Türkiye Cumhuriyeti'nin temeli kültürdür -Atatürk |
|
||||||||||
|
Derin bir nefes alarak kapıyı açtı. İçeriye yalnız bir adım atabilmişti. Bir taraftan boş bakışlarla etrafı süzüyor bir taraftan da kapıyı sırtıyla kapatmaya çalışıyordu. Nihayet kapıyı kapatabilmiş ve sırtını kapıya bütün tükenmişliğiyle dayamıştı. Artık kendisini taşıyamayacak kadar dermansız ve bitkin hissediyordu. Keşke yaşamın da bir desteği olsa, diye geçirdi içinden, kapıdan destek alırken… Sırtı kapıdan aşağı kayarken ayaklarıyla da kapı arasındaki mesafe gittikçe artıyordu. Düşmek üzereydi, ama hiç endişe etmiyordu çünkü düşeceği yeri biliyordu, bütün bilmediklerine inat… Aslında bilmediği her şey, bütün bildiklerinden daha ehemmiyetli ve bildiği her şey bilmediklerinden daha çok emniyetliydi. Bildikleri ve bilmedikleri arasında kalan açı ancak “ öğrenme gönyesiyle” ölçülebilirdi. İşin en tuhafı ölçülen açının dünyadaki bütün insanlar için aynı dereceye tekâmül etmesiydi. Bir âlimle bir ümmînin bildikleri ile bilmedikleri arasındaki açının ölçüsü her zaman bir birine eşitti. Kişi ne kadar az şey bilirse, o kadar az bilmediği oluyor; kişi ne kadar çok şey bilirse o kadar çok bilmediği oluyordu. Delikanlı bir an “bilmediklerimi öğrenmem için elimdeki tek kaynak bildiklerimdir” dedi. “Bildiklerim” dedi demesine de acaba elmacık kemiğine kadar dayanan korkusundan başka neleri biliyordu ki delikanlı. Son iki gün boyunca başına gelmedik şeyin kalmadığını biliyordu elbette. Hani bir de göğün yarılsa göğsü ve hazinelerinden nasiplense insanlar; kendisinin zebanilerle nasipleneceğini de biliyordu. Bildikleri elbet bunlarla sınırlı değildi. Hakkında hiçbir şey bilmediği bir kadının ve iki ajanın isimlerini de biliyordu. Kendisinin büyük bir çıkmazda ve bu çıkmazdan tek kurtuluşun intihar olduğunu da pekâlâ biliyordu delikanlı. Kapıdan aşağı kayıp gitmişti. Artık vücudunun bütün ağırlığı kalçasının üzerindeydi, ayaklarına vermiş olduğu istirahatı yaşamına da verse ne kadar güzel olurdu. Bir ara gözü karşısındaki camekâna takıldı. Dışarıda başlayan yağmur sanki camekâna yansıyan tablolarının görüntülerini siliyormuş, yok ediyormuş gibiydi. Tabloların yansımalarından başlayan ölüm bütün odayı dolduracakmış gibi hissedince delikanlı ellerini boynuna götürdü. Adeta ruhunun boğazından çıkıp gitmesine engel olmak istercesine bir hali vardı. Ama sıra kendisine de gelecekti, ölümü gecenin dudağından emecekti ve gece dudağını delikanlının dudağına yavaş yavaş yaklaştırmaya başlamıştı bile.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Tonyy Wiseman Wondredal, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |