"Ne elbiseler gördüm, içinde adam yok, ne adamlar gördüm sırtında elbise yok." -Mevlana |
|
||||||||||
|
Rüzgâr, gözlerinde büyük bir korku ve nefes nefese kalmış yorgun bedeniyle çatının üzerinde duruyordu. Burası gelebildiği son noktaydı ve şehrin kalabalık gecesinden kaçabileceği tek saklılık. Gözlerinden korkuyu attı ve bir an için sonbaharın gelişini haber veren serinliğin tadına vardı. Rüzgarın bedenini sarıp, elbiselerinin içine dolmasına ve simsiyah dalgalı saçalarını okşamasına, alnına vurmasına izin verdi. Uzun zamandır kovalanıyor olmasının verdiği tedirginlikle bunu kısa tutu ve yeniden aşağıya baktı. Kimse gelmiyor gibi görünüyordu, onları apartmana girerken de görmemişti. İçine bulaşmış olduğu bir sürü kötülük vardı ama bilindiği gibi kumar borcuna batmak kadar da basit değildi. Uzun zamandır bu şehirde vampirlerin varlığından şüpheleniyordu ve tam anlamıyla bir dedektife dönüşmüştü, bulma çabası nedeniyle. Ancak sırlarının açığa çıkmasını genelde istemezlerdi. Bazı yerler ve bölgeler dışında onları göremezdiniz de. Tabii hala bu onun hipoteziydi ama nasılsa bulacaktı. Ama peşini bırakması gereken adamlar vardı, yoksa araştırması gitgide geriliyordu. İşin kötü tarafı onu durdurmak için bizzat vampirler gelmiyordu, hoş eğer bu olmuş olsaydı muhtemelen ölmüş olurdu ama gene de onların varlığından emin olmak için değebilirdi. Peşinden gelen adamlar daha çok onların emirlerine uyan belli insan gruplarıydı. Şehrin bazı yer altı bölgelerinde bu tip gruplar bulunuyordu. Vampirizm ve türevlerinin varlığına inanıp, kendi içlerinde uygulamaya çabalayanlar. Dudaklarına bir gülümseme yerleşti, gerçekleri onları izleyip, gülüyor olmalıydılar. Bir süre yere oturup, dizlerini karnına çekti. Beklemesi, zamanın geçmesi gerekiyordu. Ayrı bir evde yaşmaya başladı başlayalı başı hep beladaydı. Bunun için pişmanlık duyuyor değildi ama şansızlığının ğeşinde olduğu da reddedilemez bir gerçekti. Sevgilisinden ayrılalı 8 ay olmuştu ve gitgide de yalnızlaşıyordu. Uzun zamandır dışarıda yemek bile yememişti. Kafasını bu işlere taktığı kesindi. Evden çıkmadan, delicesine, o kitaplığını dolduran kanlı, vampirizmli dolu kitapları okuyarak geçiriyordu zamanını. Dün bir iz bulduğunu sanmıştı ama yine izin vermemişlerdi sonuna kadar gitmesine. Artık onlarla ilgili her şeyi biliyor olduğunu düşünüyordu ama kitaplarda yazması imkansız olan bir sürü sır olduğuda aşikârdı. İçlerine girmesi gerekiyordu, nasıl uyuduklarını, kesin olarak kurallarının neler olduğunu, nasıl aşık olduklarını, nasıl yaşadıklarını ve bu nasıllara eklenecek diğer soruların her birini tek tek cevaplaması gerekiyordu. Bunun içinde bir şekilde o karanlığa dalıp, kaybolması şarttı. Yeterince beklediğini düşünüp, ayağa kalktı. Önce dizlerinde ve pantolonun geri kalanında biriken tozları çırptı. Tam başını kaldırmışken bir gölgenin önünden geçtiğini fark etti. Hayır, kesinlikle hanisülasyon falan değildi. Çünkü esintisini üzerinde hissediyordu. Sonra o gölgenin, önünde bir silüete dönüşünü izledi. Bir kadındı. Koyu kumral saçlarının düz uzunluğu sırtına geliyordu, önlerindeki kısa perçemleri alnına düşüyordu ve kadının zarif ve güzel yüz hatlarını daha da anlamlı kılıyordu. Gözlerinin yeşilliği netti ve karanlığın içinde bile parlıyordu. Sert bakışları sabitlendi ve saçalrı rüzgarla havalanırken, bir an perçemlerini gözlerinin önünden çekmek için başını geriye attı. Üzerinde siyah bir ceket vardı ve ceketin bittiği yerde düşük bel bir kot pantolon bütün hatlarını sarıyordu. Kaşındaki piercingle asi bir genci andırıyordu ama daha donuk ve çok daha asil görünüyordu. “Bulaşmaman gereken konulara burnunu sokmamalısın.” Rüzgar kaşlarını kaldırdı şaşkınlıkla. Bu ani bir giriş olmuştu ve uyarı oldukça sertti. Kadın bir adım yaklaştı, ama güzel kokusu o kadar çabuk yayıldı ki, Rüzgâr bir an gözlerini kapattı ama kısa süreli olduğundan bunu fark etmemişti neyseki. “Beni duydun. Canını acıtmak istemiyoruz.” Rüzgâr şaşkınlıkla fark edemediği bir şeyi fark etti. Hızla kaybolan bir gölge, belirginleşen silüet ve soğuk bir ten…tam karşısındaki gerçek bir vampirdi. Dokunmak isteğini içinde sakladı ve sadece boynundaki kolyeye bir göz attı; daire içinde bir şimşek işareti vardı ve dairenin tam alt kısmında da küçük parlayan bir yıldız. Ne anlama geldiğini sorma arzusunu da içine gömdü ve sadece şekilleri aklına kazıdı. Onların gruplarına ait bir simge de olabilirdi, sadece kendisine de. Onu incelemesinden rahatsız olacağını düşündüğü için başını salladı bir anlığına. Kadın görevini yapmış, arkasını dönüp yürümeye başlamıştı ki Rüzgâr kendisini tutamadı. “Hey! Bir saniye.” Arkası dönükken durakladı vampir. Biraz başını döndürdü, bu dinlediğini anlaması için yeterdi. “En azından bana isimini söylesen olmaz mı? Bir vampiri görmem mümkün olmaz sanırım yeniden.” “Vivan!” Sonra yürüyüşünü sonda tamamladı ve aşağı atladı. Gördüğü sahneye inanamıyordu, üstelikte düşünebileceğinden daha da iyisiydi. Kadın bir vampirle tanışmıştı. “Vivian” diye tekrarladı kısık sesle. Gülümsemesi genişledi, bugünkü belaların hepsine değmişti. En zor olanı başarmıştı, Kendi kendisine inanmayı! ZÜMRÜT TANRIÖVEN Gizemlerin açılan kutularına… Herkesin bir gün kendisine inanabilmesi için.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Zümrüt Tanrıöven, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |