Paranız varsa toprak alın. Artık üretmiyorlar. -Mark Twain |
|
||||||||||
|
Saçları... Sadece saçlarını bile düşünmek cennette olmakla eş değer benim için. Kalemle çizilmişcesine kusursuz, her zaman parlatıcı sürülmüş gibi ıslak duran, etli, dolgun dudakları. Kıvrık kirpikleri arasından pırıltılı ışıklar saçan gözleri. Minik kusursuz burnu. Benim iri ellerimin arasındayken ufacık kalan, ince uzun parmakları. Işıkta belli belirsiz parlayan minik sarı tüylerle kaplı kolları. Yuvarlak omuzları... Sadece ense kökünün her daim nemli olması ve ekşi bir koku yayması bile O'nu çok sevmeme bir sebep olabilir. Pürüzsüz tenine her dokunuşum beni bahtiyar etmekle kalmayıp, her seferinde yepyeni duygularla tanışmama sebep olacak, bunu biliyorum. Ve beni kendine esir edecek. Kalbim bitmek bilmeyen telaşıyla bu anı bekliyor. Bu aralar sık sık bahsedilen her bebek konusundan sonra onunla ilgili hayallerimin aklıma gelip, göz yaşlarımı engellemeye çalışmam, benim O'na olan muhtaçlığımı açıkça gözler önüne seriyor. O'ndan her bahsedilişte ağlamamı engellemek için belli bir zaman süresince ağzımda ister istemez oluşan yamuk gülüşümle bir süre bekleyip, gırtlağımdaki düğümcüğün gittiğini anladıktan sonra konuşmalarıma devam edebiliyorum. Gözümün önünde sürekli O var. Artık, başka hiçbir şey O'nun kadar etkili değil yaşamımda. Bir yandan O'na kavuşmayı hayal ederken, bir yandan da onun gizli varlığıyla birlikte yaşıyorum. Daha çok çalışmalı, daha fazla para kazanmalı, onun geleceği için daha iyi bir ortamda yaşamalıyım. Acaba bu şarkıyı beğenir mi? Evde en çok bu tarz müzik mi dinlemeliyiz? Yoksa Vivaldi mi dinlemeliyim? İnşallah, O da bu grup gibi gruplar dinler. Tarkan'ın tüm müzik arşivini mi almalı? Beni her zaman dinç görmeli, daha sık spor yapmalıyım. Genç kalmalıyım ki, onun enerjisine ayak uydurabileyim. Futbol oynarken topa kafamı daha isabetli vurmalıyım ki, babası ile gurur duysun. Tüm spor dallarını bir parça da olsa yapabilmeliyim. Daha bakımlı olmalıyım. Babasını her zaman beğenmeli. Arkadaşlarının yanında 'İşte bu benim babam' diyebilmeli. Daha fazla kitap okumalı, daha fazla film izlemeliyim. Ona anlatacak çok şeyim olmalı. Sadece filmleri izlemekle kalmamalı, yapımcısından, yönetmenine kadar her şeyini didik bilmeliyim ki, bana sorduğu her soruyu yanıtlayabileyim. Henüz 10 ülke bile gezmedim, daha çok gezmeli, dimağımı sürekli zengin tutmalıyım. Tüm sanat dalları hakkında yeteri kadar bilgim olmalı. Aldığım büyük ressamların hayat hikayelerini anlatan kitap setine ilaveten, büyük heykeltraşlar dizisini de edinmeli miyim? İçinde en çok kelimeyi bulunduran sözlüklerden birini mutlaka yakınımda bulundurmalıyım. Bana soracağı her 'Baba, bu ne?' sorusuna, doğru yanıtlar verebilmeliyim. Bir gün geldiğinde, 'cızzzzzz' sözcüğü yetersiz kaldığında, ona 'zararlı' sözcüğünü de açıklayabilmeliyim. Ya, anlamını sözlükten de bulamayacağım kelimeler sorarsa ne yapacağım? Oturup tüm kelimelerin anlamlarını birer birer, şimdiden düşünmeliyim. Bildiğim kadarıyla anlamadığı her kelimeden sonra 'HI' diye tuhaf bir ses çıkaran, bacak kadar ufaklığın yanında rezil olmak işten bile değil. Mesela ben yıllarca kompostoyu Pepsi Cola diye içmiştim, acaba O'nu da kandırmamız mümkün olabilir mi? Sahi, ben bile Ritmix'in ne olduğunu tam olarak anlamamışken, O'na bu yeni nesil aromalı malt içeceğini nasıl anlatacağım? Offf of. İşler giderek zorlaşıyor. Buradan Meydan Laurosse yöneticilerine sesleniyorum; lütfen ansiklopediyi bir hap haline getirip bize yutturun, yoksa işimiz iş! Eskiden ne kolaydı; telefon ahizesini kaldırıyor, çevir sesini bekliyor, numaraları sırasıyla çeviriyorduk. Şimdi öyle mi; Gprs şudur, Wap böyle bir şeydir, Folka 55678'in özellikleri; 18 satır grafik ekran olması ve aynı anda bulaşık yıkamasıdır, o da şöyle oluyor? diye devam ediyor en basit bir telefonu izah etmek. E, bir de şey meselesi var; Tolga'nın babası saatte 13 km koşuyor, Bekirsu'nun babası ise saatte 12 km koşabiliyor. Aralarındaki mesafe 49 km ise ve Tolga'nın babası, Bekirsu'nun babasından 1 saat 10 dakika önce, ters istikametten yola çıkarsa, nerede ve kaç saat sonra buluşurlar? Ya peki, bu problem farklı bir şekilde sorulursa ve her baba kendi arabasıyla yola çıkacak olursa, ya babaların arabalarının marka model ve hızları bu problemin çözümünde etkili oluyorsa. Ya Bekirsu'nun babasının jeep'i Tolga'nın babasınınkinden hızlı ise? İşte bu kadar çok cevapsız soru ve endişe varken, 'hayatımda bir bebek olmalı mı?' sorusuna cevabım: Ense kökünün her daim nemli olması ve ekşi bir koku yayması bile yeterli benim için. O'nu koklayabilmek için önümde ne kadar zorluk (!) varsa hazırım yaşamaya.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ahmet, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |