..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
İnsan kendini bilmeli. Gerçeği keşfetmeye yaramasa da, yaşamayı öğretiyor. Ve bundan daha güzel birşey yok. -Pascal
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yüzleşme > Ali Yetgin




29 Haziran 2006
Eceline Susamış Köpek, Devlete Bey Gerek Bey!  
Ali Yetgin
Türkler tarih sahnesinde -o dönemden kalan efsane, destan ve kitabelerden anlaşıldığı kadarıyla- ilk görünmeleri karizmatik kahramanların teşkilatlandırdıkları topluluklarla olmuştur. Oğuz Kağan, Kültigin Kağan, Mete han, ya da Kürşad ismi aynı zamanda bir milleti anlatıyordu.


:BBHI:
Türkler tarih sahnesinde -o dönemden kalan efsane, destan ve kitabelerden anlaşıldığı kadarıyla- ilk görünmeleri karizmatik kahramanların teşkilatlandırdıkları topluluklarla olmuştur. Oğuz Kağan, Kültigin Kağan, Mete han, ya da Kürşad ismi aynı zamanda bir milleti anlatıyordu. Bir toplumu ya da halkı bir "bey" temsil ediyordu. Türk ananesine göre Bey (hakan) milletin atasıdır. "Yedi evliya kudretine sahiptir. Devlete ve onun müesseselerine karşı isyan, en büyük günahtır. O toplumu düşmanın esaretinden, açlık ve sefaletinden kurtaran bir efsanedir. Kutadgubilig'de: Türk Hakanına hitaben "Bet sen bu makamı kendi gücün ve isteğin ile gelmedin, onu sana Tanrı verdi" diye yazmaktadır. Bu anlayışta Tanrı tarafından Kut; kısmet ve bilgelikle donatıldığı için kişi devletin başına gelebilmekteydi. Açlarını doyuran, çıplaklarını giydiren, düşmanlarından onları koruyan ve hatta onları refah içinde yaşatan "bey"di. Bey demek millet     demekti.

Tarihi süreç içerisinde Türk Devleti ve imparatorlukları ise belirli Türk "boy"larına dayalı olarak tarihteki yerlerini almışlardı. Beylerin şu veya bu biçimde zayıflaması, esir düşmesi ya da ölmesi durumunda "boy"lar milleti temsil etmeye başlamışlardır. Bir boyun diğer boyları denetim altına alması ile toplumsal sükun ve istikrar yeniden avdet etmekteydi. Boylar arasında vuku bulan ve yönetimde egemenlik, nüfuz ve etkinlik sağlama mücadelesinin günümüze kadar uzayan kalıntıları hala canlıdır. Türk boylarının bir çoğu o zamanlar ayrı ayrı il tutmuş ve kendilerini diğerinden farklı göstererek meşruiyet sağlamak için de farklı simgeleri hatta aynı dilin farklı şivelerini farklılıklarının bir işareti olarak kullanmışlardır.Bugün Ortaasya'da birbirine komşu Türk boylarının ayrı bayrak ve farklı yönetim altında toplanmalarının sebeplerinden birisi de budur. Manası, Köroğlu'su, Mevlana'sı, Dedekorkut'u, Yunus'u, Yesevi'si, inancı ve peygamberi aynı, yani kültürü bir fakat bayrağı farklı Türk toplulukları bu anlayışın ürünüdürler.

Boylar çoğu zaman büyük mücadelelerin sebeplerini teşkil etmişlerdir. Timur, Şah İsmail, Uzun Hasan, Karamanoğullan, vb. Boy mantığı ile hareket etmenin faturasını milletlerine ödetmişlerdir.

Türk milleti kuşkusuz onlarca devlet kurmuştur. Bugün Cumhurbaşkanı forsundaki yıldızlar Türkler’in tarihte kurduğu devletleri simgelemektedir. Ancak devlet kurmak ayrı şey, devlet yönetimine egemen olmak ise daha ayrı şeylerdir. Çoğu insanlar parayı elde eder ama onu kullanamaz. Hatta çoğu insan kendi parasının uşağı haline bile gelebilir. İşte Türkler de tarihte bir çok devlet kurmuşlardır.

Tarihi süreç içerisinde sosyolojik açıdan "millet" ya da "soy"a dayalı olarak kurulan devletlerden en önemlisi Türkiye Cumhuriyet'i devletidir. Günümüzde Türkler bey ve boy ile değil "millet" gerçeğiyle dünya milletleri arasında olduğu yeri almışlardır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Türk’ü kaderine hakim kılmış ve Türk’ü devlet yapmıştır. Bu yüzden yaklaşık 90 yıldır İngilizler Türk’ü, İslam’ı, Anadolu’yu, Ortadoğu’yu ve Orta Asya'yı okumakta, yazmaktadır. Çünkü “Güneş Batmayan İmparatorluk” Çanakkale’de ağır hasar almış, Sakarya’da ayaklarından budanmıştır. Bohça dikiş tutmamaktadır. Bu ağır hasara Abdullah Güller, Recep Tayyipler, Çevik Birler     yama     olamazlar. Bu ağır hasara, Kürt Teali Cemiyetinin ardılı danışmanları, Barzaniler, Talabaniler, merhem olamazlar, yama olamazlar. Bu günler de tıpkı 1914’le 1923 arasında olduğu gibi, vatanlarını, bayraklarını, ordularını ve dinlerini satılığa çıkaran korkak ve pısırık tüccarlar göreceksiniz.

Bundan çok değil daha 6-7 sene önce apo denen bebek katili yakalandı ve ya teslim edildi. Aradan geçen zaman zarfında bilinçli bir propaganda ile gizliden gizliye Kürtçülük aşılandı , .Kürt milliyetçiliği sistemli ve düzenli bir şekilde halkın nabzına yavaş yavaş verildi, tabi bunu yaparken yazılı ve görsel basını da unutmamak gerekir, her kanalda çıkan Kürt dizileri, ana dilde eğitim propagandaları, doğuda iş yok aş yok feryatları, acıtasyonlar, doğudaki Marksist ve komünist beyinlerin Kürtler üzerindeki toplum mühendisliği...gündüz Diyarbakır da turist gibi gezen, gece dağlarda eğitim veren amerikan istihbarat örgütü ajanları...PKK lı teröristlerin ailelerinin bilinçli iskan politikaları...tartışma programlarında TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NİN üniter yapısının tartışılması...buna oy kazanma içgüdüsüyle bilinçli veya bilinçsiz çanak tutan siyasi oluşumlar...AB ve ABD nin dayatmaları...bütün bunlara rağmen Türk demenin ve Türk milliyetçiliğinin öcü gibi, bölücülük gibi gösterilmesi ne yaman çelişkidir. Kurucu unsurları yüzde yüz Türk, bu topraklarda yaşayan unsurların %95i TÜRK olduğu halde.

Ve gelinen nokta;

Mersin’de bayrak yırtacak kadar Türk milletine ve onun şerefli değerlerine karşı duyulan nefret...
Trabzon'daki provokasyon(burası bir araştırma sonucu seçilmiş bir yerdir, Türk milletinin nabzını ölçmek için yapılmış bir provokasyondur, aktörlerimiz(eylemci masum gençler) toplum psikolojisi ve şehir savaşları hakkında eğitimli dhkp-c militanı Marksist-komünist çete üyeleri). Doğu illerimizdeki terörist leşlerinin cenazelerinin birer mitinge dönüştürülmesi, paçavraların sokaklarda bayrak diye sallanması, Türk bayrağına karşı yurdun her yerinde PKK'lılar tarafından bir bayrakta sen yak kampanyaları, Balıkesir’deki provokasyon, üniversitelerimizde(Çukurova Üniversitesi, Dicle Üniversitesi, İTÜ…) açık bir şekilde yapılan PKK propagandaları federasyon, demokrasi, özgürlük safsataları, Kuzey Irak’ta kurulan fiili Kürt devleti...Bu filmin kareleri tanıdık, aktörleri tanıdık. Tüm eski oyuncuların, figüranların ve patronları emperyalistlerin perdeleri inmiştir ve inmektedir..

Onun için çok açık bir şekilde söylenebilir ki, bugün ülkedeki terörün amacı Türk'ü devlet olmaktan çıkarmaktır Eğer Türk düşmanı iseniz amacınız, Türk’ün varlığını ortadan kaldırmaksa, bilesiniz ki, kendi canınızı ve varlığınızı hedeflemişsinizdir.

Çünkü, “Ne Mutlu Türküm Diyene”, diyebilmek emperyalizme, kula kulluğa, adaletsizliğe, köleliğe, onursuzluğa, karşı bir haykırıştır. Adaletin, asaletin ve insanlığın haykırışı.

Ne Mutlu Türküm Diyene diyebilmek, birliğin gücünü, emperyalizmin yüzüne şamar gibi indirmektir.

”Ne Mutlu Türküm Diyene” diyebilmek ALLAH var şeriki yok, kula kulluk yok demektir.

Ne Mutlu Türküm Diyene



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Aşkı Olmayan Gönül Misali Taşa Benzer
Müslümanlığı Kabul Edip Türklüğü Reddedenlere!
Ey Susadıkça Tuz Yalayanlar!

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
ve O Gitti [Şiir]
Uyku [Şiir]
Sen Bende Ben Sende [Şiir]
Kanayan Yaram Olsa Gerek! [Öykü]


Ali Yetgin kimdir?

kerem dağa vuracağı ilk kazmayı bizlerden alır, mecnun bizim çöllerimizde arar Leylayı. biz bir kalbiz mem u zinle bir sevdayız biz mezopotamya aşkı biter dallarımızda. bir şiir yazarız ki deli, bir şiir ki coşkun aşkın şiiri değil ama; kutsal metnin şiiri. hep hasret kaldık sancılı kalemlere hep onları bekledik durduk gelmeyince biz çıktık yollara arıyoruz. . . . izimize rastlayan varsa bizi arasın, bizleri sorsun bir mevlana bir yunus emere buluşması olsun. . . . . . . .

Etkilendiği Yazarlar:
kalemi yüreğinde olan herkes...


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ali Yetgin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.