..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bir sanatçı başarısız olamaz; sanatçı olabilmek bir başarıdır. -Charles Horton Cooley
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Toplumbilim > Eralp Elli




8 Temmuz 2007
Suudi Arabistan - Kadın Hakları  
nlarKadın hakların konusunda Suudi Arabistan'da yaşanana

Eralp Elli


5 yıldır Suudi Arabistan'ın Riyad şehrinde yaşıyorum. Burada yaşadıklarım ve şahit olduklarım diğerleri tarafından bilinmesi gereken konulardır. not: Fotografları da görerek yazıyı okumak ısterseniz, lütfen web sayfamı ziyaret edin.


:EEIH:
SUUDİ ARABİSTAN
2. Kısım Sosyal Hayat
Ana Tema : Kadın Hakları

İlk yazımda da tanımladığım gibi siyahlar ve beyazlar ülkesinde, kadın hakları kanayan bir yara! Suudi Arabistan’a ilk geldiğim gün burada uzun zamandır yaşayan Finli bir arkadaşım ile havalanından çıkmış bizi karşılayacak olan arabayı bekliyorduk. Dışarıda bizimle beraber bekleyen insanlar vardı. Onların içerisinde da küme küme toplanmış tamamıyle siyahlar içerisinde kadınlar da bulunuyordu. Hepsinin başı kapalı, hepsi peçeli idi ve hatta bir çoğu peçelerinin üzerini siyah bir tülle kapayıp açıkta kalan gözlerini de örtmüştü. Peki nereden kadın olduklarını anladın diye sorabilirsiniz? Bilişsel algı! Gelmeden önce kadınların siyah giyindiklerini biliyordum. Belki naifliğimden, belki o andaki şaşkınlığımdan arkadaşıma hemen soruverdim. “Bu kadınlar burada birilerini bekliyor, peki onları karşılayacak olanlar kimi arabalarına alacaklarını nereden bilecekler, nasıl fark edecekler?” Onun hoş olmayan şakası aslına bakarsanız bu ülkedeki durumu bütün açıklığıyla meydana koyuyordu. Cevabı şöyledi, “Onlar için fark eder mi?”
     Son altı yıl içinde kadınlar için çok olumlu gelişmeler oldu. Ama hala ve ne yazık ki, bu ülkede birey olarak sayılmayan, yeni edindikleri kimlik kartları mahkemelerdeki kadılar tarafından kabul edilmeyen kadınların diğer ülkelerdeki hem cinslerine göre çok az hakları var. Tabi bu hakları alabilmek için mücadele etmek, ama ondan önce istemek gerekiyor. Eşim Buket’in sohbet ettiği bir kaç Suud’lu kadın kendi durumlarından oldukça mutlu olduğunu ifade etmişlerdi. Daha önceki yazımda da sormuştum. ‘Siyah ve beyaz neyi anımsatır, neyi ifade eder?’ Siyah karanlık, beyaz aydınlık. Siyah kötülük, beyaz iyilik. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Nasıl olmuşta erkekler beyaz, kadınlar siyah kıyafetler giymek zorunda kalmışlar, açıkcası bu konu hakkında yeterli bir bilgi yok. Ama biraz mantık yürütmeyle bir takım sonuçlara varmak mümkün. Siyahın ışıkta ve güneşte içini göstermediği ve dolayısıyla kadınların mahremiyetini koruyacağı düşüncesi ile seçilmiş olması muhtemeldir. Ama İslam dini bu ülkede ortaya çıkmadan önce de insanların aynı renkler olmamak kaydıyla benzer kıyafetleri giydikleri biliniyor. Anlayacağınız üzere, bu tür giyinme tarzı kültürleri gereği oluşmuş. Yazın gölgede 50 üzeri ulaşan sıcaklığıyla dünyanın en sıcak ülkerinden biri olan Suudi arabistan’da bütün ısıyı içine çeken siyahlar içinde dolaşmak bence kadınlara yapılan en büyük haksızlıklardan biri.


     Keşke yapılan tek haksızlık bu olsa! Daha önce de belirttiğim üzere kadınların araba kullanmaları yasak. Canım sıkıldı alayım şu arabayı biraz gezeyim demek bir yana, acil bir durumda bile araba kullanmanız söz konusu değil. Birkaç yıl önce bizimle aynı sitede (burada ‘compound’ olarak tanımlanıyor) yaşayan avrupalı bir çiftin başından böyle bir olay geçmişti. Adamın muhtemel bir kalp krizi geçirmesi üzerine, eşi kısa zamanda herhangi bir ulaşım aracı bulamayınca arabasına atladığı gibi hastaneye yetiştirmiş ve eşinin hayatını kurtarmıştı. Tedavi esnasında hastaneye gelen yetkililer o esnada işlemleri yapmış ve birkaç gün sonra taburcu olmaları akabinde ülkeden sınır dışı edilmişlerdi.
     Buradaki şeriat kanunları gereğince, kadınların erkeklerle kamusal alanda birarada bulunmaları yasak. Bu ne mi demek? Biraz açıklayayım. Eğer o kisi ile evli değilseniz, veya kızınız, anneniz veya kız kardeşiniz değilse, onunla beraber dışarıda dolaşamazsınız, konuşamazsınız, aynı araçta beraber seyahat edemezsiniz ve beraber yemek yiyemezsiniz. Bu örnekler daha da arttırılabilir. Bir alış veriş merkezinde benim başıma gelmişti. GNC mağazasında kızlarımla beraber onlara vitamin bakıyordum. İlaçlarla ilgili detayların arapça yazılı olması sebebiyle kızlarımın tercih edeceği aromadaki ilacı bir türlü tesbit edememiştik. Onun üzerine mağazadaki Filipinli satış görevlisine danıştım. Onunda arapça okuyamaması üzerine çaresiz kalmış, tam dükkanı terk edecekken iki Suudlu kadını fark ettim. İlaç elimde onların yanına gidip ingilizce bana yardımcı olup olmayacaklarını sorduğumda hemen dürtüsel olarak yanımdan hızla uzaklaştılar. Bir müddet aralarında konuştuktan sonra, bir tanesi çok da güzel ve akıcı ingilizcesi ile bana yazanları tercüme etti ve doğru vitamini almama yardımcı oldu. Herhalde yanımda kızlarımın olması onları bir nebze rahatlatmıştı.
      Hani bizde özellikle Anadolu’da lokantalarda olan ‘Aile salonumuz vardır’ ibaresi burada neredeyse bütün restoranlarda, kafelerde var. Öğlenleri iş akradaşlarımla (tabi hepsi erkek! Bu konuya başka bir yazıda değineceğim) yemek yediğim alışveriş merkezlerindeki ‘fastfood’ larda servis verme yerleri bile kadınlar ve erkekler için ayrılmış durumda.

     Bu konuyla ilgili de bir anım var. Bir gün yine yemeklerimizi almış bize ayrılan erkekler kısmında yemeğizi yerken, Riyad’a yeni gelmiş olduklari belli iki tane avrupalı kadın geniş olan mekanın ortasında bir masaya oturup yemeklerini yemeye başladılar. Tam yemeklerinin keyfinin çıkarmaya başlarken yanlarına yaklaşan görevli onların burada değilde ilerideki aile salonunda (tüm restoranlarda ‘family section’ olarak ingilizce de yazılı) yemeleri gerektiğini söyledi. Onların bir aile olmadıkları, sadece iki arkadaş oldukları yolundaki açıklamaları, oradaki görevlinin kavram karmaşasını çözmesi sonucu hal oldu ve her ikiside gülümseyerek kendilerine ayrılan mekana gittiler. Gülümsediklerini nasıl mı fark ettim? Buradaki avrupalılar çoğunlukla baş örtüsü kullanmıyorlar. Sadece din polisleri onları uyardıklarında yanlarında taşıdığı örtüyü kullanıyorlar. Eşim, ben ve bir arkadaşım restorana gitmiştik. Siparişleri verdikten sonra ben açık büfeden salata almak için ayrıldığımda, bir tane adam çıkıvermiş ve arkadaşımı Buket’in başı açık gezdirdiği için fırçalamıştı. Garibim o sırada masada o olduğu için onu eşi zannetmişlerdi  Bu arada şunu da söylemem lazım! Aile salonu dediğim yerler genelde açık mekan değil, her masanın etrafı paravanlar veya perdeler ile kapatılıyor. Ancak ondan sonra kadınlar baş örtülerini çıkarıp yemek yiyorlar. Biz açıkcası hiç kapamadık. Zaten küçük bir mekan içerisinde iyice bunaltıcı oluyor. Geçenler bir iki bakıp geçiyorlar, bazen kadın veya erkek olsun kimi suudlulardan fırça yiyorsunuz. Bu sistem onlar için gerçekten gerekli, aksi takdirde o kadar insan içinde yemek yemeleri gerçekten güçleşiyor ve aşağıdaki linkte de göreceğiniz gibi komik durumlara düşebiliyorlar.
http://www.youtube.com/watch?v=0_i98eMk7NA

     Genç kızlar ergenlik yaşına geldiğinden itibaren kapanmak zorunda. Tahmin edeceğiniz gibi kızlar ve erkekler ayrı kısımlarda okuyorlar. Buradaki kimi Türk okulları, çoğu yabancı okullar ve benim kızların gittiği ingiliz okulunda çocuklar beraber öğrenim görebiliyorlar. Okullar bir yana hem erkek ve kadın katılımcıların olduğu konferanslarda kadınlar ayrı bir salonda oturuyorlar ve var ise sunumlarını oradan yapıyorlar. Benim katıldığım bir konferansta şahit olmuştum. Konferansta birkaç tane kadın konuşmacı vardı. Sunumlarını ekranlardan takip etmek, seslerini duymak dışında üç gün boyunca süren konferansta kendileri ile hiç karşılaşmadım ve yüzyüze sohbet etme imkanı bulamadım.
     Erkekler itaat etmeyen karılarını yaralamadan cezalandırma hakkına sahip. Onu bırakın boşanmaları adamın dilinin ucunda, üç kez boş ol demesi beraberliğin ayrılık ile sonuçlanması ile sebep oluyor. Özellikle boşanmış kadınlar toplum tarafından hiç hoş karşılanmıyorlar. Ama ne yazık ki çoğunlukla bu onların ellerinde değil. Evlilikler ile ilgili yazacak çok şey var. Genelde eşler birbirlerini tanımadan ve görmeden görücü usulu ile evleniyorlar. Evlilik kararından sonra, eşler imam nikahı ile evleniyor, sonrasında aileleririn nezaretinde görüşmeye başlıyorlar. Ama her ikisinin başbaşa konuşması sadece telefonun iki ucunda mümkün olabiliyor. Akabinde eğer ikiside bu evliliğin yürüyeceğine kanaat getirirse bu evlilik yapılan bir düğün ile eşe dosta duyuruluyor. Düğünler de çok ilginç. Ben hala katılma şansı bulamasamda eşim ve annem bir düğüne davet edilmişlerdi. Düğünde kadınlar ve erkekler ayrı salonlarda bir araya geliyor ve eğleniyorlar. Kadınların kıyafetleri gerçekten çok abartılı. Kadınlar birbirinden şaşalı ve rengarenk gece elbiseleri ve tuvaletlerle bu tip ortamlarda kendilerini ve güzelliklerini gösterme imkanı buluyor. Düğün esnasında kadınlar kısmında servis yapan garsonlardan tutun, fotorafçılar ve kapıdaki görevliler bile kadın. Erkek ve her iki tarafın babası ve erkek kardeşleri düğün sonunda fotoraf çekimi ve kızı, erkek evine götürmek için salona geleceği zaman önceden haber verilip kadınların abayaların giymelerine fırsat tanınıyor.
     Aileler kendi aşiretlerinin saygı seviyesine ve durumuna uygun gelin ve damat seçiminde etkinler. Burada sosyal konumunuz ulaşmış olduğunuz başarılar ile veya iş hayatınızdaki statünüz yerine soyadınız ile itibar görüyor. Ama bu konuyu sonraki yazılarda daha detaylı değineceğim. Daha yeni bir arkadaşım anlatıyordu. 25 yıllık evli olan bir adam ona daha baldızının yüzünü görmediğinden bahsetmiş. Bu yine bir şey değil, ülkenin koyu muhafazakar kesimlerinde kadınlar bırakın vücutlarını ellerini ve ayaklarını bile siyah eldiven ve çoraplar ile kapıyorlar. O kesimlerde yapılan kimi evliliklerde kocaların, çocukları olmasına rağmen daha eşinin yüzünü bile görmediğinden bahsediliyor! Gerçekten inanılmaz! Burada tanıdığımız Polonyalı plastik cerrah bir doktor arkadaşımız anlatmıştı. Bir gün hastanedeki kapısı çalınmış adam eşi ile içeri girdikten sonra hiç vakit kaybetmeden kadının ellerini gösterip “bunları küçültün” demiş.
     Kadın hakları konusuna diğer yazılarımda yine değineceğim. Bu seferlik şaşkınlığınızı burada keseyim.

Eralp Elli
06 Temmuz 2007
Riyad
www.eralpelli.com



.Eleştiriler & Yorumlar

:: trajikomik...
Gönderen: bee / İstanbul/
5 Ağustos 2007
yaşadığımız çağda çok tuhaf geliyor bu trajikomik durum.kendi doğalarından korkan zavallı insanlar.sanki dünyanın başına gelen en büyük felaket kadınla erkeğin beraberliği. gerçekten kadınıyla erkeğiyle ne kadar da zavallılar. oralarda doğup büyümediğim için şanslıyım ve bu güzel ülkeyi bağnazlıklarıyla geriletmeye çalışanlara daima karşı duracağım. sevgiler b.e.e




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın İnceleme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Suudi Arabistan - İş Hayatı

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
O Bana Dedi ki [Şiir]
Kızım [Şiir]
Ağlayan Gözler [Şiir]
Evrenin Gizemi [Şiir]
Beni de Bekleyin! Geleceğim [Şiir]
Zaman [Şiir]
Bir (1) [Şiir]
Gündüz Geceye Yanarken [Şiir]
Koşunca [Şiir]
Kara Delik [Öykü]


Eralp Elli kimdir?

Kendini Bilmek! Ben kimim? Hepimiz çokca sormuşuzdur bu soruyu kendimize, hele benliğimiz yerine geldikten sonra yavaş yavaş yaptıklarımızı ve hayatımızı sorgulamaya başladığımızda gelmiştir bu sualler. Ben kimim ve burada ne yapıyorum? Kimimiz daha bütünsel bakmıştır kimisi bireye, kendisine odaklanmıştır. Ben de hala bu soruyu kendime soruyorum, sürekli olarak kendimle ilgili bir şeyler öğrensemde hala cevaplayamadığım bir çok soru var! Ne muhteşem paradoksal bir coşkudur o. Bütün ömrün boyunca bilmek için çabalarsın ne olduğunu, gelgelelim tam bulduğunda da artık dünyadan ayrılırsın. Soracaksınız coşku nerede! Benim için bir coşku o, çünki ölüm buradan ayrılma ve yeniden doğma vakti, ondan korkmak yerine aksine sevgiyle karşılıyacağım gerektiğinde. Yaşam zaten kendinde bir heyecanlar silsilesi, bir çok imtahanlar, inişler ve çıkışlarla dolu. Duyguların bize yaşattığı bir fantezi, seyretmekten çok oynaması keyifli. Şimdi burada kendimle alaklali bir kaç tane kronolojik detay vermek gerekebilir ama istemeyin, dizginleyin merakınızı, benim nerede doğduğumun, nerede yaşadığımın, ne okuduğumun, nerede ne kadar yıl hangi pozisyonda çalıştığımın size ne faydası var? Varsa yoksa gidip benim detaylarımı kendiniz ile yok bir başkası ile karşılaştırıp, “haa bu ortamda yaşamış, ama hayattan ders almamış” “o okulda okumuş ama, tecrübesi zayıf”, yok “iyi fimalarda çalışmış ama yurt dışı tecrübesi az” diye yorumlar yapacaksınız, yok belki de tamamını çok beğeneceksiniz ya da hiç beğenmeyecek ama belki de kıskanacaksınız! Belki de bazılarınız yürekten destekleyecek, katılmak isteyecekler. Ben kendimi daha tanımamışken, ve siz beni tanımadıktan sonra bunca mukayesenin hepsi nafile olacak. Sonunda ben Benim ve Kendimim, bir başkası da öyle. İkimiz elma değiliz ki karşılaştıralım, ki bu elma için de bu pek mümkün olmasa da. Bir tek gerçek var! Ben senden ne kadar farklı olursam olayım, bir o kadar bütünseliz, yani aslında bir başka perspektifte veya düşünce Aynıyız, yani Biriz. Her karşılaştırdığında bulduğun farklılıklar, hem bizim bütünselliğimizi hem de bir o kadar senin zihninde zedelemekte. Bırakalım onları yakayalım anı, tadını çıkaralım yaşadıklarımızın, ne kadar çirkin ya da güzel olsa da, alalım alacaklarımızı, açalım yelkenleri alabildiğince çok imkan versin dolaştığı gibi limanları teknelerin. En sonunda ne yaparsak yapalım, noktalayacağız buradaki hayatı, aman dikkat edelim, “başkası için kötümüz düşüncede, sözde ve fiilde az olsun, vidanımız aşkımız bol olsun”. İşte ben buyum! Tanıdık geldi mi :)


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Eralp Elli, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.