..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Paul'un Peter hakkında söyledikleri, Peter'den çok Paul'u tanımamızı sağlar -Spinoza
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Şiir > Öyküsel > mehmet asım erdoğmuş




15 Ekim 2005
Aşk'tım Vazgeçtim...  
Bizimkisi suretsiz bir Aşk’tı.Araf ‘a sıkışan ruhların ruhların tecellisi gibi.

mehmet asım erdoğmuş



:CIJB:
Aşk’tım
Aşık’tım
(vaz) gecebilirdim
Gectim.
Gitmelere dönüyordum,
Nice seller götürüyordu
Yaşanmışlıklarımı beraberinde.
Bir ana sığdırdığım,
Bin ömür hayatım.
Vazgeçmek aşkın kendisiydi,
Ben seni değil
Aşkı sevmiş,
Vazgeçmeyi kabullenmiştim...
Şimdi güncemde bana kalan
Sensiz yokluk
İçinmde eriyen,
İçimde eriten,
İçimi sarsan,senden bana kalan bir ömürlük alıntılar...
Ben seni, kimseler olmadığı için değil, kimse olamadığın için sevdim.Aşkı en mutena yerimde yoklayıp, sana yürümeyi yeni öğrenen bebekler gibi düşe kalka geldim.
Ellerimden tutmaya bilirdin.Beni sevmeye bilirdin.İçinde bana akan teninin adını “aşk” koymaya bilirdin ki sen yine bilirdin herşeyi bildiğin gibi...
Sen beni gizli seviyordun, bense en aşikarlığındaydım sevdamın.Vazgeçmelerin bana düşeceğini nerden bileblirdim? ..
Bu senden kaçmak değil, bu içimde yitirdiğim kendimdendir.Çünkü ben sana, gelmekle tüm bildiğim, öğrendiğim beni ben eden herşeyden vazgecerek geldim.Ben sana gelirken kendimden geçtim.
Aşk için şimdi senden geçiyorum.Bir ömrü bir lahza ya sığdırarak kendimi, senli düşlerin en törpüsüz yerine itiyorum.Her uykuya dalışımda törpülenmeyen yanlarının yüreğime, tenime takılıp acıtsın diye...
Sen adını bana acı ile öğreten kadın...
Adını biliyorum
Adını öğrendim
Adın Aşk...

Suretinse bir yokluk.
Suretinse unutulmaya mahkum
Suretinse hiç yaşamamışlığım
Aynaların aksinde...

Yoklukla barışmayan ruhum, varlığına inandığı günlerde Araf’ı tanıdı.Sen ne cennet olabiliyordun ne de cehennem. Bir boşluk hülyasında sendeliyordun. Sendeliyordum seninle. Ne dokunabiliyorduk ne de yanabiliyorduk ellerimiz de...
Rüyalarımda gördüklerim, aynadaki ters iz düşümleri gibiydi. Seni tanımıyordum Aşk’ı görüyordum. Yaklaştıkça sana...Sana yaklaştıkça biraz daha yabancı oluyordum.
Gecenin en muladi noktasında, kendimden yitiyor, sana doğamıyorken senin Araf’ında kayboluyordum...

Bizimkisi suretsiz bir Aşk’tı.Araf ‘a sıkışan ruhların ruhların tecellisi gibi.Cennet ile müjdelenen iki yüreğin,
Nasıl olurda bir birini tanımamaları gibi...
Sen beni, ben seni sende tanımıyorduk.
Tanıdığımda ise Aşk’ın vazgeçmek olduğunu hatırlamak bana düştü...

Sen kendini karanlık olarak nitelerdin.Ben se aydılığında, yürüyordum senin.Aramızda ki yabancılık böyle başladı.
Sen ben de seni, ben de sen de beni görnüyorduk.
Aynalar yalancı, Araf ise gerçekti bize...
Gerçeklikle, olmayışının arasında beliren fark_ın en iyi tarifi Araf yeri olurdu.
Adının anlamına Cennet manasını uyak düştüğüm günler henüz eskimemişken, senin Araf’ın; içimde ki adının anlamını kapladı.yitirdiğim bendim, senin adının anlamı ile birlikte...

Susmalarının ardında saklanan Araf aslında seni yansıtmıyordu.Ben sen de Aşk’ı görüyordum.Aşk varsa araf olamazdı.Bunu farkettiğim de ise bana Aşk’ın vazgeçilmezi olan (vaz) geçmeği kabullenmek kaldı...
Sen yoktun sende.benim tanıdığım adına Cennet_i uyak düştüğüm sen yoktun.Sen Araf’tın ben de artık...
Ben ise sen de kendini yitiren Mecnun...Senin Araf’ında toprak olmayı bekleyen...

Şimdi biz; bir birini tanıdığı kadar birbirine yabancı iki Aşık, İki insan iki Adı konulmamış bir duyguyuz.
Ben Aşk’ı kuşanırken, sen Araf’ında kayboluyordun.Kuşandığım sevdamın ucu ulaşmıyordu sana...
Ben sana gül bahcesi vaat etmemiş olmamama “rağmen” canımdan ektiğim tohumları çıkardın sen...

Aşk’tım
Aşık’tım
(Vaz) gecebilirdim
Geçtim...




Mehmed Asım
25/04—05/05 2005
İstanbul







.Eleştiriler & Yorumlar

:: Yüreğinize sağlık
Gönderen: ali korkmaz / Antalya/Türkiye
7 Temmuz 2007
Vazgeçmekmiş aşk..bu sözünüz için teşekkür ederim size..İki kelimede koskoca bir muammanın özeti




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın öyküsel kümesinde bulunan diğer yazıları...
Bendim Gözlerindeki Ölü Duruşların Sureti.
Benim Bağırasım Gelir Feraye Diye...
Gittin...
Uyak Oldum Uykusuzluğa...
Şerh Düşülmüş Hasret
Feraye...
Feraye"ye Ağıt…
Şarkılar Sustu Feraye
Bir Eski Şehir de İki Yabancı. (Anlık)

Yazarın şiir ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Nehir Yatağında Kuruyan Darağacı
Eylül Boğumundan Hasret Doğumu
Sana Ben Hiç Bir Şey Söylemedim...
İtler Bile Gülecek Kimsesizliğimize*
Kelebek
Sessiz Sensizlik
Ellerinden Üşüyorum
Süt Annesi Gökyüzü
Ölümden Başka Silahım Yok...
Suskun Bir Buçuk Milyar

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Renksiz Tu Al [Öykü]
Sen Giderken Şarkılar Susmalı [Deneme]
Kalabalıkları Yalnızlığa Devşiren Adama Dair [Deneme]
Hüzün, Sonbahar, Aşk, Ayrılık [Deneme]
Aynanın Karşısında Tek Sen Güzelsin [Deneme]
Seher [Deneme]
Siyah Saçların [Deneme]
Neylersin... [Deneme]
Ankara... Düşsüz Bir Uyku... [Deneme]
Gece 3 Senfonisi [Deneme]


mehmet asım erdoğmuş kimdir?

Hayatın savrumunda savruldum. "Ekin idim oldum harman" türküsüne uyak düştü alın yazım. Bildim. Gördüm. Sevdim. Ellerim kalemde tuttu, silahta. . . Yarin ellerinden başka el bilmedi. . . Çocukluğum üzerine düşen bir kartanesi gibiydi ömrümün. Eridim. . . Sonra Şair olmak düştü bahtımıza, hüzünlere gark olduk, kavgaya bağdaş kurduk. . . Eyvallah. . .

Etkilendiği Yazarlar:
sezai karakoç ahmet arif dostoyevski murathan mungan nizar kabbani


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © mehmet asım erdoğmuş, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.