..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Hiçbir zaman karakterlerimin hüzünlü olduklarını düşünmedim. Tersine yaşam dolular. Trajediyi seçmediler, trajedi onları seçti. -Juliette Binoche
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yaşam > İlke ERSOY




21 Ocak 2004
Sabahların En Güzeli  
İlke ERSOY
"Güz güneşi nazlıdır, öyle her daim göstermez kendini. Kül rengi bulutların ardına saklanıyor şimdilik. Keyfi yerindeyse öğlene doğru bir selam eder belki..."


:CCGB:
Uykusuzluğa övgüler yağdıran gece nöbetlerinin ardından doğan sabahlar, bir başka güzel görünür gözüme hep... Müziğimle, şiirimle dalaştığım karanlık saatlerin meyveleri avuçlarıma dökülürken, gece de güne kavuşmaktadır hep, bu yüzden seher vakitleri hayatın en tatlı armağandır benim gibi gece bekçilerine. Yine öyle bir vakitte; yine öyle bir sabah, penceremden ince ince süzülmekte...
Güz güneşi nazlıdır, öyle her daim göstermez kendini. Kül rengi bulutların ardına saklanıyor şimdilik. Keyfi yerindeyse öğlene doğru bir selam eder belki. Arka bahçedeki kavak bugün de sonbahar sarısı yapraklarını dökmeye kıyamıyor. Vişne ağacımız ise çoktan çırılçıplak kalmış ama öyle mağrur bir edası var ki, sanırsınız hala üzerinde kıpkırmızı meyveleri. Devasa çam ağacının en üst dallarına tünemiş serçeler sabah toplantılarını yapıyorlar şakıyarak. Bu ahenkli müzikali kargaların bet sesi bozuyor ara ara. Kendi ellerimle boyayıp balkonun iki yanına astığım ahşap kuş evlerine bakıyorum; olası konuklarını ürkütmemeye çalışarak...Hevesim kursağımda kalıyor, içine yerleştirdiğim buğday tanelerine rağmen hala gelen giden yok. Sabretmeli... Miskin kediler park halindeki arabaların kaputlarına konuşlanmış yarı uykulu bir halde birbirlerini kolluyorlar.
Trenler dolu dolu geçmeye başladılar simdiden, daha kuşlar bile uyanmadan yollara düşmüştür ekmek kavgasıyla vagonları dolduran insanların çoğu. Yüzlerini seçmeye çalışıyorum pencereden uzanıp ama ne mümkün! Su gibi akıp gidiyorlar gözümün önünden. Bakkalın çırağı da birazdan apartmanları dolaşmaya başlar kolunda servis sepetiyle. Sonra ilkokul çocukları sırtlarında içi dolu küfeler gibi ağır çantalarını taşımaya çalışarak sokakların arasında buluşuverirler arkadaşlarıyla, okul yolunu tutarlar güle oynaya.Yağmur yağmazsa bahçede okurlar antlarını. En sevdiğim kısmını kaçırmasam bari yine. Hafta içi her sabah, yüz metre yakınımda toplanmış bin tane çocuk, hep bir ağızdan ismimi haykırır antlarını okurken, ne keyiftir benim için bunu duymak!
Aslında buralar kent merkezine göre daha sessiz sakindir. Yine de metropolitanın günlük telaşesinden nasibini alır sabahları. Her şehir içi yolculuğumda, çeşit çeşit semtin içinden geçerken, kendi kendime tekrarladığım sözler geliyor aklıma: "İstanbul içinde İstanbul..." Bu büyülü şehir, kaleydeskopumdur benim, farklı yerlerden içine her bakışımda, başka başka renk ve şekil cümbüşleri görürüm. (Vazgeçilmezim, yedi tepeli sevdam, iyi ki seninim!)
Bir cd koyuyorum müzik setine, en güzel sabahlara en güzel müzikler yakışır. Koca bir fincan da sert, koyu bir kahve hazırlamalı ki bütün gün ayakta durabilecek dermanı versin bedenime. Geceleri kendi dünyasına kapansa da insan, gündüzlerin verdiği yükümlülükler var. Bu saatten sonra uyunmaz ki...Zaten sevmiyorum uyku halini. Farkındalığı seviyorum ben, acıyorum uykuda geçen o yarı ölü saatlere."Yaşamak" varken!...
Yaşamak... Sahiden de ödül mü hala? Gözümüzün önünde bombalar patlar oldu, insanın ölüm emrini insan verir oldu. Korkar olduk bir takvim yaprağı gibi savrulup gitmekten; yazgıları, günahların en büyüğüne kelepçelenmiş ellerle yazılmış, söndürülmüş hayatlar gibi. Oysa ki kara kışların ardından uyandığında ilkbahar, en yüksek dağlarda bile yabanıl çiçekler biter, toprak yeşerdikçe bir iken yüz, yüz iken bin verirler.Umut çiçeği olmalıyız biz de, çoğalmalı, dimdik durmalıyız rüzgarlar yangın yerinin küllerini yüzümüze savurduğunda...
Yüreği aydınlık insanların geceleri önünde sonunda gün ışığına kavuşur da, gözünü kan bürümüşlerin ruhları mahkumdur sonsuz karanlığa. Emanete hıyanet edenlerin değil, kadir kıymet bilenlerin olsun sabahların en güzeli. Bu da; bugünümün duası olsun dilimde.

İstanbul içinde İstanbul'lardan birinde bir ev.Evin içi Tufan Kıraç'ın Yıllar Sonra'sı ile dolu...Öyle bir intro ki dinlediğim; her yanım tango şu an...Ve adam, rezonanslı sesi ile şöyle başlıyor şarkısını söylemeye:
"Yıllar sonra da bir hazan sabahında..." Binbir petekten bal almış da bu ses, yüreğimin orta yerine süzüvermiş sanki...
Sıcak kahve fincanı ellerimi ısıtıyor...Kimbilir ömrümün kaçıncı treni, az önce geçti önümden...
Boy boy, renk renk çocuklar cıvıldamaya başladı sokak aralarında...
Evet, yaşamak sahiden de ödül hala...Herşeye rağmen.


.Eleştiriler & Yorumlar

:: Yaşamak Bir Ağaç Gibi...
Gönderen: GÜL TAŞKAYA / ANKARA/Türkiye
26 Temmuz 2007
Yaşamak,ödül mü hâlâ?Yüreği aydınlık insanlar gözü kan bürümüşlerle savaşmaya devam ettikçe,yaşamak da ödül olmaya devam edecektir...Kıraç'la başladığımız yolculuğun bu kadar güzel bir yazıyı okumamı sağlayacağını sanmazdım doğrusu,ne yalan söyleyeyim...Okuduğum her cümlede,satır aralarında yakaladığım her vurguda öyle uzak diyarlara savruldum ki,,bu sıcacık yazıdaki emeğin,beynimi ve düşüncelerimi savurduğun güzellikler için seni tüm kalbimle tebrik ediyorum sevgili İlke...Herşeye rağmen'lerimizin tükenmemesi temennimle...

:: Güzel yazılarınızın devamını bekliyoruz...
Gönderen: Serpil Yüzlü / Bartın
24 Ocak 2004
Merhaba, Yazılarınızın tamamını okudum. Hepsi birbirinden güzel. Ama en çok bu yazınızı beğendiğimi itiraf etmeliyim. Müthiş bir yaşama sevinci veriyor insana. Her ne olursa olsun yaşama sevincimizi, ümitlerimizi, hayâllarimizi yitirmememiz dileğiyle...




Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yaşam kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ben İlkyaz'ın Annesiyim!
Biraz Şiir, Biraz Parmak Boyası... Biraz Aşk, Biraz Patates Baskısı...
Pelin Onay'a Mektuplar II / Kumdan Kale Prensesi
Pelin Onay'a Mektuplar I / Karpuz Kabuğu Reçeli
Dahi mi, Deli mi?

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Su Uyur, Düşman Uyumaz
Maestro
Ölmek Ne Kolaymış, Gitmek Ne Zor...
İncelikler Üzerine Küçük Bir Anekdot
"Üstü Kalsın!"

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Nerdesin [Şiir]
Yar Diye Bildiğim... [Şiir]
Unut Beni Aşk Yarası [Şiir]
Veda [Şiir]
Buhur Dağı ile Kınalı Ceylan'ın Masalı [Öykü]
Evimdeki Yabancı [Öykü]
Bir Garip Yolculuk I - II - III [Öykü]
İzedebiyat Farkı [Eleştiri]


İlke ERSOY kimdir?

"Ne zaman ki henüz vücut bulmamış bir öykünün ya da şiirin kelimeleri kıpırdanmaya başlar içimde, kalemimin mürekkebini yüreğimde damıtırım yazmaya başlamadan önce. . . Son nefesimi verdiğimde dünyaya, ardımda bırakacağım "iz"; benden, yaşadıklarımdan, hayallerimden geriye kalan en sahici kanıt olsun diye. . . " VE BİRKAÇ YIL SONRA: "Bir kadının yaratabileceği en güzel şey, bırakabileceği en güzel iz; evladıymış. . . Kızımın, İlkyaz'ımın gözlerinde henüz yazılmamış en güzel şiirler saklı. . . İkinci doğumgünüm, 29. 06. 2006. . . "

Etkilendiği Yazarlar:
Panait Istrati...Tüm 2.yeniler...En çok da Cemal Süreya. Onun dışında, özellikle çağdaş latin edebiyatı diyebilirim; genel çizgileri ile.


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


yazarın kütüphaneleri



 

 

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © İlke ERSOY, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.