Mutlu köle çoktur. -Darwin |
|
||||||||||
|
Kadın yürüyordu. Ayakları toprağa basıyordu ve toprak ayak parmakları arasından sızıyordu. Kadın ağlıyordu… Bugüne kadar ağlamadıkları için yada ağlayamadıkları... Kadının içinde biri dolaşıyordu. Bir gölge yada ışık. Kimliği belirsiz uçurumlar; kaldırımlar, orta çağdan kalma; yapayalnız duvarlar, bir dilenci eli, özgürlük kaygısı taşımayan köle, şişman gösteren aynalar, yalancı fareler, işkenceler, ölümler, çürümüşlükler ve tanrısal riyakarlık yani fahişe ibadetleri… Biri olabilirdi bunlardan, yada olmayabilirdi. Ama biri vardı orda, içinde dolaşan biri… Kadın ormanda yürüyordu. Ayakları toprak ve bedeni çıplak. Hiç ağaç yoktu sanki. Yinede bir ormandı burası. Ağaçlar hiç kimseydi. Tıpkı neden savaştığını bilmeyen askerler gibi. Bir savaş veriyordu kadın. Kimsesiz bir savaştı bu. Dostta kendiydi düşmanı da. Asla biri kazanamazdı bu savaşta. Sadece savaşır ve savaşırdı. Kadın bebeğe baktı. Kimindi bu bebek. Bir zevk, şehvet hediyesi değildi ona, yada kötü bir tecavüz anısı. Hatırlamıyordu onu kendi rahim yolundan geçerken. Sadece elindeydi ve çıplaktı ve kendide çıplaktı ve toprak çıplaktı ve gökyüzü çıplaktı ve alem çıplaktı... Kadın bebeği yere bıraktı. Artık ağlamıyordu. Bebek için hiç endişelenmediğini fark etti. Fakat bunun için suçluluk hissetmedi. Siyah, beline uzanan saçlarından bir tel kopardı. Eğilip bebeğin koluna bağladı. Sonra dönüp ağaçların arasına yürüdü… Kadın nihayet gidebilecekti oraya. Işık. Çok uzak değildi sanki. Elbette değildi. Çünkü eğer oraya gitmek istiyorsan, sadece istemen yeterlidir. Eğer istersen tüm yollar oraya çıkar… Kadın kahkahaları duymaya başlamıştı ve makine sesleri. Karmaşık ama eğlenceli sesler. Kadın adımlarını hızlandırdı. Şuan ormanın en karanlık yerindeydi. Lakin o tam karşıdaki ışık huzmesine bakıyordu. Ne ayağına batan taşları umursuyordu, nede vücudunu tokatlayan rüzgarı. ve… Kadın ormandan çıktı.Tren yoluna da benzeyen çukur bir çayırlığın kenarına geldi. İşte tam karşıdaydı. Büyük, süslü kapısının üstünde bir cin. Kadın büyülenmiş gibiydi. Öyle ki oraya ulaşmak için geçmesi gereken çukuru, orayı gözden kaçırmamak pahasına geçmiyordu. Kadın bir süre oraya baktı. Sonra tekrar yere baktığında kendini çukuru geçmiş buldu. Ağır adımlarla kapıya yürüdü. Artık çığlıklar, kahkahalar ortam sesi haline gelmişti. Kadın büyük kapıdan içeri girdi… Kayıp Rüya Kumpanyasına hoş geldiniz…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Bünyamin Bayansal, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |