Dünyayı isteyen bilime sarılsın, ahireti isteyen bilime sarılsın; hem dünyayı hem ahireti isteyen yine bilime sarılsın" -Hz. Muhammed |
|
||||||||||
|
Geceyi neredeyse yarılamış yeni güne merhaba demek üzereydik ki dinlenmeye çekildiğimiz odada gök gürültüsüyle irkildik, ardından koridorda uğultular yükselmeye başladı. Solgun yüzünü ilk kez taksinin ışığında gördüm. Sümerbank pazeninden dallı güllü, beli lastikli bir etek vardı ayağında, üzerinde bir bluz ki tahminimce rahatlatmaya çalışanlar tarafından yakası açılmış, bluzun üzerinde el örümü bir yelek. Yemeni sıyrılmış saçlarından, saçları ki iki yanda örülmüştü, dağılmıştı başucuna ve ensesine doğru. Yüzü gergindi, yüzü solgun.Kahverengi gözleri bilinmeze, uzaklara odaklanmıştı. Ağır bir ritimle ileri geri sallanıyordu. Dilindeyse neredeyse ağıta çevirdiği birkaç cümlesi; - Alim kek yaptım sana… - Alim ateşi yaktım sana… - Alim çorba yaptım sana…Ard arda yenilemekteydi cümlelerini. Düşündüm ; Çok sevdiği kocasını, Ali’sini yitirmişti, zamansız. Görünen o ki yokluğuna alışmak zordu. Hiç yitmemiş hiç gitmemiş gibi devam etmekteydi O’nsuz hayatına. Yine çok sevdiği keki yapmıştı Ali’sine, ateşi yakmıştı üşümesin Ali’si diye… Kadınlığının üzerine vazife kıldığı pek çok şeyi yerine getiriyordu. Bunu da şimdi kendinden çok uzaklarda olan Ali’sine duyurma gayretinde olsa gerekti… Zordu onun yerinde olmak kadar, buna tanık olmak. İlk sakinleştirici iğnesi yapılmak için yanına gittiğimizde, avurtları çökmüş bir adam tuttu kolundan bize yardım etmek için. Hızla silkinip kurtulmak istedi kadın, bu adamdan, dilinde aynı nakarat; - Alim kek yaptım sana… - Alim ateşi yaktım sana… - Alim çorba yaptım sana… Enjektörü çekip işim bittiğinde, döndüm kimsiniz, nesisiniz diye sordum adama, - Kocasıyım, Ali’siyim dedi. Şaşırdım. Peki neden yaşayan kocasına ağıt yakıyordu ya da bu kadar seviyordu Ali’sini de neden kendine yaklaştırmıyordu? Nöbet/gece devam ediyordu. Arada gelen tansiyonu çıkmış yaşlı teyzeler, amcalar, ateşlenmiş küçük çocuklar, kazazedeler… Bu kadın ben de öyle bir yere dokunmuştu ki, dokunduğu yeri yakmıştı, hikayesini merak eder olmuştum. Oysa ne vakalar gelip geçiyordu her gün bu soğuk hastane koridorlarından. İğnenin etkisiyle yarı baygın halde sözcükler ağzının içinde büyüyerekten devam ediyordu, sayıklamalarına; kekler yapıyor, ateşi yakıyor, masa kuruyor…hayatı hazırlıyordu çok sevdiği! Kocasına. Bunalmıştım, biraz yağan yağmuru ve toprağın kokusunu duymak için bahçeye çıkmıştım ki; yere çömelmiş sigarasını içen Ali’yi gördüm. Yanına vardım, usulca; – Geçmiş olsun, dedim. Endişelenmeyin, arkadaşlar yanında. Bu kriz ilk mi diye, sordum. Uzaklara baktı ve benle değil uzaklarla konuştu sanki; - Bacım denizciyim ben, dedi. Yıllardır kuru ekmeğimizi bize deniz verdi. O bizim ilk yarimiz, ilk göz ağrımızdır. Bir gece açıldık, poyraz bastırdı, ardı sıra yağmur fırtına. Gök patladı, Karadeniz gittikçe karardı. Her gün elini veren, bizi koynuna alan deniz yabancılaştı bize, istemez oldu bağrında. Silkeleyip attı bir seher vakti. Devrildi taka, alabora oldu. Yazık ki benden önce varmış kıyıya, Hacer’e haber. Deniz yuttu, içine aldı demişler. Gel(e)meyecek, gitti dönmeyecek demişler. Geldim bacım, geldim...Soğuğa, fırtınaya, Karadenize rağmen geldim, döndüm de, Hacer eski Hacer değildi.Yoktu yerinde. Onu yutmuştu deniz, benden önce onu almıştı. Ne yapsam ne söylesem kar etmedi. Gün- gün ben eridim biçare karşısında. Hacer’i böyle göreceğime alaydın enginlerine, dedim almadı/ vermedi de. Böyle yağmurlu fırtınalı gecelerde denizle beraber coşar Hacer. Kek yapar bana, ateşler yakar da, yanan benim bağrımdır bilmez dedi. İnceden başladı türküsüne; ‘ Karadeniz Karadeniz fırtınalar içindeyiz Dört karanfil verdik sana Her biri engin deniz...’
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © laina , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |