Zamanı gelen bir düşüncenin gücüne hiçbir ordu karşı koyamaz. -Victor Hugo |
|
||||||||||
|
Mimar Sinan,Koca Sinan diye de anılan,Kanuni Sultan Süleyman dahil üç büyük Osmanlı padişağı dönemin de yaşamış dünyanın en büyük mimar ve yapı sanatçılarından. Mimar Sinan, Osmanlı İmparatorluğu’nun en güçlü olduğu çağda yaşamıştır. I. Süleyman (Kanuni), II. Selim ve III. Murat olmak üzere üç padişah döneminde mimarbaşılık etmiş, imparatorluğun gücünü simgeleyen mimarlık başyapıtlarının tasarlanıp uygulanmasında birinci derecede rol oynamıştır. Etkisi ölümünden sonra da sürmüş, her dönemde saygınlığını korumuştur. Yavuz Sultan Selim zamanında devşirme olarak İstanbul’a geldiği bir söylentiden ibarettir bu konuda hiçbir bilgi yoktur. Mimar olarak Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferine katıldı. 1521 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın Belgrad Seferine Yeniçeri olarak katıldı. 1522’de Rodos Seferine Atlı Sekban olarak katılıp, 1526 Mohaç Meydan Muharebesi’nden sonra, gösterdiği yararlıklar sebebiyle takdir edilerek Acemi Oğlanlar Yayabaşılığına (Bölük Komutanı) terfi ettirildi. Mimar Sinan eserlerine sahip çıkarak günümüze ulaşmasını sağlayan tüm duyarlı insanları ve çalışmalarıyla bu konuda önemli bir kaynakça ortaya çıkarmış sayısız araştırmacıyı saygıyla anıyoruz. Bilinmelidir ki onların geçmişteki özverili çabaları bizlere en güzel örnek. Mimar Sinan’ın en büyük eseri ise, seksen yaşında yaptığı ve "ustalık eserim" diye takdim ettiği, Edirne’deki Selimiye Camiidir (1575). Mimar Sinan, cami içinde sesin iyi yayilmasi ve duyulmasi için harika bir teknik kullanmistir. Bunun için bütün kubbeleri çift kubbe seklinde yapmistir. Ayrica, ortadaki büyük kubbeye, içeriye dogru açik durumda, derinlikleri 50 metreye ulasan, agizlaru 5 metre olan 64 küb yerlestirmistir. Bu küplerden, küçük kubbelerin köselerine ve sarkitlarin altina da koymustur. Bundan baska, zeminde, sesi yansitmak için tuglalardan bosluk birakmistir. Iste bu sayede Süleymeniye harika bir akustige sahip olmustur. Artik, Sultan Süleyman’i da, Koca Sinan’i da ölümsüzlestirecek, Türk mimarlik sanatinin üstünlügünü gösterecek eser bitmis sayilirdi. Halk gibi hükümdar da açilisi sabirsizlikla beklemekteydi. Fakat Mimar Sinan titizlik gösteriyor, yapinin hiçbir kösesinde en ufak bir ihmal görülmemesi, hiçbir seyin unutulmamasi için çalisiyordu. Sinan’i çekemeyen bazi kisiler de Sultan’a, onun isini ihmal ettigini, kubbesin durmasindan da süphe ettiklerini söylemek küçüklügünü gösterdiler. Açilisin gecikmesine, isin bir an önce bitirilmemesine gerçekten cani sikilan Sultan Süleyman bir gün camie gitmis, Mimar Sinan’i minber ve mihrapta bazi rötuslar yaparken görmüs ne ona söyle demisti: ’-Niçin benim camiim ile mesgul olmayip mühim olmayan islerlee vakit geçirirsin? Ceddim Sultan Mehmet Han’in mimari sana yeter bir numune olsun, bana, bu bina ne zaman biter, tez haber ver!’ Mimar Sinan, Sultan’in bu hitabi karsisinda sasirmis ama sükunetle su cevabi vermisti: ’-Saadetlu padisahimin devletinde insallah iki ayda tamam olacaktir.’ Gerçekten iki ay sonra muhtesem yapi tamam oldu. Fakat eserin bir an önce tamamlanmasini isteyen Sulta Süleyman, caminin kapisini bizzat açmak için axele etmedi. Ayasofya’yi açan Justinianus gibi, Hz. Süleyman’I ve onu yenmis olmak gururuna da kapilmadi. Cami kapisini kendisinin mi yoksa daha layik olduguna Osabasisina sormaktan da çekinmedi. O da, ’ Bunu en layik kulunuz emektar Mimar Agadir’ cevabini verdi. 16 Agustos 1557 günü, yeni ve muhtesem caminin kapisina gelen Kanuni Sultan Süleyman, orada toplanan büyük kalabaligin huzurunda, Koca Mimar Sinan’i yanina çagirdi ne ona söyle dedi: ’-Bina eyledigin beytullahi, sidk-u safa ve dua ile senin açman evladir!’ Ve, Koca Sinan, dua ile anahtara çevirdi. Böylece, gelecek çaglara bir devrin şan ve söhterini, sanat kudretini ulastiracak olan mabedin kapilari açildi. Mimar sinanın mektubu: birkaç yıl önce süleymaniye camiinin yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı anlaşılmış .bir çözüm bulunamazsa koca cami kısa bir zaman içinde yıkılacakmış.caminin tüm taşıyıcı yükü kemerlerindeymiş.bu kemerlerin ortasında bulunan kilit taşları zamanla aşınmış ama elde yazılı bir belge olmadığı için nasıl değiştirileceği bilinmiyormuş.hemen türkiyenin en yetkin mühendis ve mimarlarından oluşan bir heyet oluşturulmuş.ortaya bir sürü fikir atılmış,her kafadan bir ses çıkmış ama sonuç alınamamış.tartışmalar sürerken caminin içinde büyük bir karmaşa sürüyormuş.ülkenin çeşitli bilim kuruluşlarından bir sürü mimar mühendis kemerleri inceliyormuş.bu adamlardan biri ortalarda dolanırken kazara gizli bir bölme bulmuş.bölmede üzerinde eski yazı olan bir not varmış.uzmanlara inceletilen kağıdın orijinal olduğu belgelenmiş.bu kağıt parçası bizzat mimar sinanın imzasını taşıyan bir mektupmuş.mektupta yazılanlar tercüme ettirilince ortaya şöyle bir metin çıkmış. bu notu bulduğunuza göre kemerlerden birinin kilit taşı aşındı ve nasıl değiştirileceğini bilmiyorsunuz. koca sinan kademe kademe kilit taşının nasıl değiştirileceğini anlatıyormuş.bu notta¨her kim bu taşı eskidiğinde değiştirmek isterse eski taşın yerine takılacak yeni kilit taşınının iki tarafından yağlı iple taşı bir taraftan sokup öteki taraftan çeksin ve sonra ipin dışarda kalan kısımlarını kessin¨. heyet sinanın söylediklerini aynen yapmış süleymaniye camii böylelikle kurtarılmış.bu mektup şu anda topkapı sarayında saklanıyormuş.Mimar Sinanı anlatmaya benim satırlerım yetmez ancak son sözlerimi Mimar sinan’ın o güzel sözleriyle bitirmek istiyorum Dünya durdukça,eserlerimi gören aklı selim sahiplerinin,çabamın ciddiyetini göz önün de bulundurarak bana insaf ile bakacaklarını ve beni hayır dua ile anacaklarını umarım,inşallah der Mimar Sinan, bizde onları hayır ve dualarla anıyor Abide Şahsiyetler olarak gönlümüzün en nadide köşesinde yaşatarak anlatmaya çabalıyoruz gelecek nesillere vefa borcumuzu ödeyerek. Eserlerinin bir kısmı İstanbul’dadır. 1588’de İstanbul’da vefat eden Mimar Sinan, Süleymaniye Camii’nin yanında kendi yaptığı sade türbeye gömüldü. Mimar Sinan Türbesi, İstanbul Müftülüğü’nün sütunlu kapısından çıkınca hemen solda, iki caddenin kesiştiği noktada Fetva Yokuşu sonunda solda, Süleymaniye Camii’nin Haliç duvarının önünde, beyaz taşlı sade bir türbedir. Mimar Sinan ’ın Bize bıraktığı esereler 84 cami, 52 mescit, 57 medrese, 7 darül-kurra, 20 türbe, 17 imaret, 3 darüşşifa (hastane), 5 su yolu, 8 köprü, 20 kervansaray, 36 saray, 8 mahzen ve 48 de hamam olmak üzere 365 eser vermiştir. Büyükçekmece Köprüsü üzerinde kazılı olan mührü şöyledir: Elfakiru Hakir Ser Mimaranı Hassâ. Koca sinan sizleri sevgiyle ve hasretle yâdediyorum Yaşadığım müddetçe sizleri çocuklara ,gençlere tanıtmayı, anlatmayı gönül borcu olarak hissediyorum ve sizleri çok seviyorum. Sevgiyle Kalın.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bahar Kalemi, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |