Hiçbir kış sonsuza dek sürmüyor, hiçbir ilkbahar uğramadan geçmiyor. -Hal Borland |
|
||||||||||
|
Ne zaman üstlendim bilmiyorum. Adına hayat denen bu misyonu. Rüzgar olmaktan alıkoyan neydi beni. Ya da kimdi sadece meltem olup mevsiminde esmemi belleten bana… Kim olduğumdan çok, kim olmak istediğimi unuttuğum dönemlerin birindeydim yine. Etiketlenmesi unutulup ,bu yüzden alıcısı olmayacak bir konserveydim raftaki. Nereden gelmiştim, neyle tüketilirdim bilinmiyordu hiç.Bense üzerimdeki etikete göre verecektim adımı. Amaçlara sahip olmak. Sanki yolunu hatırlatan kırmızı şeritli yol direkleriydi benim için. Nereye gideceğimin adı yoktu ama doğru yoldaymışım gibi, gittiğim yolun bir sonu olduğunu, bir yerlere gittiğimi düşündürürdü hep. Boşlukta sallanmaktan kurtarırdı yaprak gövdemi. Amacın olduğu kadar adresin de vardı gidecek.Bunu bulmuştum kendime harita diye. Boşlukta sallanmaktansa bir patikadan sıvışmalıydım zaman kaybetmeden. Nereye çıkacağı önemsizdi. Gitmeliydim,bulmalıydım, susturmalıydım her sesi. Çıktığım her yol, sancımı dindirecek adresler başaramamıştı unutturmayı, kim-liğimi. Kendime çıkacak dediğim her yolda, yolsuzluk döşeli kaldırımlar beklermiş beni. Ne ürpertici düşününce. Oysa amaçlardan çok amaçlarına ait olman daha kıymetliymiş.. İşte geldiğim adreste bunu aradığımı fark ettim. Sarı başakların güneşe doğru eğildiği , isimlerin konservelere sıkıştırılmadığı bir kasabaydı burası. Haritada adı olmayan bir şehrin, tabelası olmayan kavşağından sapılarak, düz dağa tırmanıp, çıplak ormanları geçerek sürdüm kendimi... Renklerin cezbine kapılıp ilerlemek istedim. Sarı, yeşil, beyaz, tahta döşeli evler, tek başına dolaşan kazlar.. Çiçek yoktu hiçbir bahçede. Ne ağaçların üstünde ne çimlerin içinde. Duvar ve topraktan oluşuyordu her yer. Tahta, toprak,yeşil çimler, sarı samanlar,birkaç direk, birkaç taş duvar. Pembeyi, kırmızı unutmuş bir noktadaydım. Oysa tutkumun rengini kovaladıkça kırmızı çıkmıştı yanıma. Şarap rengi,kızılcık rengi, batan güneş gibi kırmızı… İçindeki rengi görmekle başlıyordu güneşi görmeyi becermek. Güneşi gördükçe renklerini tanıyor, rengini gördükçe güneşe bakabiliyordun daha… Benim rengim kırmızı mıydı , bilmiyorum. Tutkularım olmalıydı, isteklerim, bundandı kırmızılığım. Temel kaynağından ışık alarak yaşıyor her varlık. Biliyorum bunu en baştan. Aldığın enerjiyi yaşamına dönderiyorsun yavaştan ve sürüp gidiyor hikayen. Bazen kaynak sudur bir çiçek için, bazen güneştir her bir renk için. Senin kaynağınsa adreslerin. Gitmen gereken, görmen gereken. İçindeki isimsiz fihristlerin. Beslendikçe besliyorsun hepsini. Sürdü tekerlerini ileriye. İçindeki ulaşma arzusu koştu birden. Kendinden önce gitmek istedi ait olabileceği adrese. Renkli ama bildiği renklerin görülmediği araziye ilerledi. Sürmeyi unuttuğu tekerlekler şimdi götürüyordu kendini, kendinden önce.. Nasıl hızlandığını fark etmedi. İçinin çekildiğini hissetti bir an.Sanki su kaynağı bulmaya yarayan o çubuklardan vardı elinde. Ve “işte burası” diyordu içinin sesi!!! Yükselen patikadan aşağı indi, sonra tekrar yükseğe yöneldi yolu, havada bir ‘S’ çiziyor gibi geldi kendine. Devam etti, yine aşağı indi, yine yükseldi, ufukta görünen evler, yanı başındaki çimenler de kendiyle birlikte inip çıkıyordu yokuştan. Yükseldiği her tepede aşağıda bulacağını hissediyordu . Ufuktan ayırmıyordu gözlerini. Ufkundan. Sarı, mavi ,pembe çizgili. Yükseldikçe kızaran , aşağı indikçe beyaza çalan ufuktan. İşte bir tepe daha ,bir tepe daha vardı aşılması gereken. Yorgun değildi, sadece boştu kafasının içi ve bu yoruyordu kendini. Yolun sonunu düşünmek istemiyordu. Gitmek güzeldi. Sonu bilerek gitmeye alışmıştı bu güne kadar. Belirsizlikleri istediği için buradaydı. Peki öyle miydi gerçekten. Merak etmiyor muydu hiç? Ufacık da olsa. İçini kemiren sorular yükseliyordu kafasının içinde. Aşağı inen her tepecikte yükseliyordu sorular balonlar gibi zihninde. Yoksa boşlukta mı asılı kalmıştı yine? Nereye gidecekti bu yol? İçindeki ses çağırmıştı onu? Hani adresi içinde saklı olan kurtaracaktı onu. Amaçsızlığı amaç edindikçe bulacaktı adını, kendi adını. Bir türlü koyamadığı. Yoksa yine mi yanılmıştı? Yo hayır bu sefer doğru adresteydi . Hesapsız içinden gelen adreste. Adı adresi olmayan bir yerdeydi. Rengini bildiği gökten farklıydı bu sefer gökyüzü. Her renk çıkabilirdi içinden. Sürmeye devam etti. Bir tepe daha indi aşağıya doğru. Son tepeydi bu. Düzdü şimdi yol. Kasaba uzak ufuktaydı hala. Ama hala oradaydı.Gidecekti, biliyordu. Geçecekti sakin ince yollarından.Selam verecekti kazlarla göz göze geldiğinde. Eğilecekti rüzgar estiğinde başakla birlikte.Sinecekti sakin yollarına evlerin.Bir duvarın üstünde yokmuş gibi duracaktı. Taşmış gibi, rüzgarmış gibi ama hep varmış gibi duracaktı. Bahçede çiçeklerin olduğunu hayal etmeyecekti hiçbir zaman. Olduğu gibi görecek olduğu gibi sevecekti bahçeyi. Kendi rengini bulacağı enerjiyi bulacaktı o bahçede. Belki ondan sonra bulurdu kırmızıyı maviyi ama en çok beyazı. Bu nedenle giymişti bu rengi. Geldiğinde, aradığını bulduğunda, anlamak için doğru rengin o olduğunu. En çok beyaz anlatıyordu onu. Beyazın yanında duran her renk daha gösterirdi kendini. Daha mavi, daha sarı daha pembe olacaktı hepsi. Başkasına renk veren ışık olmuştu bugüne dek. Ama kendi şeffaf, beyaz, renksiz ama renkli. İçindeki kırmızı, bir yerlerde beklerdi. Şimdi bembeyaz bir bulut gibi uçarak iniyordu tepeden. Hızını utmuş,saçları uçarken. Haritalar tekerlerin altında ezilmişti çoktan. İsmi olmayan kasabada, ismine ihtiyaç duymadan var edecekti kendini. Bitecekti bu yol. Aslında içindeki yollar sürerken. Duracaktı o bahçede belki bir gün geç, belki bir gün erken…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © jade, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |