..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Sanat hem bir coşma, hem bir yadsıma işidir. -Camus
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Bireysel > laina




15 Kasım 2007
Rıza Bey  
laina
'Sahnedeki kızlar dans ededursun bu sırada Rıza Bey yeni iskarpinlerinin üzerinde..'


:BBHH:
Kasabada dürüstlüğü ile tanınan Rıza Bey, iki kızdan sonra dünyaya gelmesiyle babasının gözdesi olarak büyümüş, adına verilecek bütün önemli kararlar kendisine danışılmadan babası tarafından verilmişti. Yine babası kendine de aile büyüklerinden kalan bu düzeni oğlunun devam ettirmesini istediğinden küçük yaşlardan itibaren Rıza Bey’i kasabanın merkezindeki handa yürüttüğü işlerinin içine çekmeye başarmıştı. Rıza Bey, karşı koymanın sonuçsuz kalacağından mı yoksa gerçekten ticareti sevdiğinden mi bilinmez bir gün dahi yakınmadan bunca sene titizlikle işlerini yürütmekteydi. Bu sadece işe özgü bir titizlik değildi her anlamada titiz bir yapıya sahipti. Seneler içerisinde bu titizlik bu düzen rutine dönmeye başlamıştı. Her sabah vakitlice kalkar, yıkanır, traşını olur, karısının hazırladığı kahvaltının ardından okula gitmek üzere evden ayrılan ( Rıza Bey, babasının aksine ne oğlunun ne kızının üzerinde baskı kurmamış alacakları eğitimle, kendi yollarını kendilerinin çizmelerini arzulamıştı ) çocuklarına günlük harçlıklarını verip saçlarını okşar, öylece hanın yolunu tutardı.


Kime sorsanız Rıza Bey’in bir gününü neredeyse eksiksiz size anlatabilirdi. Bu her günün birbirine benzediği yaşamın içinde ( iş hariç ) görüştüğü sadece 3-4 arkadaşı vardı. Onlar da handa ticaret yapmaktaydılar. Öğle yemeğinin ardından birbirlerini yazıhanelerinde misafir eder, az şekerli kahvelerini içer, içlerinden ikisi tavlada birbirilerini mars etmeye çalışırken, keyifli ve koyu bir sohbete geçerlerdi. Yine yemeklerini yemiş kahvelerini içmek üzere Mürteza Bey’in yazıhanesinde toplandıkları o öğlen yaşça kendilerinden küçük olan Ahmet Bey:


— Beyler var mısınız bu gece felekten bir gece çalalım, işleri bitirip eve geçmeden önce yeni kurulan şu çadıra gidip dans eden kızları izleyelim, demez mi?


Başlangıçta hiç bir şey duymamışçasına fincanlarındaki kahvelerini yudumlayan diğerlerinin bakışları, muzırca birbirlerinde buluşup, gülüştüler. Bu gülüşmenin önerdiği teklifin kabul gördüğünün göstergesi olduğunu bilen Ahmet Bey’in de yüzünde bir tebessüme neden oldu. Hemen merak ve iştahla akşamın planını yaptılar.


Hepsi de yanlarında çalışanlar aracılığıyla, akşama komşu kasabadan kendileri gibi tüccar bir zatın geleceğini onunla yapacakları yeni bağlantılarla daha refah bir yaşama geçeceklerini ancak bunun için de bu akşamlarını zatı muhteremin hatırına ayırmaları gerektiğinin haberini ulaştırdılar. İlk kez kendilerinden önce haberlerini karşılayan evdeki kadınlar şaşkın, çaresiz, sessizce dinleyip kabullendiler.


Rıza Beyler o öğleden sonrasını gergin ve meraklı geçirdiler. Nihayet günlük telaşlar sona erdiğinde Ahmet Bey’in yazıhanesinde toplanıp tuhaf bir sükûnetle çadırın yolunu tuttular. Çadırın önünde çoğunluğu kendileri gibi orta yaşlı erkeklerin oluşturduğu sıraya geçerken giriştikleri işten duydukları pişmanlık ve gerginlik yüzlerinden okunmaktaydı. Üstelik yaşayacakları çocukça heyecandan başka bir şey değildi.


İçeride kendilerine ayrılan masalarda yerlerini almaya başlayan kalabalığın uğultusu çalan müziğe karışıyor, içilen sarma sigaralardan havaya kesif bir koku ve ağır bir duman yükseliyordu. Bu hengâmede Rıza Beyler de yerlerine geçmiş hatta ilk kadehlerini içmeye başlamışlardı. Girişteki sırada yüzlerinde beliren gerginliğin yerini şimdi lâkayt bir bakış almıştı. Sahnede bir grup jartiyerli kız batı müziği eşliğinde dans etmekteydi. Çadırdakilerin gördükleri göreceği dans eden birer çift jartiyerli bacaktan başka bir şey değildi ama bu bile orada bulunanların eğlenmesi için yeterliydi. Masalardan artık yerli yersiz kahkaha sesleri geliyor boşlan kadehleri zaman geçirmeden doldurmak için bekleyen görevliler hızla servis yapıyor masadakilerin edepsizce giriştikleri sohbete yine edepsizce gülüşmeler ekleniyordu.


Ne gam ne tasa… Sanki yıllardır aşina oldukları bir ortamdaydılar.


Sahnedeki kızlar dans ededursun bu sırada Rıza Bey yeni iskarpinlerinin üzerinde bir ağırlık hissedip masanın altına doğru baktığında kendine bakan bir çift gri, sorgular bakışlı göz görür. O an küçük bir farenin değil de tanıdığı bütün insanların kendine baktığı yanılsamasına kapılan Rıza Bey, oturduğu yerden hızlıca ayağa fırlayıp, gitmek için arkadaşlarından izin ister. Ne olduğunu anlamayan arkadaşları biraz da aldıkları alkolün tesiriyle sadece hayırlı akşamlar dilemekle kalırlar.


Eve giden yol boyunca yüzünde mahcup bir ifade, başı öne eğik, hızlı adımlarla yürüdü Rıza Bey. Kapıyı açtığında herkesin uyumuş olduğunu fark edip derin bir nefes aldı. Neyse ki artık bitmişti, artık kendi sınırlarındaydı ve bu sınırlar içerisinde başını öne eğdirecek bir şeyin olması olası gibi görünmüyordu. Pjamanlarını giyip usulca yatağa sokulduğunda burada da birileri gözleyecek değil ya… diye içinden geçirdi ve kendini uykuya teslim etti.


Ertesi sabah her zamankinden geç uyandı, aynı sıralamayla duşunu aldı, traşını oldu. Biri neden geç uyandığını soracak olsa akşamki görüşmenin yorgunluğuna bağlamaya hazırdı. Kahvaltı için herkes masadaki yerlerini almıştı, Rıza Bey de sandalyesine geçip keyifle kahvaltısını yapıyordu ki, köşedeki kanepenin altından kendine bakan bir çift gri göz görmesin mi?


Bu kadarı da fazlaydı artık.


Hepsi hepsi birkaç çift jartiyerli bacaktı ve bunun bedelini küçük bir farenin gözlerinden tüm eşe dosta bakarak ödemek ise can sıkıcıydı.


Elindeki ekmeği çatalı masaya bırakan Rıza Bey hışımla ayağa kalkıp; kanepenin altında bir fare olduğunu akşama kadar evin dört bir köşesini ilaçlayıp bu illetten kurtulmalarını söyleyip yine bir hışımla kapıyı çarpıp sokağa çıktı.


Geride kalanlar onun bu tavrını fareden tiksinmesine bağladılar.


Tiksiniyordu evet

Hem fareden

hem de..




.Eleştiriler & Yorumlar

:: Çelişkiler
Gönderen: özgür yenigün / Kırıkkale/Türkiye
15 Nisan 2008
Merhaba, Öykünüzü okudum. Bir insanın kendisiyle olan savaşını, çalişkilerini anlatan güzel bir öykü olmuş. Yalnız anlatımla ilgili bazı eksikliklerinizin olduğunu söyleyeceğim. "Sahnedeki kızlar dans ededursun bu sırada Rıza Bey yeni iskarpinlerinin üzerinde bir ağırlık hissedip masanın altına doğru baktığında kendine bakan bir çift gri, sorgular bakışlı göz görür." Bu cümlede "ededursun" dediğinize göre bir de "bu sırada" demeniz gereksiz bence. Ayrıca "ededursun" sözünden sonra "geniş zaman kullanılması da mantıklı değil sanki. Bunlara dikkat ederseniz daha güzel yazılar ortaya çıkar. Tabi bu da kötü değil. Kaleminize sağlık.




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın bireysel kümesinde bulunan diğer yazıları...
Kızıl Sarı Bir Akşamüstü
Palyaço
Karadeniz

Yazarın öykü ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Cehenneme Kadar Yolunuz Var!
Darlanıyorum!
Striptiz

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Aramızdaki Bağ... [Şiir]
Şaşkın Balık [Şiir]
Falan Filan [Şiir]
Haberler... [Şiir]
Salkım Kaçak... [Şiir]
Simitçi [Şiir]
Doktormuş... [Şiir]
Atmayın! [Şiir]
Perhiz [Şiir]
Gül - Bülbül [Deneme]


laina kimdir?

sizin gibi, sizden bir farkı yok. . .


yazardan son gelenler

yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © laina , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.