Tarihten öğreniyoruz ki tarihten hiçbir şey öğrenmiyoruz. -Hegel |
|
||||||||||
|
Akşam serinliğinin çökmeye başladığı saatlerde bir başkadır deniz, güneşin tekrar denize gömülmesiyle, balıklar tekrar yüzeye çıkıp oynaşmaya başlarlar, yavru balıklar, Çupralar, Kefaller, Levrekler denizin üstünde dans ederler adeta, birde avının peşine düşenler..... Küçük bir balık hızla denizin bir üstünde, bir altında zıplaya hoplaya kaçışırken, arkada büyük Levrek balığı peşisıra kovalar. Yukardan hızlı bir inişe geçen şu martıya bakın! Hoooop! İşte.... oda akşam yemeğini denizden çıkardı bile, ziyafete başlamak için uygun bir yer bulacak şimdi kendine... Şu balıkçıya bakın hele, balık kovasını neredeyse yarıya kadar doldurmuş. İşte hemen arkasındaki ağacın ardına saklanan kedicikde akşam yemeği için sabırsızlanıyor, avının üstüne atlamak için siper almış, balıkçının dikkatsiz bir anını kovalıyor, balıkçı biraz yerinden kenara kayarsa, akşam yemeği hazır demektir. Hey... Burada eksik bir şey var... Hah işte oradalar..... Tabi ki böylesi güzel bir manzarada elele dolaşan sevgililer olmazsa olmaz değil mi? Bakın bakın.! yakışıklı genç kızın kulağına bir şeyler fısıldıyor, güzel kız mahçup ve mutlu gülümsüyor, kimbilir neler fısıldıyor, belki güzel şiirler döktürüyor şairlerimizin mısralarından, beklide evlilikten bahsediyor. Güzel kızın gözlerindeki parıltıyı bu kadar uzak mesafeden bile görmek mümkün. Herhalde pek çok insanın en mutlu ve heyecanlı yılları gençlik yıllarıdır, değil mi? Pek çoğunuzun ‘- Tabi ki....’ dediğini duyar gibiyim. Evet gençlik yılları çoğumuzun en hareketli, enerji dolu ve dolu dolu yaşadığımız yıllardır ama, hayatımızın her aşamasını en mutlu anları yapmak elimizdedir aslında, bu o kadar da zor değil, ancak; pek çoğumuz bu imkanı tersine kullanırız, her şeyin ters gittiğini düşündüğümüz zamanlarda ( ki bu hayatımızın büyük bir zaman dilimini oluşturur) hatayı, ya başkalarında arar ya da şanssızlık olarak tanımlar yine de kendimize kabahat bulmayız. Hadi biraz dürüst olalım...! Etrafımızdakilerden neler bekleriz? Sevgi, anlayış, özveri, dürüstlük... İş arkadaşlarımızdan verim, destek vs. vs. vs...... Peki bunların kaçını siz onlara veriyorsunuz? Yorumları duyar gibiyim...! - Onlar öyle olsa/yapsa ben de olurum/yaparım tabiki... falan filan... Bu da yine kendi kabahatlerini örtbas etmek için yapılan yorumlar değil mi? Dürüst olalım dememişmiydik. Siz şimdiden su koyverdiniz ama........ Tamam hadi başa dönelim. Ne diyorduk..? Ya da değiştirelim, şöyle özetleyelim. Etrafımıza farkında olmadan yaydığımız bir elektrik olduğunu biliyoruz, bu elektrik akımını istediğimiz gibi yönlendirmek bizim elimizde, biz nasıl yönlendirirsek bulunduğumuz ortama o elektrik akımını dağıtırız, başka bir deyişle bu elektriğin bir parfüm olduğunu ( güzel / kötü kokan) düşünelim; içerisinde bulunduğumuz ortama hangi parfümü sıkarsak herkes aynı kokuyu alacak ve o koku üzerlerine sinecek, yani ortamdaki kokuyu biz yaratmış olacağız. Parfümünüze kullanmadan önce, biraz anlayış, biraz özveri ve en önemlisi biraz da tebessüm ilave edin... Bakın bulunduğunuz ortamdaki akım nasılda pozitif yönde değişiyor kendiniz gözlemleyin...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Didem, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |