Mutlu insanlar tatlı şeylerden söz ederler. -Goethe |
|
||||||||||
|
İnsanın sokaklarda olmak istediği, bol ışıklı bir gün… Yani güneşli. Ama soğuk. Hem de ne soğuk. Atkısız, beresiz çıkanlar; kafasını boynunu iyice içine çeke çeke yürüyorlar. Paltolarının yakalarını kaldırmışlar, o küçük kumaş parçalarından medet umuyorlar. Kadriye Hanım, böyle soğuk bir havada evlerine görücü mörücü gelmez diye seviniyor. Hiç tanımadığı insanlara evinin kapısını açıp içeri buyur etmek istemiyor çünkü... İstemediği sadece bu değil. Aslında evini satmak istemiyor o! Kara yazıların hep aynı yerde, terkettiğimiz kentlerde kalacağını sanarak, evlerini barklarını satıp savıp başka bir kente göçenlerden olmak istemiyor . Kışın soğuğundan, yazın sıcağından, gecenin karanlığından, elalemin dedikodularından kaçıp sığındığı bu odaları, çivi izleriyle dolu duvarlarını, çarpık kapaklı mutfak dolaplarını, eşikteki kırık mermeri, şu anlamsız uzun koridoru bile çok seviyor. Küçük balkonuna bayılıyor. En sıcak havalarda püfür püfür esintiler dolaşan o küçük balkonda geceyarılarına kadar oturarak yalnızlığını serinlettiği sıcak yaz geceleri geliyor aklına…Meğer bu eve ne çok alışmış ! Bu kente ilk geldiklerinde nasıl umutsuzca ev aradıklarını düşünüyor. Merkezde bir semtte olsun, yolu yokuş olmasın, yakınlarında bakkalı, kasabı, eczanesi olsun, çocukların okuluna yakın olsun, karanlığa bakan odası olmasın…şu olsun, bu olmasın derken ne çok eve görücüye gittiklerini, kılı kırk yardıklarını, ayaklarına kara sular indiğini, ama bir gün bu koca evde yapayalnız kalacağını henüz o zamanlar kimsenin anlamadığını .... Bu evi görür görmez bayıldığı geliyor aklına... Gerçi mutfağı küçük bulmuştu biraz ama mutfak balkonuna uzanan erik ağacı yok mu, işte o ağaç, mıknatıs gibi cekmişti Kadriye Hanımı.. Erik ağacı sebep olmuştu bu evin alınmasına... Mevsimlerin habercisiydi erik ağacı. Ev halkı sabahları kahvaltı masasında aceleyle bir şeyler atıştırırken , erik ağacı zamanın akışına damgasını vururdu sessizce…Yaz, kış, bahar ... ardı ardına gidip gelen mevsimlere hiç hesapsız kucak açardı dallarııyla..… Hele bahara. İlle de erken baharlara… Yanılıp da öyle bir çiçeğe dururdu ki. ..Acırdı Kadriye Hanım. Kıyamazdı bir gelin gibi beyazlara bürünmesine, saflığına… Bir çocuk gibi kandırılışına...Aldanışına...Söylenirdi hep erkenden çiçeğe durmasına..Kendine benzetirdi erik ağacını. Söylenmesi bundandı... Erik ağacının bunlardan haberi yoktu tabi. Kadriye Hanım kadar üzülmezdi yediği kazıklara.. Evden çok bu saf erik ağacından ayrılmak zor gelecekti galiba.. . Bunları düşünüyor ve derin derin içini çekiyor Kadriye Hanım. O sırada zil çalıyor. Yüreği hopluyor hemen. “Kapıcıdır, kapıcıdır!” diye sakinleştirmeye çalışıyor kendini. “Yakıt parası toplamaya gelmiştir!” diyor içinden. Ama yanılıyor. Bu kez de orta yaşlı bir kadınla genç bir delikanlı var kapıda... Böyle soğuk bir günde ev bakmaya çıkanlar da oluyormuş işte… İsteksizce alıyor içeri… Ana oğullarmış....Birlikte oturacaklarmış . “ Sen öyle san! “ diye bıyık altından gülüyor Kadriye Hanım. “ Evlenince bırakıp gidecek seni. Bir başına kalacaksın koca evde…. benim gibi!.!” diyor. Sanki kadın anlıyor neler düşündüğünü . “ Oğlum evleninceye kadar tabii! “ diye bir şeyler geveliyor.. Oda oda gezdiriyor Kadriye Hanım evini. Görücü kadın mutfağı küçük buluyor. Gidiyorlar. Kadriye Hanım arkalarından kapıyı kapatırken : “mutfak küçükmüş, hıh!..” diyor. “At koşturacaklar sanki! ” Seviniyor ama yine de.. Erik ağacını farketmedikleri için seviniyor. Evi beğenmedikleri için seviniyor. Ev satılmazsa bu kentten taşınamayacağını biliyor. . Satılmasını istemiyor bu yüzden. İşte bugün de akşam oluyor ..Bugün de pek taliplisi çıkmıyor evinin .. Babaannesi geliyor aklına ; “Evlerin de kısmetlisi var, kısmetsizi vardır kızım!” deyişi... “Bizimkinin kısmeti kapalı galiba! ” diye kıkırdıyor. Kısmetsiz evinin küçük mutfağına doğru koridoru adımlarken : "Evim de bana benziyor! " diye içini çekiyor. Koridordaki aynaya bakıyor şöyle bir. Biraz daha yaklaşıp yüzüne bakıyor dikkatle. Yüzünde çoğalan çizgilere.. “Saçlarım uzamış!” diyor. “Dip boya yaptırmam gerek!”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © S. Bekar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |