Bildiğim tek şey, ben bir Marksist değilim. -Karl Marx |
|
||||||||||
|
Konuşamaz, dilinin tutulduğu veya lal olduğu anda söylet kalemine bir iki mısra ve anlatsın derin okyanuslardan gelen keskin ve serin pırıltılarını oraların. Kaz dağları poyraz nefesiyle fısıldasın eğilip kulağına hüznün nemlenmiş ıslak havasını. Bu sıra dökülürken ıslak damlalar görür gibi olursun onu o parlak alyans içinde. Özlem duyarsın baktıkça ve de özlersin. Sonrasında dökülür dudaklarından bir tek kelime... Ve dökülürken bu zor kelime, dişlerinin arasında keskin akisler yaratır keşkeler. İç çekişle cereyan eden bu iç sesiniz; yüreğiniz, kalbiniz ve tüm duygularınızla titreyen dudaklarınızda sözcükleşerek, duygu yoğunluğunuzu zor taşıyan kaleminizin titreyen rötuşlarıyla hislerinizi sıkıştırmaya çalıştığınız kâğıt üzerinde mısralaşır. Fakat karanlıktır her yer, göz kapağınızı kapadığınız anda. Lakin Maalesef ki kaybedemezsiniz bu karanlıktaki karmaşıklıkları. Kör düğüme boğulduğu zaman geniz, tatsız yutkunmalarla çözüm bulmaya çalışır içli içli. Yine bir gün daha batarken güneş, Kaz Dağlarının eteklerinden çekerken saçlarını, erirken görürsünüz deniz dalgaları içinde onu. Ve bakarken o tarafa, o sıra görürsünüz ufuk çizgisini, Tam orada ve en derinliğindedir idrakin… Beklide pişmanlığın ben denizidir, ya da ta kendisi, ne fark eder ki… Bu esnada o noktaya, yaşlanmış kirpikler altından bakan bakışlar mat ve birazda titriyor sanki… Titreyen ellerinizi titreterek atarken cebinize, titreyen nefesinizde bulursunuz kesik keşkeleri. Çıkarırken zinciri titreyen yelkovanlıyı cebinizden, İsteksiz bakarsınız ve bakarken anlarsınız, bir hayli zaman geçmiş başlangıçtan bu yana. Bakarken yine çerçevesi üzerinden yelkovanlıya, Kendinizi yelkovanlının üzerinde görürsünüz. Ve nasılda eskitmiştir zaman denilen kavram, o yaşlanmış yaşlı kirpikleri, İşte o zaman anlarsınız anlamsız karmaşayı… Kavşakta yürürken durursunuz dört yol ağzında. Yol ayrımına gelirken zoraki bir yol seçip o yolda yürümeyi göze alırsınız. Ve bu yolda sıkıntılarınız her defasında ter olarak akar düşüncelerinizden. Beklide önceden kestiremeyişinizdir yürürken önceden yürümeyi göze aldığınız bu yolun çıkmaz bir sokak ya da sonsuz olduğunu… Ve durduğunuz anda sonun başlangıç noktasında büyük bir çaresizlik ve pişmanlıkla geriye mi bakarsınız? Aptallaşır gibi mi olursunuz bir ara? Ya da keşkeler boğar mı sizi ta oracıkta? Yüzünüzü gökyüzüne çevirip o taraflarda mı arasınız yönünüzü? Yıldızların parlak karanlığına mı aldanırsınız? Kim bilir… ? 09.07.2005 BURHANİYE Muhammed AKBAŞ
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Muhammed AKBAŞ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |