Bir sanatçı başarısız olamaz; sanatçı olabilmek bir başarıdır. -Charles Horton Cooley |
|
||||||||||
|
Yol Ortasında Sivri uçlu ve simli beyaz ayakkabılarının kaldırımlarda çıkardığı sesin, ağır işiten bir ihtiyar adamın yanında bekleyen siyah kazaklı adama seni gösterdiğini bilmeden sessizce geçtin önlerinden. İki kapı ötede oturan bir kız arkadaşına uğramak istemiştin, işten erken çıktığın bu yağmur sonrası ılık bir sıcağa bürünmüş öğlen sonrasında. Zile bastıktan sonra üst katta oturan arkadaşının camdan bakıp bakmadığını kontrol ederken başını döndürdüğünde, o siyah kazaklı adamın sana baktığını farketmistin ama sürekli olarak zile basmakta ve onun bulun- duğu yöne bakmamakta diretiyordun. Kapı açılmıyordu. Siyah kazaklı adam yanında bulunan işitme özürlü olduğu belli ihtiyarın kulağına eğilmiş bir- şeyler söylerken aynı zamanda saatine bakıyordu. Bunları gözlemliyor olduğunu farkettiğin- de şaşırmıştın ve bakmamakta karar kılmana rağmen, yukarı bakma sebebiyle kapı eşiğin- den çıkıp bu arada adama baktığını farketmiştin. Hemen bu durumu kurtarır bir durum görerek cep telefonuna sarıldın ve kimseyi aramadığın halde konuşur gibi yaptın. Bu arada iki adamın yanına saçları ak, tombul ve sevimli bir bayan geldi, deminden beri önünde durmakta oldukları kapıyı açtı ve beraberce içeri girdiler. Sen bu arada arkadaşınla konuşmuş ve onun evde olmadığını öğrenmiştin ve buna rağmen kapının önünde dikiliyordun. Yaptığın programın suya düşmüş olması canını sıkmıştı ve şimdi ne yapacağını bilmiyordun. Bu arada kendinden korkarak, kendine itirafta bulundun. O siyah kazaklı adamın o evden ne zaman çıkacağını, ne yöne gideceğini ve sana bir daha bakıp bakmayacağını merak ediyordun içten içe. Seni korkutan bu merak, bu güne her nedense denk düşüyordu, sabahleyin yağmur yağar- ken de merak etmiştin bu öğlen sonrası güneşin açıp açmayacağını. Siyah kazaklı adam, girdiği kapıdan tek başına çıktı ve yine elinde içeri girerken de taşıdığı siyah deri kaplı yıllık vardı. Karşı tarafa geçmek hazırlığında trafigi kolluyordu. İşlek bir cad- de olduğundan hemen karşıya geçme fırsatı doğmamıştı, arabalar sürekli olarak iki istika- mette akıyorlardı. Bu bekleme sırasında ilk defa göz göze geldiniz ve sen elindeki telefona bir imdat istercesine bakma gereği duyarak, gözlerini adamın gözlerinden kaçırdın. Bu arada adamın acelesi oldugu belliydi. Adam saatine bir kere daha baktı ve çok seri hare- ketlerle karşı tarafa geçti. Gözlerini telefondan kaldırıp karşı tarafa baktığında o gözden kaybolmuştu, üzüldüğünü farkettin ve korktun. Birden, tam baktığın o karşıdan, son model siyah bir arabanın geri geri çıkmakta olduğunu gördün, heyecanın ve merakın bütün bedenini titretiyordu ve bu arabanin icinde o siyah ka- zaklı adamın olduğunu biliyordun ama henüz o olup olmadığını görme imkánın yoktu. Anormal bir sevinçle beklemeye başladın. Araba trafiğe ters yönden çıktığından hemen önünden geçmesine imkan yoktu. Araba trafiğe girebilecek bir durumda dönmüş karşı tara- fa geçme beklemesindeydi. O siyah arabanın içindeki o siyah kazaklı adamsa sanki trafiği gözlemeyi unutmuş sana bakıyordu. Bakışmakta olduğunuzu farkettiğinde şaşırmıştın, sen adamın az önce karşıya geçtiği serilikle bu olayı aşıp, arkasına bile bakmadan gideceğini düşünmüştün, böyle olmaması seni şaşırtmıştı. Adam arabasıyla senin uzağından, doğru istikamete girdiği o anda birden hiç beklemediğin bir olay oldu. Kulaklarında acı fren sesleri çığlık atıyordu ve o şaşkınlıkla gözlerini kapat- mıştın. Gözlerini açtığında, o siyah kazaklı adamın gözleriyle karşılaştın hem de neredeyse tam burnunun ucunda denebilecek bir yakınlıkta.Adamın arkasında yol ortasında kapısı açık bırakılmış arabası durmakta ve durmak zorunda kalan diğer arabaların sürücülerinin de hiç şaşırmamış bir halde sizi seyrettiklerini gördün. Adam, bütün vakit darlığını unutmuş ve hiç acelesiz, rahat ve sakin bir şekilde elindeki bir kağıdı sana uzattı. Sen kağıdı aldın. Adam birşey söylemedi ve beklettiği insanlara hoş, özür dolu bir gülücük göndererek arabasına bindi ve gitti. " Girerken sizi gördüm, çıkarken orada olmanızı diledim ve bu dilek pusulasını yazdım az önce o kadar önemli işimin arasında. Sizin benim için çok önemli bir insan olduğu- nuzu biliyorum. Öyle değilse bu pusula cebimde yıkanacak. Az önce, zile basarken sanki açılacak kapının arkasından size mutluluğunuz merhaba diyecekmiş gibi bir hali- niz vardı. Bende o evden çıkmadan önce, sanki kapıyı açınca dışarıda beni mutluluğum bekliyor olacak duygusunu taşıyordum ve şimdilik yanılmadığımı biliyorum. Size birşey söylemek istiyorum. " mutluluğu aramadığınız yerde bulduğunuz da hiç şaşırmayın, gördüğünüz gibi işte bazen böyle yol ortasında bulunabiliyor. Görebiliyorsak." Sen eve döndün ve günlerce düşündün ve sana eski ve cok uzak kalan bir aşka, " Öldür beni ! " dedin. Şimdiyse öldürülmeyi bekliyorsun, mutlu olabilmek için öldürülmeyi.... Bu hayattan geri kalan zamanını o siyah kazaklı adam beraberinde götürdü. Öldürülmeyi bekliyorsun yol ortasında, yeniden doğabilmek için yol ortasında, yaşamak için yol ortasında, mutluluğu bulmak için yol ortasında ve o siyah kazaklı adamla karşılaşabilmek için yol ortasında. Otobüs sallanıyor, cebinden bir kağıt düşüyor yere, kaldırıp alıyorsun ve ilk defa görüyorsun en köşede yazılı numarayı. Arıyorsun. Ölmeden arıyorsun. Mutluluğu.... Bu anlatının içinde gerçek olanlar mı? Yağmur sonrası sıcak bir öğlen sonrası olduğu doğru. Ağır işiten ihtiyar adam ve tombul yaşlı teyze de doğru. Kapıda bekleyen kadının bu olayla hiç alakası yok ve tamamen yabancı bir insan. Otobüste yere düşen kağıdı kaldıran kadın gerçekten var ve gerçekten mutluluğu aradı. Siyah kazaklı adamsa o gün oradaydı ama ne böyle bir not verdi, ne de trafiği böylesine bir duruma düşürdü. O bir ev arıyor ve o gün oraya bir gazete ilanından ötürü gitmişti. Kapıda duran kadın ona bir başka kadını hatırlatmıştı, otobüste kağıdı kaldıran gerçek kadını ve o kadını bu kapıda görmüş olsaydı böyle davranırdı diye düşünmüş ve düşle- mişti işte. Asıl olan; düşünceler ve düşler, işte böylesine bir anda içiçe girip yol ortasında karşımıza çıkıveriyorlar. Mutluluk mu? O hepimiz için yol ortasında....
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Murat Kayali, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |