..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bir gün karşıma biri çıkacak ve bana: "Herşey olması gerektiği gibi olmaktadır, efendim" diyecektir. -A. Ağaoğlu, Yazsonu
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Sevgi ve Aşk > TURAN




9 Mart 2006
Nefes Almak İçin  
TURAN
“Acaba o şu an neyi düşünüyor. Beni mi, yoksa fasulyanın neden bir türlü pişmediğini mi!” Tabi ki beni düşünüyor, gecenin üçünde ne fasulyası!


:BBJI:
Dün gecenin bir yarısı, bende bütün şehir gibi sıcacık yatağımda rehavetle uyurken birden nefessiz kaldığımı fark ettim ve refleksle sıçradım yataktan...
Bir sigara yakıp dağınık karanlığımın içinde içtim hepsini. Toparlanmayı bekledim. Beni nefessiz bırakan şeyin ne olduğunu bulmaya çalıştım. Çok sürmedi, seni özlediğim için uyandığımı anlamam! Biraz üzüldüm kendime, biraz acıdım, biraz korktum.
Kötü bir espri yaptım. Dedim ki Nazım Hikmet’ ten ilhamla:
“Acaba o şu an neyi düşünüyor. Beni mi, yoksa fasulyanın neden bir türlü pişmediğini mi!”
Tabi ki beni düşünüyor, gecenin üçünde ne fasulyesi!”
Hileyle de olsa bir fasulyeyi alt edebilmenin verdiği güçlü moralle (yaklaşık iki saniye sürüyor!) hayalet gibi, sessizce mutfağa kaydım. Ablamları uyandırmadan, her yudum alışımda kendimi takdir ettiğim o karanfilli çaylarımdan birini özenle koydum ocağa. Bir şeyler atıştırmak için buzdolabını açtım.
Birden nasıl desem, sanki gözlerimin önü yazlık sinemaydı da perdesinde bir hayal filmi oynamaya başladı:
Ben böyle gece yarısı dolabı karıştırırken, sen tıkırtıları takip edip mutfakta beni suçüstü yakalıyordun. Önce tatlı sert azarlıyor, sonra kıyamayıp maharetli ellerinle muhteşem bir gece kahvaltısı hazırlıyordun. Bense o an nefes almak şöyle dursun, mutluluğu soluyordum.
Döner vitrinini izleyen açlar gibi imrenerek izledim, her bir saniyesini. Yüzündeki şefkatli ifadeyi, narin bileğine uzanan pürüzsüz elini “çekil bakiym!” tercümeli hafifçe titretmeni...
Derken ağzı kulaklarında genç adam, bir anda kırk yıl yaşlandı. İhtiyarın yüzünde anavatanında geçirilmiş koca bir ömrün mutluluğu kazılıydı.
Ve usulca kapandı gözkapakları.
Kendimi bu mutlu sona kaptırmış, ihtiyarın öldükten sonrada bir yolunu bulup, nefes almak için O’ nu görmeye geleceğinden emin, güvenle bekliyordum ki, film ansızın yerini tir tir titreten bir korku filmine bıraktı. Kendi kendine gelin güvey olan adamın, gerçekçi hikayesi; çok yakında, bu sinemada, hatta şu anda...
Karanlık sinemada tek başına, korku filmi izlemeye mecbur bırakılmış ürkek bir çocuk gibi hissettim kendimi. Kaçacak bir yer bakındım. Kımıldayamadım, her saniyesini ezberledim.
Çay enfes olmuştu (yalan söylemek gibi olmasın ama öyle, eski bir Çin efsanesine göre insan böyle acayip güzel çay demleyen birinin kalbini kırarsa ömrü boyunca hiçbir işi rast gitmezmiş.) Neyse çayın yanına bir de sigara yaktım, balkona çıktım.
Çöpte ablamla eniştemin alışılmış kavgalarından birinin izleri duruyordu. Evlendikleri ilk günlerde ablamın özene bezene aldığı porselen takımın kırıkları...Onlarda artık bir arada durmanın anlamsızlığını taşıyamıyordu.
Sert bir rüzgar suratıma çarptı. Kazağımın bileklerinden girip bütün vücudumu ürperterek dolaştı. Şehrin gecesine baktım, tek tük geçen arabalar, çok uzaklardan gelen kişiliksiz gece seslerinden ibaretti. Zamanını yitirmiş ruhsuz bir fotoğraftı sanki gördüğüm, işittiğim. Hani herhangi bir zamanda herhangi bir yerde, karşısına çıkar da insanın, bunu bir yerde görmüştüm der. Birbirine benzeyen yüzler gibi, birbirine benzeyen sesler. Boğazımda bir el yudum yudum seni benden söküyordu.
Nefesim kesildi. İçimdeki umutsuz hayvan homurdandı.
Derin derin nefes almayı denedim. Gökyüzünde yolunu kaybetmiş bulutlara baktım, yıldızlar görünmüyordu ama onlar yine ordaydı. Henüz tarih kitaplarının bile tek satır olduğu kadar tarihin yeni olduğu zamanlarda, onlar milyarlarca yaşındaydı ve yine ordaydı. Ama o zavallıcıklar sana benden daha uzaktı.
İçimi bir iyimserlik kapladı. Çocuklar gibi neşeyle zıpladım. Hayır, fasulyeden sonra yıldızları da elemeyi başardığım için sevinmiyordum. Başka bir şeydi bu!
Dört duvar arasından çıkınca sana bir adım daha yaklaşma sevinci gibiydi. Ama çok daha güçlü.
Evet, seni hiç kopmamacasına yanımda hissettiren, ulaşılır kılan bir şeyler vardı, bu dünyada; ve ben bu Aralık ayazının umutlarımı jilet gibi kestiği bu alaca vakitte onların farkına vardım:
Böyle düşünmek kalbimin sızısını bir parça azalttı.
Biraz neşelendim, galiba birazda şımardım. Şehrin öte yakasından kopup alnıma çarpan ışıklara odaklandım dikkatle. Sana en yakın olanını aradım. Bir ışık parçası, bir an sanki bana göz kırptı; buradayım der gibiydi, karanlıkta bir şimşek gibi parlaması. O ışık olmak istedim, seni görmek, biraz olsun nefes alabilmek istedim, dedim ya biraz şımarmıştım.
Bir rüzgar gibi estim gecenin kalbine doğru.
Bir yağmur gibi yağdım sokaklara.
Pencerelere çarptım, kar tanelerinin kristal teninde bin parçaya çoğaldım.
Kapı altlarından ilerledim, dürüst olmak gerekirse anahtar deliğinden geçerken biraz zorlandım. (Neden anahtarı kapının üstünde bıraktınız!)
Geldim yavaşça süzüldüm yanı başına. Melekler gibi, uyuyordun. Hiç yazılmamış bir şiirin dizeleri gibi, mışıl mışıl sessizliğini dinledim, dudaklarından damlayan. Yastığın üzerine düşen saçlarının kokusunu, işte hayat bu diye, yaşamak böyle nefes almakmış diye, ta içime, ciğerimin en kuytu köşelerine çektim.
Gözlerin gözlerime değince yıkılır kalırım diye hiç korkmadım bu kez. Orada öylece durdum ve tüm dikkatimle, tüm benliğimle, tüm algılarımla, öylece seni seyrettim...
Sabaha kadar, yani odanı dolduran azimli bir güneş ışığında eriyip yok olana değin seyrettim. Ve hiç üzülmedim yanından ayrılmama.
Nasıl olsa sabah olmuştu, nasıl olsa bir yolunu bulup çıkacaktım karşına.
Ve tüm cesaretimi toplayıp, kısacık bir zamanda olsa bakacaktım doyasıya.


.Eleştiriler & Yorumlar

:: nefes alamıyorum
Gönderen: Kasım PINAR / Ankara/Türkiye
24 Nisan 2007
"Evet, seni hiç kopmamacasına yanımda hissettiren, ulaşılır kılan bir şeyler vardı, bu dünyada; ve ben bu Aralık ayazının umutlarımı jilet gibi kestiği bu alaca vakitte onların farkına vardım," Bu satırlar bende sanki hergün yaşadığım ama kendime itiraf etmekten delicesine korktuğum hergün biraz daha artan ve birgün patlayacak bir volkanın tetikçisiymiş gibi iz bıraktı..... Yazını çok beğendim tebrik ediyor devamını bekliyorum... Saygılar




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın sevgi ve aşk kümesinde bulunan diğer yazıları...
Sevmek Kimi Zaman Rezilce Korkuludur! (Genç Adam)
Aldatmak yada Üç Yaşında Bir Çocuğu Pataklamak

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bi Şey Olacak, Bi Şey!


TURAN kimdir?

sonra. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © TURAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.