima uzatti. Safiye hanimin okuma yazmasi olmadiği için parayi Ahmet aldi. Ahmet parayi saydi. ‘’ tamam anne yüz milyon tastamam’’ dedi. Safiye hanim adami evin önündeki masaya götürdü. Adam çantasini kurcaliyordu. Ahmet dikkat kesilmiş adamin ne çikaracağini bekliyordu. Sandalyelere oturdular. ‘’görüşmeyi kaydedeceğim.’’ Dedi gazeteci adam. Ahmet annesinin kulağina bir şeyler söyledi. Annesi olumsuz anlamda başini salladi. Çocuk yerine oturdu somurtarak. gazeteci adam çantasindan kayit cihazini çikardi. '' ben size sorular soracağim sizde bana bildiklerinizi en ince ayrintisina kadar anlatacaksiniz.'' safiye hanim başini olur anlaminda salladi. gazeteci adam kayit cihazinin düğmesine basti; röportaj başlamişti. kani bey ''safiye hanim kaç yildir bu evde oturuyorsunuz?'' safiye hanim Ahmet bakti. çocuk bir an düşündü, sonra annesine bakarak '' dört yil'' diye fisildadi. '' bu arazi size mi ait?'' '' evet bana büyük annemden kaldi.'' '' büyük annenizde bu evde mi yaşamişti?'' '' dedem ölünce o da çiftlikteki kalabaliğa dayanamayip buraya gelmiş. ölümüne kadarda burada yaşamiş'' ''mahallenizde bu ev hakkinda bazi söylentiler dolaşiyor, bunlar hakkinda ne düşünüyorsunuz?'' safiye hanim Ahmet'in kulağina bir şeyler fisildadi. Ahmet ayağa kalkti ve içeri girdi. '' şu hayalet hikayelerinden mi bahsediyorsunuz?'' '' evet'' dedi gazeteci adam. '' dediğim gibi hepsi hikayeden ibaret. bilirsiniz filmlerde olur böyle şeyler. ilçenin neredeyse dişinda sayilir çorak tepe. insanlarin burasi hakkinda hikayeler uydurmasi doğal gibi geliyor bana.'' '' bu evde 50 yil önce yaşayan bir adamdan bahsediyor insanlar. kani beyden.'' '' evet bende duydum o adamin hikayesini. bana büyük annem anlatmişti.ama size dediğim gibi bu evde hayaletler filan yok. en azindan bize hiç görünmediler.'' o sirada Ahmet elinde bir tepsi ve çay bardaklariyla geldi . tepsiyi masaya birakti ve tekrar içeriye girdi. '' acaba bu kani beyin hikayesini bana da anlatir misiniz?'' safiye hanim gülümsedi. adam parasini vermişti ve şimdi karşiliğini bekliyordu. '' tabi. anlatayim. ama bu hikayeyi duyali epey bir zaman geçti aradan bazi ayrintilari unutmuş olabilirim.'' Ahmet elinde çaydanlikla göründü tekrar. bardaklara çay doldurdu. birini gazeteci adama,birini annesine uzatti. diğerini de kendi aldi. '' anne şimdi anlatmaya başlayabilirsin '' dedi annesine bakarak. annesi de, gazeteci adamda gülerek karşiladilar Ahmet'in bu sözlerini. sivri dişler ikinci dünya savaşi yeni bitmiş, devletler kendilerini yeni,yeni toplamaya başliyorlar. Türkiye savaşa girmemesine rağmen üretimimin tamami neredeyse durmuş. çünkü erkeklerin hepsi askere çağrilmiş. kalanlar kadinlarla, çocuklarmiş. birde yaşi geçmiş erkekler ve vücudunda bir özrü bulunan erkekler gitmemiş askere. işte kani beyde sözde bu erkeklerdendi. kani beyin babasi da dedesi de askerdi ve ikisi de asker olarak öldüler. evin hanimi kani beyin annesi firuze hanim oğlunun askere gitmesini istemiyordu. kani beye aile doktoru Rifat beyden uydurma bir rapor alindi. böylece kani bey emsalleri gibi sinirlarda savaş çikacak mi,çikmayacak mi diye kaygi içinde beklemekten kurtuldu. ve daha da iyisi ilçede sağlam erkek kalmadiği için; kani beyin adi duyulunca bir yerde kadinlar pür dikkat kesilirlermiş. çok teklifler alirmiş kani bey,gizliden, açiktan; ama hiç birine dönüp bakmamiş savaşin sonuna kadar. hakkinda söylentiler bile çikarmiş bu edepsiz kadinlar. o zamanlar eş cinsellik diye bir şey yok tabi. erkekliği konusunda ileri geri laflar edermiş ilçenin kadinlari. kani beyse gülüp geçermiş bütün bu laflara. kendi halinde okumuş bir adammiş kani bey. akşamlari ilçenin kulübüne gider orada edindiği ahbaplari ile sohbet eder geceleri de evine dönermiş. okumuş dediysek gazete, kitap değil. mektep bitirmiş adamdir gani bey. İstanbul'u görmüşlüğü vardir. ailesi ile arasi pek iyi değilmiş kani beyin. annesinin müdahaleci tavirlari, halalarinin iş için yaptiği baskilar illallah dedirtmiş kani beye. annesi durmadan ona '' oğlum yaşini başini aldin mürüvetini görmek isterim. şu ölümlü dünyada kaç günüm daha kaldi ki'' deyip başinin etini yermiş kani beyin. halalari da '' baban öldü ama sen varsin,bir iş kurup bize sen bakmalisin. kadin halimizle biz mi iş görelim'' derlermiş. aslinda kani beyin dedesinden ve babasindan kalan paralar ailenin iki, üç kuşağina yetecek miktarda paralarmiş. ama halalari kani beyin de dedesi ve babasi gibi tam bir erkek olabilmesi için bir iş kurup bunu ilerletmesi gerektiğinde hem fikirlermiş. annesinin ise kaygisi yokmuş oğlunun erkekliğinden ama soylarinin devam etmesi gerektiğine inaniyormuş. bu yüzden en büyük kaygisi ölmeden önce oğlunu evlendirmekmiş. kani bey okulu bitirip de ailesinin yanina dönünce, karşilaştiği durum buymuş. o da en iyi çözüm yolunu bulmuş. kimseyi kirmak istemediği için annesine ve halalarina, ileriki günlerde yapacaklarini planlamak için çorak tepedeki evde bir müddet istrahat etmek istediğini, okulun ve İstanbulun onu çok yorduğunu söyleyerek çiftlikten ayrilmiş. savaş bitene kadarda o evde kalmiş. yani tami tamina 6 yil. bu 6 yil boyunca bir çok insanin anlattiği gibi garip şeyler olmuş mudur bilinmez ama, kani bey bu 6 yilin sonunda eski kani beyi aratir olmuş. olur olmadik şeyler için insanlarla kavga eder, küfürlü konuşur, eskiden yüz vermediği kadinlarla düşüp kalkar olmuş. ailesi bu 6 yil boyunca onu tekrar çiftlikte yaşamaya başlamasi için ikna etmeyi denemişler defalarca ama nafile dinletememişler. gariptir ki bu 6 yil boyunca kani bey çorak tepedeki eve ne arkadaşlarindan birini, ne ailesinden birini sokmamiş. sanki bir mabet gibi korumuş evini diş dünyadan. firuze hanim, oğlunun bu durumunu önce aile doktoru Rifat beye açmiş. Rifat bey bir oluruna bakariz diyerek çorak tepedeki evin yolunu tutmuş. iki gün sonra çiftliğe gelen Rifat beyin hali hal değilmiş. beti benzi atik, gözleri kipkirmizi, sarhoş gibi yalpalamaktaymiş. firuze hanim Rifat beyin bu halini görünce; iyice telaşlanmiş. 'acaba kani mi bu adami bu hale getirdi' diye içi içini yemeye başlamiş. Rifat bey o gün çiftlikte kalmiş. zaten gidecek hali de yokmuş. ertesi gün; Rifat bey tüm aileyi yani başina toplayip olanlari anlatmaya koyulmuş: ''isteğiniz üzere firuze hanim çorak tepedeki eve gittim. daha tepeye varmiştim ki, bir rüzgardir esmeye başladi. öyle eften püften bir rüzgar değil , şapkami alip götürdü. o an anlamadim ama sonra düşününce bir şey beni uyarmaya çalişiyordu sanki o eve gitmemem için. her neyse eve doğru yürüdüm. kapiyi çaldim ama ses yoktu içeriden. bir müddet daha kapiyi çaldim, ama gelen giden olmayinca bende daha sonra gelmek maksadiyla tekrar yola koyulmaya karar verdim. tam arkami dönmüş adimimi atmiştim ki, kapi gicirtisina benzer bir şey duydum. arkami döndüm , birde ne göreyim evin kapisi ardina kadar açilmiş sanki benim içeri girmem için bekliyor.'' firuze hanim ve kani beyin halalari '' eyvah, eyvah, aman, aman'' diyerek dinliyorlardi Rifat beyi. '' bende öyle dedim kendi kendime, eyvah,eyvah eve hirsiz filan mi girdi diyerekten telaşla içeri girdim. biliyorsunuz zaman kötü her şey karneyle. insanlarin ne yapacaği belli değil. evin içine girmeme rağmen o uğursuz rüzgar kesilmemiş aksine artmişti. içim acayip duygularla çalkalanmaya başlamişti. gözümün önüne kani beyin görüntüsü geliyordu. ama bu görüntülerde bir gariplik vardi. uçuruma bakan odaya doğru ilerledim. kapiyi açtim birde ne göreyim, kani bey yatağinda, etrafinda da üç tane kadin dönüp duruyorlar. ilk düşüncem, eyvahlar olsun kani beyi öldürmüşler oldu. yatağa doğru gittim, konuşmak üzere ağzimi açtiğim anda, kani bey kipkirmizi gözlerini açti ve o kurtlarinki gibi sivri dişleriyle gülümsedi bana. yatağin yanindaki kadinlarda hep bir ağizdan gülmeye başladilar. öyle korkmuştum ki kendimi nasil dişari atip eve vardiğimi bilmiyorum. '' doktor Rifatin anlattiklari her ne kadar inanilacak gibi olmasa da, herkes kani beyde ki değişikliklerin farkindaydi. firuze hanim o günden sonra halime ve nimet hanimlarla kafa kafaya verip bir plan yaptilar. ilk olarak kani beyin en yakin üç arkadaşina haber salindi. bunlar Ahmet , selim , ve Ömer beylerdi. plan şöyleydi. bir gece bu üç arkadaş, çorak tepedeki eve baskin yapip kani beyi ( zorlada olsa) alarak çiftliğe getireceklerdi. firuze hanim ve kani beyin halalari nimet ve Mekke hanimlar bunun kani beyin yararina olduğuna inandirmişlardi üç arkadaşi. son doktor Rifatin çorak tepedeki eve gitmesinden 10 gün sonra, üç arkadaş akşam saat 8 de yola koyuldular. üçü de kani beyin iyi olduğunu; annesi ve halalarinin kuruntu yaptiklari üzerine konuşarak ulaştilar çorak tepeye. evdeki bütün kandiller yakilmişti. ev işil işildi. selim bey önde diğerleri arkada kapiya ulaştilar. selim kapiyi çalmak için elini kaldirdi ama kapi o çalmadan açiliverdi. üçü de şaşirdilar ve birer adim gerilediler. içeri girip girmemekte kararsizlardi. onlar düşüne dursun, evin içinden gülüşmeler geliyordu. ve birden kapida üç siluet belirdi. üçü de birbirinden güzel bu kizlari görünce bizim üç arkadaşin akillari başlarindan gitti. kizlar ellerini uzatarak her biri bir delikanliyi içeriye götürdü. üç delikanli bir büyüye kapilmiş gibi gittiler kizlarin peşinden. üçünün de yüzlerinde daha önce hiç kimsede görülmemiş mutlu bir gülümseme vardi. o geceden sonra çorak tepedeki evin kandilleri bir daha hiç yanmadi. bir hafta sonra, Rifat bey yanina çiftlikten bir kaç yanaşma aldi ve çorak tepenin yolunu tuttu. eve vardiklarinda kapiyi açik buldular. içerisi çok kötü kokuyordu. içeri ilk giren ve üç gencin cesetlerini bulan da Rifat beydi. o günden sonra kani bey hakkinda çok şeyler söylendi ama hiç kimse ne o gece neler olduğunu nede kani beye ne olduğunu öğrenemedi. ''İŞTE BU KADAR '' DEDİ SAFİYE HANIM. '' AMA SİZE DEDİĞİM GİBİ SADECE BİR HİKAYE BU DA.'' '' SİZCE HİÇ GERÇEK PAYI YOKMU BU OLAYDA?'' '' BENCE HEPSİ GERÇEK'' DEDİ AHMET HEYECANLI,HEYECANLI. '' 50 YIL ÖNCE BU EVDE KANİ BEY DİYE BİRİ YAŞAMIŞMI BİLEMEM AMA BU OLAYLAR HALKIN SÖYLENCESİ BENCE. SİZE YARDIMCI OLABİLMİŞİMDİR UMARIM.'' SAFİYE HANIM AYAĞA KALKMIŞ MİSAFİRİNİ UĞURLAMAYA HAZIRLANIYORDU. '' BANA ÇOK YARDIMCI OLDUNUZ. TEŞEKKÜR EDERİM. VE SANIRIM SİZİNLE ÇOK YAKINDA YİNE GÖRÜŞECEĞİZ'' GAZETECİ ADAM EŞYALARINI TOPARLAYIP UZAKLAŞMAYA BAŞLADI.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © MEHMET ERHAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |