Umutlarım her zaman gerçekleşmiyor, ama yine de her zaman umuyorum. -Ovid |
|
||||||||||
|
'Hep çığlıklarda...Konuştuğumuz gibi,hala ve asla...Sancılarımızla birlikte...Geniz kabukları yüzeyinden bir iç bulantısı...Kirpiklerinde bir karanfil kayması,lal mürekkep lekeleri avuçlarında yitirilmiş imgelerin...' -Duvarları kaba taştan oyulmuş bir mahzendeydim...Nasıl yabancıydım ve ne kadar altüst;incelmiş boşlukta öylece duvarları kilitledim eğilip genişleyen beton bir sessizliğin anahtarıyla...Granit damarlarında tarazlanan gecenin kuytusunda çöreklenmiş bir yılanın gözlerinde çatallaştı hiçliğim,her defasında giyotin uğultularla kör kurşunlardan sakınarak geçen günlerin karmaşasında körebe oyunlarıyla...Tükenmişliklerimi anlatan yapay bir dekorun sıkıntısında kat kat boşlukla örülü perdeler,ayırdına varılmadan yakalanan yazgıyı alkışlarken...Yüreğimde güvenin salkıdığı,korkunun yalpa vurduğu kayalardan yaşamın vurguları iç içe geçiyor,anlamsızlık da anlamını yitiriyordu sırasında...İçimi kasıp kavuran sürgünlerin puslu,kanı ağırlaştıran günlerinde azar azar yeğnileşiyordu inanç...Bekledikçe,daha da...Ellerim canlı değildiler,dirilmeyecektim,hiçbir zaman ölüme varamadan yalnızca umarsızca kalın duvarlar örecektim insanlarla arama,yalındım,dilsizdim,beni öldüren bu dilsizlikti... (...Keşfedilmiş meğer c'esaret,ayışığı yazıldığından beri alnına ölü metinlerin...Yazarken kalemin, konuşurken dilin ucuna biriken tüm harfler Tanrı'nın (g)azabında mahkum,açık ve gizli zamirler sallantıda...) 'Düşler öfkeyi sürüklüyor yamaçtan ve dört kitabın manasında yaftalar (b)oyunlara takıldı,gerçeği bir sözcük olmaktan çıkardı umut adına ne varsa tükettiğimiz...Ay'dan bakınca umarsız,denizden süzülünce öyküsüz ama yanıbaşında uzakken dikey bir anlama bürünebilecek kadar rafine bir yaşam parçacığı...'Ve dünyacıları anlayamayız...' yinelemesi her çığlığımızın şeffaf boşluğunda...Kafka'dan kalma bir özlem,Kaf Dağı'nın sırrında (g)izlenen,faili ve meçhülü aynı kefe(n)de geç kalınmış bir ölümün...Ağızda yinelen bir kalıntı ıssızlığında,loş mahzenin nemli duvarlarına sürtünerek,ağır ve titrek,tedirgin bir ilerleyiş... Ve hep çağ'a karşı duman sabır biriktirdiğimiz...Kendi alevinde mülteci közün,ağlamaklı bir çocuk yüreğinde mahkeme duvarları yakmak,zamanın (b)ölünmez bütünlüğünde...Ve elbet bir ima kılavuzu gerek bize,ak duvarda birkaç kalp,bir o kadar ok,bilumum kanıtsız tümce...İki kol açımı uzaklıkta buz yanığı bir güneş,ya da cehennem donuğu bir samanyolu...Seçim senin... -Ters yönlere doğru kıvılcımlar saçan bir bıçak gibi,kor bir karanlığın ortasında seçebileceğim bir beyaz nokta,ne de olsa,puslu bir sabah vakti anlamını yitirecekti.Geceden çalınan onca düş kırıntısının ardından hayatın hoyrat aldırmazlıklarına (b)ulanan,ufal(an)dıkça devcilleşen,yabansı kokular salarak yaralarımın kabuklarını tırmalayan sürgü(n)lere asılı kalan sıradanlıklardan bıkıp usanmıştım...Bıkıp usanmak ne demek?Se... (...Satırlarda sürünüyor gözlerim hala,hece hece yaşanmışlığın nirengi noktaları birbirine yakalanıp kenetlenirken...Ki,kopuk çığlıklar atmak yerine,ince-(s)uçlu kalemi saplayıp sözcüklere,uzun paralel çizgilerle sürmek yerinde... Bu 'karayazı(n)'ın bataklığında gezinen,kıyılarda mekan tutan yığınla sözcüğün dünle bugünü denkleme çabasında...Her dilde arıyorum öykümü...) 'Her taşın altında akrep sızısı beklerken sen,siyanür bir öfkeyle yağmalandı gün ile gece'nin oyunu...Çağrıştırdığımız gerçeklerin sufli mahkumları mı olduk yoksa,yüzümüzdeki iki gözün arasına (k)oyduğumuz plastik virgülün gölgesinde beslediğimiz militan saplantılarımızla...? Daireyi oluşturan çember ve kapsadığı taralı (y)alandan başka hiçbir türevi olmayan yeryüzü insanının foseptik çürümüşlüğü...Düşünümsüz bir dille,kupkuru,biteviye yığılan tenler...Gerisingeri yüründüğünde sırtüstü düşülen ve bir duvara çarpılan...Bir ters bir düz yaşamını (k)atıksız sürdürmek zorunda çünkü...Çünkü dar!Çünkü amaç sanıyor ardında yürüdüğü zamanı yalancı çıkaran bir ilerlemeyi...Herşey binde bir...Çünkü sığ!Çünkü hayat ona yetiyor!Ve savaşamayacak kadar cephesiz aslında...Zaman bir izdüşümdür dostum;aldırma sen..."Bize düş"mez değil mi;daire dışı bölgenin kurşuni aynasında paradokslar türetmek,sen'tetik bir bıçağın elden alınamama güdüsüyle...Ve biliyor musun;Olric hala yok,tutunamayışını (k)anıtlarcasına üstadın...El değmeden ve göz göre göre... -Gece ve ölüm arasında bir bağlaç gibiydim,bir birinci tekil şahıs eki ile kimliksiz bir 'yük'lem arasında senfonik tınıların bir başınalık komasında...Yitirdiğim sevgilerin,kaybettiğim düşlerin matematiğinde bu denli değişimdeyken bilinmeyenli duruşum,sihirli kabuğunda kendini ele vermemeye çabalayan bir istiridyenin kenarlarından siniruçlarının sarktığı düğümlerle...Bu çıfıt çarşısından,bu düş çıkmazının kenarına çekilmiş süs tutkulardan biraz olsun kurtulabilmek uğruna içinden çıkılmaz gecelerin kuytusunda güçlükle uyandırdım sabahları...Yolumu şaşırıp,tatsız,karamsar bir öykünün içine daldım durup dururken...Uzaklıkların tanımsız vahyiyle sancılar çakarken gökte,yalnızlığın figüran koridorlarının sonu bilinmez varlığının esritmesi kalbimi,belki biraz daha kabullenir kıldı yaşamı...Küstürdüğüm yüzlerde sade bir dövme gibi duran maskenin soğuyan algılarının peşinde kanlısını kovalayan mısralarla... (...Belleğin bir köşesinde uzaklaştıkça büyüyen bir sancıyla kendince kelime oyunları yine...Söz gidişi...Bir sözcüğe heceleri bölerek,heceler ekleyerek başka başka anlamlarla,mühürlü kapılardan,suların kabardığı saatlerin zodyakları enine kestiği yerlerden geçebilme çabası...Kof kuvvetlerle,zehir hassasiyetlerle mana'nın elmasında kısır bir kurtla ilerliyor döngü...Magma'ya akıtıyor dölünü bahar ve çarmıh geril(d)i zamana,aforoz edilmiş bir okyanusun çiçeklerini dökerken rüzgar...Martılar çığlık çığlığa,dil sarkacıyla sözün son harfinde...Ama yine de yinelenebilir her tümce,başka anlamlar yüklendikçe...Yaşamın kurguya gelir yanı yok çünkü...) 'Gözyaşı kanallarına senin,attılar bir geceyarısı bakışlarının cesedini...Sırtüstü bir felaketi uğurlamış soğukluğunda yaşamın,(ç)ölümün bıraktığı yerden yaktılar seni...Sen daha sevgiden caymadan tutuşturdular eline alazlar içindeki kendi bedenini...Olamadın...Olamıyordun işte...Hiçbir yere ait olamıyordun...Yoğun sisi içinde kukla gösterilerinin,senin gibi tertemiz bir lekeyi lekelediler...Cebren ve hileyle...Yazık... -Biliyorum kimsenin harcı değil yaşamın vurgularına kenetlenmiş yoklukların bağlarını çözmeye çalışmak,paslı bir ketumlukla yaşamaya yargılı değilsen eğer... 'Olmadı,yine rüyalarımız bir "düş"e varamadı... Yine dolmadı kendini boşluğa bırakan harflerin yeri,bir türlü kanıksanmayan oyunların köşe kapmacasında...Yıkamadık dağları,yakamadık denizleri...Ama olacak hepsi bir gün biliyorsun,olmalı...!Tufan bittiğinde,bulanık sular çekilip,balçık kuruduğunda,iki mızrak boyu yükselen güneşin altında...Ve dostum;buzdan heykelimiz eriyene kadar çöllerde,kuma karışsa da gövdemiz,yağmurla güneşin bütünleştiği saatlerde belki de okyanusta sığışırız bir kum tanesine...Sen yalnız yitip gittiğin yıldızların ardında gözlerine güneş süsü ver ve yüreğinden bir parça koparıp,ayışığına yama umudumuzu...Kutupyıldızına seslen dostum...Söz...Yaktığımız günlerden bir bahar dolusu mayıs kokusu getireceğim sana eylül'ün kilerinden...İnan,senden başka yok sıra(t) arkadaşım... Eri(l)meyen çöllere rağmen...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Merve Çelik, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |