Avukatlar da bir zamanlar çocuktular herhalde. -Charles Lamb |
|
||||||||||
|
Goras dedesi bu güzel kızı çok severmiş. Ama kızın bu mutsuzluğu içine dert olurmuş. Yalnız bu dede de mutlu değilmiş. Fakat yine de kızı mutlu görmek istermiş. Onu mutlu etmek için her yolu denermiş ama mutlu edemezmiş onu; üstüne üstlük kızın neden dolayı mutsuz olduğunu da bilmiyormuş. Bir gün Goras dede’nin karşısına Lisa diye bir kız gelir. Goras Dede’ye dikkatle bakar, onun yıllardan beri kesmediği saçını geriye atar. Goras Dede küçük kıza şaşkınlıkla bakar, sesini çıkarmaz. Lisa, Goras Dedeyi bahçeyi çıkarmak üzere elinden tutar. Önünde bulunduğu bahçenin toprağına bir takım şekiller yapar. Yaşlı adam küçük kızın her yaptığını dikkatle izlemeye başlamış. Lisa ne konuşabiliyormuş, ne de duyabiliyormuş, ne de görebiliyormuş. Ama her hareketinde bir canlılık varmış küçük kızın. Yalnız Lisa şunu çok iyi biliyormuş ki: —Mutluluk önce insanın kendinde araması gereken bir şeymiş. Ona göre kazanılan mutluluk değil, fark etmekmiş içindeki güzelliği. Başkalarını mutlu etmek istenirse önce kendin mutlu olmalıymışsın, önce kendin fark etmeliymişsin içindeki güzelliği. Goras Dede, Lisa’nın bu dediklerine karşı çıkmış. Evin kapısı çarpmış, odasındaki yatağına uzanmış. Günler sonra Goras dede Lisa’yı düşünür olmuş hep. Düşününce dediklerinin doğru olduğuna karar vermiş. Sonra küçük kızı aramak için tüm ülkeyi dolaşmış. Herkese sormuş ama küçük kızı kimse görmemiş. Goras dede endişelenmiş. Sonra oturup düşünmeye başlamış. —Mademki o yok; ilk başta kendimi mutlu etmeye başlayayım, dedi kendi kendine. —Yoksa yok, öyle ya ben yapabilirim bunu. Bir süre kendi için yaşamaya başlamış. En sevdiği yemekleri yapmış, dostlarıyla buluşmuş, yardıma ihtiyacı olanlara yardım etmiş, balık avladığı denizlerde şimdiye dek görmediği güzellikleri fark etmiş. Hâlbuki buralara daha önce çok sık gelmişti ama ilk defa böyle bir güzelliği fark ediyordu. Şimdi çok mutluydu artık. Birden kendi kendine söylendi: —O küçük kız bile bu güzellikleri fark edebiliyordu. Oysa ne görüyordu, ne de duyabiliyordu. Demek mutlu olmak için hiçbir engel yok, şans asıl bizde! O günden sonra Goras Dede, güzel torunu Melvin’i bir gezintiye çıkarmak istemiş. Onu gezintiye çıkarmadan önce de kulaklarına pamuk tıkamış, gözlerini sıkı sıkı bağlamış. Melvin, dedesinin bu hareketine bir anlam verememiş. Goras dede: —Melvin, sana hiç yardım etmeyeceğim, kendin çabalayarak ulaşacaksın her şeye. Seninle bir gezintiye çıkıyoruz. Melvin, Goras dedesine itiraz edememiş. Çünkü onu kızdırmak yanan bir volkandan farkı olmadığını biliyormuş. Yalnız Melvin çok endişeliymiş. Tekneye giderken gözleri görmediği için yalpalamış, ses de duymadığı için epey zorlanmış. En nihayetinde tekneye binmeyi başarmış. Kürekleri Goras Dede ile çekmeye başlamışlar. Bu sırada yaşlı adam kendi kendine bir şeyler mırıldanmaya başlamış. Melvin, Goras dedenin bir şeyler mırıldandığını duyuyormuş ama ne dediğini duymayınca meraka kapılıyor, ağlamaya başlıyormuş. Goras Dede, genç kızın bu davranışlarına kayıtsız kalıyormuş hep. Tekneden indiklerinde kız yürümeye başlamış. Kulaklarını ve gözlerini açmaya cesaret bile edemiyormuş, yalvaramıyormuş da. Durum böyle olunca sadece ağlıyormuş. Genç kız göremediği için karşısına çıkan her ağaca çarpıyormuş; her defasında canı acıyor, korkuyormuş, bir an kaybolduğunu bile düşünmeye başlamış. Hâlbuki Goras Dede onu uzaktan izlemekteymiş. O gün akşam eve döndüklerinde Melvin yorgun düşmüş. O günden sonra genç kız hasta düşmüş. Goras dede çok pişman olmuş, böyle bir yola başvurduğu için. Çok üzülmüş torunu için. Ama günler geçtikçe kız iyileşememiş. Bir gün küçük kız Lisa, Melvin hastayken tekrar ortaya çıkmış. Goras Dede onu görünce yine şaşırmış. O kadar aramıştı tüm ülkeyi, neden bulamamıştı, sonra bu kız nereden çıktı yine, düşündü. Lisa yine toprağa şekiller çizmeye başlamış. Goras dede aldırmamış, onun yaptıklarına. Kapıyı çarpıp yine girmiş evine. Ertesi gün yine dayanamayıp bahçeye çıkmış ve küçük kızın çizdiklerini düşünmüş. Şekil ona şunu ifade etmekteymiş: Diezer Ormanlarındaki pembe çiçeklerin balı genç kızın hastalığının şifasıymış. Goras Dede vakit geçirmeden Diezer ormanlarına gidip o çiçeği bulmuş ve o balı genç kıza yedirmiş. Kız bir gün bile geçmeden gözlerini açmış. Güzel gözleriyle Goras Dede’ye gülümseyerek: —Goras Dede, beni oraya bir daha götürür müsün? Yalnız bu kez gözümü bağlama, kulaklarımı tıkama. Ertesi gün tekneye binip o gittikleri yere bir daha gitmişler. Kız gördükleri karşısında hayrete düşmüş. O nefis kokular, doğanın eşsiz büyüsü, birbirinden farklı canlılar kızı çok mutlu etmiş. Goras Dede’ye bakıp: —Ah dedeciğim, sana çok teşekkür ederim. Sen öyle bir şey yapmasan ben bu güzellikler göremeyecektim. Hep mutluğu geçmişler üzerinde kuracaktım. Mutlu olmak için engel yokmuş meğer. Melvin, o günden sonra her şeyden keyif almaya başlamış, artık mutlu olmayı geçmişe bağlamaz olmuş. Goras dede de bu durumdan son derece hoşnutmuş, önce kendisi bu hayattan tat almaya başlamış, sonra genç kızın mutluğuna vesile olmuş.İçten içe de küçük kıza da minnet doluymuş. Bir gün bahçedeyken uzakta kocaman bir çiçek görmüş Goras Dede. Merak edip yanına kadar gitmiş. Bu çiçek Goras dedenin torununa getirdiği çiçeğin en büyüğüymüş. Yaşlı adam sağına soluna bakmış ama hiçbir ize rastlayamamış. Ta ki çiçeğin alt kısmındaki ‘Lisa’ ismini görene dek. Hemen eve doğru koşmuş: —Lisa, Lisa sana bir çiçek gelmiş kızım! Genç kız iş yaptığı ellerini alelacele kurulayıp çiçeğin bulunduğu tarafa koşmuş: —Bu çiçek çok güzel kokuyor dedeciğim, kim göndermiş bu çiçeği bana? Uzaklardan kendilerine doğru gelmekte olan kumral saçları ve ela gözlü boyu uzun yakışıklı bir delikanlı gelmekteymiş. Goras Dede’ye saygıyla reverans yaptıktan sonra: —Goras dede, ben Melvin’i daha çok mutluluk doruklarına çıkarmak için geldim, demiş. Yaşlı adam bu tür yaklaşıma henüz hazır değilmiş, şaşırmış: Yoksa sen, diyecek olmuş. Genç adam sözünü kesmiş: —Ben Lisa. Yani Lizian’ ım diye cevap vermiş. Yaşlı adam duydukları karşısında şaşkına uğramış ve beklenmeyen bu gelişme karşısında sevinmiş. Melvin ile Lizian tanıştıkları için çok mutlularmış, Hemen evlenip çocukları olmuş. Goras Dede ise dünya turuna çıkıp harikalar derinliğini daha yakından görmek istemiş.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © şükran karahan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |