Cemil Meriç’in anısına saygıyla diye başlamıştım Tecrit isimli şiirimin satırlarına. Sevgili dostlarımla onun hissettirdiklerini paylaşmak istedim ve çok güzel mesajlar aldım. Ancak bir üstadımın önerisiyle şimdi sizinle biraz Cemil Meriç’i konuşmak isterim. Tekrar minnetle anmak isterim kendisini ve aynı ülkede yaşamış olmaktan hatta aynı kentin insanları olmamızdan kaynaklanan bir mutluluk yaşadığımı da eklemeliyim izninizle...
Yazar ve mütercim. 12 Aralık 1916’da Hatay Reyhanlı’da doğdu. Ailesi Balkan Savaşı sırasında Yunanistan’dan göçmüştü. Fransız idaresindeki Hatay’da Fransız eğitim sistemi uygulayan Antakya Sultanisi’nde okudu. Bir süre ilkokul öğretmenliği ve nahiye müdürlüğü, Tercüme kaleminde reis muavinliği yaptı. 1940’da İstanbul Üniversitesi’ne girip Fransız Dili ve Edebiyatı öğrenimi gördü. 1941’den başlayarak İnsan, Yücel, Gün, Ayin Bibliyografyası dergilerinde yazmaya başladı. 1942 ve 45 yılları arasında Elazığ lisesinde, 1952 ve 54 yılları arasında ise İstanbul`da Fransızca öğretmeni olarak çalıştı. Daha sonra İstanbul üniversitesi Edebiyat fakültesinde yabancı diller okutmanlığı görevinde bulundu, Sosyoloji bölümünde dersler verdi. Mükemmel düzeyde Fransızca okuyup yazan Meriç, İngilizceyi anlıyor, Arapçayı, kendi ifadesiyle, “söküyor”du. 1955’de gözlerindeki miyobunun artması sonucu görmez oldu, ama olağan üstü çalışma ve üretme temposu düşmedi. Talebelerinin yardımıyla çalışmalarını ölümüne kadar sürdürdü. 1974 yılında İstanbul üniversitesinden emekli oldu ve yıllarının birikimini ardarda kitaplaştırmaya girişti. 1984’te, önce beyin kanaması, ardından felç geçirdi, 13 Haziran 1987’de vefat etti.
Cemil Meriç`in ilk yazısı Hatay`da Yeni Gün Gazetesi`nde çıktı (1928) . Sonra Yirminci Asır, Yeni İnsan, Türk Edebiyatı, Yeni Devir, Pınar, Doğuş ve Edebiyat dergilerinde yazılar yazdı. Hisar dergisinde “Fildisi Kuleden” başlığıyla sürekli denemeler yazdı. Meriç, gençlik yıllarında Fransızcadan tercümeye başladı. Hanore de Balzac ve Victor Hugo`dan yaptığı tercümelerle kuvvetli bir mütercim olduğunu gösterdi. Bati medeniyetinin temelini araştırdı. Dil meseleleri üzerinde önemle durdu. Dilin, bir milletin özü olduğunu savundu ve sansüre, anarşik edebiyata şiddetle çattı.
Bu şekilde anlatılıyor Cemil Meriç kişisel sitesi olan www.cemilmeric.net te. Dileyen dostlarımız bu siteyi ziyaret edip her türlü ayrıntıyı inceleyebilirler...
Ben şimdi Cemil Meriç’in benim için taşıdığı anlamlarla ilgili bazı notlar iletmek istiyorum. Türk tarihinin en önemli sosyologlarından biri olarak kabul edilen Cemil Meriç’in Türk dilini anlamlandırma ve kullanma çerçevesine kazanımlarını her yerde anlatırlar. Özellikle okuyucunun tembellik etmesine izin vermeyen tarzıyla dili ve kelimeleri büyük bir silaha dönüştürmek konusunda çok önemli teknikler geliştirmiştir. Cemil Meriç pek belediye otobüslerinde okunabilecek bir yazar değil. Size iki seçenek sunar. Ya okuyup geçersiniz ve tek bir cümlesini dahi anlayamazsınız yada sizi de oyunun bir parçası haline getiren üslubunun büyüsüne kapılırsınız. Sürekli uyanık tutar sizi. Onu okurken öğrenmeye ve değişmeye hazırlıklı olmak zorundasınız.
Çok önemli bir tercüman ve edebiyat çevirmeni olan Meriç bana bir yazarı iyi tanımak için eserlerini çevirilerden okumanın yeterli olmadığını da kanıtlamıştır. Bir yazarı anlamanın tek yolunun onun dilini öğrenmekten geçtiğine inandım. Bunu özellikle Balzac okurken fark edebilirsiniz. Acaba o yazılanlar yazarının cümlelerimidir yoksa çeviren kendi malzemesinden kullanarak başka bir dil zenginliği yaratıp bir eseri önümüze mi koymaktadır? Cemil Meriç okursanız çevirilerin çevirmenini yansıttığına olan inancınız iyice pekişecektir.
Cemil Meriç edebiyat tarihinin gördüğü en tavizsiz kalemlerden biridir. Hiçbir yazısında muhatabını umursamamış, görüşlerini edebiyatın önüne geçirmemiş, ülkesini sevmiş ve bunu her türlü suistimal’den soyutlamayı başarmış nadir düşünce insanlarından biridir. Tribünlere oynamamıştır. Hayatı boyunca birazda yaşadığı toplumun acılarından olsa gerek duyarlılığını hiç yitirmemiş, ama siyasal çizgisinin zaman zaman değişmesini de engelleyememiştir.
Onun paylaşmadığım görüşü paylaştıklarımdan fazladır. Özellikle fildişinden kuleler içinde tecrit edilmiş bir yol tercih etmiş ve sözünü sakınmamıştır. Ben yolları tecride bulamanın sakıncalarına işaret etmek istedim ve bunu bir büyük üstadın fikirlerini sorgulayarak paylaştım sizlerle.
Yeri gelmişken bir şikayetimi de bildirmek istiyorum. Ben makalelerin de, deneme yazılarının da, şiirlerin de savunmaları yapılırken ‘’ama bunlar gerçekler’’ demedim hiçbir zaman. Ve kendimi gerçekleri söylemek zorunda hissetmedim. Ben sizlerle paylaştığım tüm yazılarımda hiç açılmamış bir kapı aralamak istedim ve fikirlerin tartışılmasının kişilerin birbirlerine besledikleri duygular ekseninden oluşturulmasına hiçbir zaman olumlu bakmadım. Yani birisinin yazınızı beğenmesi ile beğenmemesi arasındaki ilişkiyi neden kişiselleştiresiniz. Biraz buna da değinmek istedim. Yani kişi düşüncelerini onaylamadığı insanları da örnek almayı ve saygıda kusur etmemeyi bilmelidir diye düşünüyorum. Bu vesileyle Cemil Meriç’i anmış olmanın mutluluğunuda yaşamaktayım. Ruhu şadolsun...