Yaşamak için topu toplam altı haftam kalsaydı ne mi yapardım? Tuşlara daha hızlı basmaya bakardım. -Isaac Asimov |
|
||||||||||
|
Annemle ablamı 08.30 otobüsüne, kızım İrem’i ise okul servisine bindirdim ve gazetemi aldım. Tabi bunlardan önce evde küçük cadı kızımla yüksek sesle müzik dinledik ve kahvaltı yaptık. İşyerine dönerken, gazetemi aldıktan sonra, anneme acil şifa, kızıma ise derslerinde başarılar diliyordum. İşyerine geldim ve Levent Yüksel’in en sevdiğim şarkısı "Bu gece son"u dinlerken, yaşadıklarım, bu sabaha kadar yaşadıklarım geldi aklıma. Bir yerde okumuştum, insan, 20’li yaşlarında dedesi ve babaannesini, 30’lu yaşlarında ise babası ve annesini kaybedermiş ve bu sırada kendisi de anne ya da baba olmuştur çoktan. Ve hayat mücadelesi, iyi bir iş, kariyer, ev, araba, çocuklarının eğitimi ve büyümesi. Ve bir gün ölme vakti gelene kadar bu mücadelede insan sevinir, üzülür, yıkılır, kırılır, kızar, kırar, hayal kırıklıkları yaşar. Bir gün gelinen noktada ise ya başarılıdır ya da başarısız. Bilinmeyen bir başarı ölçüsü ile tartılarak ve tartarak. Her yeni gün yeni umutlarla başlanan hayat, kendimiz dışındaki o kadar çok şeyle belirleniyor aslında. Ülke borsalarını yerle bir eden küresel kriz, savaşlar, küresel ısınma, nükleer enerji, bu enerjiye bağlı paylaşım savaşları. Ve ülkemizdeki ekonomik belirsizlik. Her gün gazetelerde ve tv’lerde başta küçük esnaf olmak üzere kapanan işyerleri, iflas eden şirket haberleri. Sunulan, tartışılan ekonomik çözüm paketleri. Ve her gün daha da kötüye giden yurdum ve yurdum insanı. Ama çözülmeye çalışılan ve tartıştırılan türban meselesi. Aslında inanmak istiyorum ben de, türban çözüldüğünde ekonomik sorunların da çözüleceğine. Eskiden yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı kampanyaları olurdu. Şimdilerde bunu kimse söyleyemiyor. Çünkü neredeyse yerli hiçbir şey kalmadı. Başbakanımız da açıkladı ya batının sadece ahlaksızlığını aldık diye. Ahlaksızlığımız bile yerli değil yani. Almaya alıştık, alıştırıldık. Çalışarak olmayacaksa birileri yardım eder nasılsa. Ne lazım ki insana; Kışın kömür, yazın sıcak zaten. hayırlarla da günü kurtarır. Bir ülke, kullanımı yaygınlaştırılan yeşil kartla övünebiliyorsa, aşevlerinin her gün daha çok vatandaşa hizmet verdiğiyle övünebiliyorsa, vatandaşımız da takdir edebiliyorsa, sorun yok demektir zaten. Argo ile, öfke ile ve bunları sanatlaştırarak yönetenler, o kadar iyiler ki bu konuda yandaşları olmayan yok. Geçen gün bilgili bir abi ile sohbet ederken, yerel basından, siyasetten, ticaretten, çok ilginç şeyler öğrendim. Herhangi bir çıkarı zedelenen biri, daha sonra o çıkarını zedeleyenlerle kolkola olabiliyor. En keskin kalemler birden övgüyle söz etmeye başlıyor. En etkili muhalefet birden susuyor. Dinliyorum ve bunun yıllardır böyle olduğunu öğreniyorum. Sadece gülüyorum ben de. Tabi öncesinde şaşırarak. Ve yine her yeni gün yeni bir aşk'la başlayarak hayata diyorum ki; Mutlu ol iyi bak kendine Ne olur gözün Arkada kalmasın Uzun uzun seneler var önünde Gün gelir sevgilim Acıya alışırsın Ve yaşlanırsın...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © nazım, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |