"Bir kitabın kaderi okuyanın zekasına bağlıdır." -Latin Atasözü |
|
||||||||||
|
Kendinin Gurbetinde Bütün güzellikleri kasıp kavuran yangın, her şeyi alt üst eden tufan ; kendimizin gurbetine düşmekle başladı... Günah; kendini kaybedenlerin, küfür; kendini bilmeyenlerin eylemi. Bu öyle bir ince yol ki kendini bilmeyen ateşe gitmekte, kendini bulmayan avucunun içinde yitmekte... Kurtulanlar; kendinin ahalisi ya da kendinin muhaciri olanlar... Şu günde kendinde olanlar , boyunlarında mazlumiyet kolyeleri taşımakta, kirletilmiş sahillerin kendini diri zanneden kalabalığına inat yeşil sürgünlerin soylu yalnızlığını yaşamakta... Yetim yaftaları asılmış hayatımızın boynuna. Işığı dipciklerle kırılan gözlerimiz, kendinin gurbetinde bir ülkenin akşamını ıslatıyor. Bardaktan boşanırcasına üstümüze yağıyor ıssızlığımız ve sırılsıklam bir başımızayız... Kendinden kaçanların yaban gölgelere tutulduğu bir devir bu. Kalabalıklar içinde büyüyor yalnızlığımız. İçlenen bir denizde kelimeleri kaybolmuş ifadelerin hamalıyız. Her birimiz, dinamitlenmiş bir birlikteliğin ayrı dünyalara tenhalara düşen parçalarıyız... Kırılımış, yağmalanmış, kimi zaman kullanılmış bir heyecanın kendine özge kırık renginden sükuta boyanmış her yanımız. Artık geçip aynaların karşısına sessiz çığlıklar kuşanmaktayız... Hazlarımızın şahdamarı kesilmiş. Dalgaları yıpranan bir deniz kadar sakiniz. Deli kasırgalar yok artık. Hayata direnen yanları kırılmış bir dikliğin, eğri gölgelerini taşımaktayız gittiğimiz diyarlara. Cenklerde kolunu bacağını kaybedenler gibi daha bir yenik daha bir sakin başlıyoruz hayata... Bize bakıp acımasız gülmekte sokaklar. Oysa biz onlara acımaktayız ... Yetim yaftaları asılmış hayatımızın boynuna. Işığı dipciklerle kırılan gözlerimiz, kendinin gurbetinde bir ülkenin akşamını ıslatıyor. Bardaktan boşanırcasına üstümüze yağıyor ıssızlığımız ve sırılsıklam bir başımızayız... Kendini diri zannedenlerin içinden yavaş yavaş ve sessiz, farkına vararak geçip gitmekteyiz. Meğer hayatı değil, hayat verenleri kaybetmekmiş ölüm...İçimizden püsküren tutkular yok artık. . Geceden kaçarken delice koşturan atlarımız vuruldu, şimdi sürünmekteyiz. Lakin: Her anı, her mesafesi dikenli tellerle çevrilmiş bir şafağa gitmekteyiz. Dört bir yanımız kanıyor ve en çok yüreğimiz. Beyaz defterlere en çok kan terleyen çiçeklerin resmini çizmekteyiz. Kimseler görmedi, her akşam ıssız vadilerine şehrin, heybelerimizden yanık türküler döküldüğünü... himmet durgut
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © himmet durgut, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |