Edebiyat yaşamın öncüsüdür, onu öykünmez, ona istediği biçimi verir. -Oscar Wilde |
|
||||||||||
|
Gönül toprağımıza ekeceğimiz sevgi tohumları büyüyüp dal budak sardıkça tüm güzel yürekli insanlara hayat bahşedecektir. Hakk dostu, Allah âşığı Yunus Emre’nin “Yaratılanı severiz yaratandan ötürü” görüşleri doğrultusunda birbirimizi hiçbir çıkar gözetmeksizin Allah için seveceğiz. Sevgisizlik ve iletişimsizlik insanlarımızı adeta kuşattı. Küçülen dünyamızda dolaşıp, gönül ve kalp fakiri insanları gördükçe görevimizin ve sorumluluğumuzun ne kadar büyük ve ne ölçüde önemli olduğunu görmemek, sezmemek mümkün değil. Günümüzde insanlar her ne kadar akıl ve irade sahibi olsalar, dünyayı çok iyi düzenleseler, zevkler ve lezzetler için de yaşasalar da, yine de huzurlu değiller. Gökyüzünü Güneş ve Ay’la, yıldızlar ve sistemlerle; denizleri rengârenk mahlûkatla; arzın yüzünü insanlar ve hayvanlar için her mevsim sayısız nimetlerle donatan, tanzim ve tezyin eden, merhameti sonsuz olan Allah bilinmeyince, bütün güzelliklerin kıymeti bilinmez, manası anlaşılmaz hâle geliyor. Dünya ve ahiret hayatının, huzur ve saadet kaynağı olan Allah ve Rasulullah’ı sevdirmeyi en büyük ideal ve görev bilen, bu yolda rahatını, istirahatını terk ederek, sevdiklerinden ayrı, gurbeti iliklerine kadar yaşayan, gece-gündüz koşma, hakka ulaşma ve ulaştırma yolunda azimli ve kararlı, gönül fatihleri ve ruh mimarları, herkesin dünya nimetlerine takılıp kaldığı günümüzde; menfaat, makam, şan, şöhret ve şehvet gibi bütün engelleri aşarak, hizmet aşkıyla hareket ediyorlar. Gönül fatihleri ve ruh mimarları; pusulasını kaybetmiş, yol ve yönünü bir türlü tayin edememiş, kalpleri bulanık, beyinleri sarsık, duyguları ve uzuvları kirlenmiş insanların hizmetine koşma, ellerinden tutma, aydınlığa kavuşturma, çoraklaşmış sinelerini âb-ı hayat olan hakikatlerle sulama ve bunu hayatlarının gâyesi bilip, bu yolda her türlü sıkıntı ve güçlüğe katlanmayı görev bilmektedirler. Bu ne müthiş bir iman ve ahiret şuuru, ne müthiş bir gözleme, hesap duygusu ve ne müthiş bir insanlık sevgisidir ki; aşk ve şevkle gerilime geçerek, fedakârlığın her türlüsünü yaparak, gözleri yaşartan tablolar sergilemektedirler. Rahat ve istirahatlarını; batmışlar, düşmüşler için terk ediyor, sevdiklerinin hasretiyle yanıp tutuşuyor ve gece-gündüz, düşmüş ruhları kaldırma yolunda çok ciddi gayret sarf ediyorlar. Bütün sıkıntıların kaynağı, inançsız, sorumsuz insan olduğu gibi, sevginin, emniyetin kaynağının da hesap endişesiyle kıvranan insan olduğunda şüphe yoktur. Hazan vurmuş sonbahar yaprakları durumuna düşmüş insanımızın, şefkatle ve merhametle kucaklanmaya, ruhlarına inilip gönüllerinin tamir edilmeye ihtiyacı vardır. Karanlığı boğan güneş gibi, küfrün, cehalet ve dalâletin tüm dünyayı tehdit ettiği günümüzde, Kuran’ın nuru yeniden doğuyor, canı dudağına gelmişlere hayat ve ruh oluyor. Her türlü dünya nimetlerine sahip olan, teknolojinin her türlüsünden istifade eden, balık-deniz misali, nimet denizlerinde yüzen insanoğlu, huzur bulamamakta, bir türlü sıkıntıdan kurtulamamaktadır. Kurtuluş; yanılmaz ve yanıltmaz, kâinatın iftihar tablosu eşsiz lider; Hz. Muhammed`i s.a.v tanımak ve tanıtmakla olacaktır. Bu ihtiyacı hisseden dünya, geçmişte olduğu gibi, sonsuz olan ilâhi nûr`a koşuyor. Günümüzdeki nesillerin özellikle gençlerin, korkunç derecede bozulduğu halde imana, Kuran’a ve Efendimiz`e s.a.v yönelmeleri gösteriyor ki, insanlık, yaratılışında olan gerçek hakikati arıyor. Kur`ân ahlâkını yaşayarak güzel örnek olur, muhtaç gönüllere doğruyu ve hakikati anlatabilirsek, kelebeklerin ışığa koştuğu gibi onu tanıyan herkes O’na koşacaktır. O, sinelerimizde Hz. Ebubekir`e r.a muhatap olduğu an gibi taptaze. Rabbimizden sonra, kâinatta ondan daha sevimli kimsemiz yok. O’nun yaydığı nura engel ve perde olmadığımız takdirde, bir filiz gibi gönüllerde yeşerecek ve nûru kâinatı saracaktır. Efendimiz’i s.a.v kıymeti ölçüsünde tam tanıyamadık ve tanıtamadık. Anlayamadık, anlatamadık. O`nu gerçek manada tanıyanlar canlarını, mallarını, her şeylerini feda ettiler. Yeniden aynı ruhu temsil edeceğine inandığımız, dünyanın her yerinde O`nun adına bir neslin dirilişi gerçekleşmektedir. O`nun nurlu atmosferine girenleri elbette O, şefkat dolu sinesine basacak ve onları mahrum etmeyecek, ellerinden tutup sahip çıkacaktır. O`na koşmayan, yollarda şehvete, şöhrete, gurur-kibir ve menfaate takılıp kalanlar er-geç pişman olacak, ellerini dizlerine vuracak, ama o zaman her şey bitmiş olacak, pişmanlık fayda vermeyecektir. İnsan tanıdığını, yakınlığı ölçüsünde sever. Bilmediğine karşı seviyesine göre uzak durur, bazen nefret eder, düşman olur. Bütün kâinat emrine verilen insan nereden gelir, nereye gider, görevi nedir? Elbette bu önemli sorulara cevap bulması gerekir. İnsanın; kabiliyeti ilimle gelişen bir varlık olması itibarıyla, mutlaka kâinat kitabını anlatacak, sırrını çözecek, yaratılış gayesini kendisine duyuracak, varlık ağacının çekirdeği ve olgun meyvesi olan, âlemlere rahmet olarak gönderilen nûra ihtiyacı vardır. Bizler O`nunla gerçeği, doğruyu, eşyanın hakikatini, Rabbimize saygı ve itaati, ana-babaya, büyüklere hürmeti, küçüklere şefkati, dul ve yetime, yolda kalmışa, yakın akrabaya yardımı hep O`ndan öğrendik. Dünya pazarında ahiret ihtiyaçlarımızı O`nunla elde ettik. Gidip gelmeyeceğimizi, sorgulanıp hesap vereceğimizi, düştüğümüzde elimizden tutacağını, günahlarımızdan af dileme yollarını yine O`ndan öğrendik. Ya Rasulallah! Ufkumuzda doğduğun günden bugüne sinelerimizdeki kin ve nefret, yerini şefkat ve merhamete bıraktı. Gönül toprağına ekilen sevgi ve güzellikler meyveye dönüştü. Ya Rasulallah! Seninle kâinat manasını buldu. İnsanlık sıkıntılardan kurtuldu. Açlar seninle doydu. Dul ve yetimlerin yüzü seninle güldü. Buna rağmen, şeytan ve avaneleri seni en büyük düşman gördüler. Yılan ve yarasalar senden hep rahatsız oldular. Neticede hepsi mağlup oldular. İçleri kin ve nefretle dolu, hüzün ve kederden boğuldular. Bütün bunlar imtihandı. Aştın bütün engelleri, ulaştın sonsuz âlemlere. Firdevsler sıktı seni. Döndün aslî görevine. Ömür bir füze hızı ile ilerliyor. Bir daha elde edilmesi mümkün olmayan fırsatlar büyük bir hızla elden kaçıyor. Eyvah deyip pişman olacağımız gün mahşer bizi bekliyor. Pişmanlıkların çare olmadığı o güne, burada hazırlık gerekiyor. Yarın yaparım değil, bugünkü işe yarıyor. Evet, bizim için en emniyetli, en güvenilir yol; gülmeyip ağlayan, ağlayanları güldüren mahzun Peygamber’in vapuruna binmek olacaktır. Rabbimden tüm gönül dostlarım adına bu vapura binenlerden olmamızı diliyorum. Rabbim yâr ve yardımcımız olsun. Hayırlara imza atılmasını umduğum bu sitede her türlü güzelliklerin yaşanmasını arzu ediyorum. Gönül çağlayanlarından akacak olan damlalar yüreğimizde hâleler oluştursun. Gönüller arsında kurulan dostluklar daim ve hayırlı olsun. Görünmeyen gönül kablolarıyla bizleri birbirine bağlayan herkese selam, saygı ve muhabbetlerimi sunuyorum. Gönüllere köprü, kalplere nurlu kapılar açanlara ne mutlu! Selam ve sevgilerimle. Allah’a Emanet Olun.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ali ÖZKANLI, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |