Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim. -Cervantes |
|
||||||||||
|
KELEBEK Saçlarındaki beyazı kutuplara seriyorum....O zaman sen diye bağırıyor bana.Kelebeğin pullarını ,iğdelere seriyorum,parmaklarımla ovuşturuyorum. Omuzuma konan muhabbet kuşu senin gibi dudaklarımı arıyor.Yuvasını ayaklarıyla kazanda, mevzilini kafasının geçtiği deliklerde arayanda seninle beni arıyor. Ağaçların yeşili nasıl yanındaki otları sarı istiyorsa bende seni ,ak yanaklarıma al gibi istiyorum. Meclisin yada mahkemenin kapısında içeriyi süzen hizmetkar gibi iki ayrı dünyanın kendisine değmeden dönebildiğine şaşırırken ellerimin uçurumda asılı kalan sevgini tuttuğunu unutuyorum. Sabah! Uyanmışım. Ama pamuğun içinde kalan fasulye tohumu gibi bambaşka şekilde.Düşünüyorum biz ayrımıyız diye,evet ayrıyız.Peki ayrılabildik mi ?hayır ayrılamadık.Yüzümü ellerimle kapamam kadar kısa sürüyor. Bazen kanımın akarken sesini duyduğumda kulaklarımı kapamam yetmiyor çünkü bu ses içerden geliyor,bazen başımın ağrısını parmağımla ezmeye çalıştığımda durur gibi oluyor ya yalnızlığın sızlanmasıdır bu çünkü. İşte o kadar ıslak kalıyor parmağımın ucu ayrılığı duyarken tükrüğünle. Yumurtadan çıkardığında başını ne kadar güzel bir yaratık olacağını ,nefes nefese koşarken kalbinin duracağını bilemiyorsun ya, hani uyurken yatağın ucunda kalıyor ve elin yere değiyor ya bu kadar uzaklıkta yakınım sana. Gömleğini çıkartıp bıraktığın berjerin yanından geçiyim ben.Kokusunu içime çeke çeke .Kapının kolunu tutup bırakamama donukluğuyla beklemek istiyorum karşında. Meyveyi çekirdeğine kadar değil,ondan tekrar ağaç olacağını bilene kadar yemek istiyorum.Yani seninle evlenmek istiyorum. Yere düşen kitabımın açıldığı sayfa gibi bir şeyler anlatmanı bana ve arı gibi doldurduğun her kovan hücresinde resmimizi çizmeye daha da yakınlaşmanı istiyorum. Bir beyyine istersen aşkıma dair;düşlerimi çamura batır ve yaralarına sür.Bizim için değdiğinde yapraklar birbirine rüzgar anamız,serinlik babamız nasıl oluyor gör. Küsmeyelim ellerimizi bağlayan tere.Bırakmayalım karşıdan karşıya geçerken onları.Yuvarlansın damlalar yüzümüzde bir yol çizene kadar. Kaymadan tutmamalıyım aşkımızı,o iki yanında bizim olduğumuzu bilsin yeter. Yavaş yavaş bitse gün, usul usul konuşsa benimle,dilimin yatağında kalışı gibi bir tek benim için dursa olduğu yerde. O zaman üzerinden geçemez tükrüğüm bile. Kesemediğimiz tırnağın hissedilen ucu duygusu veren, dağın taşın arasından kirlenmeden su gibi çıkıp gelen, yazmadan çizmeden, mektep görmeden eren sevdayı hep yaşayalım. Toprağa uzanmazsın çimen varken Taşlara yaslanmazsın yastık varken Terimi koklamazsın güller varken, Uykuya dalmasın hayaller varken Yüzüme bakmazsın göğünki varken Sararmış otları yakmazsın ağaçlar varken Bir satır yazmazsın baltalar varken Hiç aç kalmazsın bağın bahçen varken Yollarıma çıkmazsın uçakların varken Sözüme aldırmazsın yalanların varken Amaaa Gönlümü kıramazsın bu sevdan varken!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Hülya Okur, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |