|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
20 Aralık 2003
Kişinin Kendine Ettiğini, Düşmanı Etmezmiş!
Kabukları kırmak mümkün mü?
Şahingöz
Hikaye basit..
Ama hergün yeni baştan tekrar tekrar yaşanıyor bir yerlerde!
|
|
Kişinin kendine ettiğini, düşmanı etmezmiş!
Zihniyetimizde insanlar arası ayrımcılık yapmak kesinlikle yoktur...
Zaten bunca vicdan yapmamız; duyarlı olduğumuzdan, kabalığı, görgüsüzlüğü, çıkarcılığı, kurnazlığı, çirkinliği, edepsizliği, uyumsuzluğu bir türlü kabullenemediğimizden değil mi?
Bu yazıda size çevremdeki bir varoş delikanlısının açmazlarından, nasıl kendisini içinden çıkılmaz bir duruma soktuğundan bahsedeceğim. Belki bir örnek olur da, öyle bir fayda sağlar. Yoksa bazı yaşamlar, nafile yaşamlar...
Biz hep iyilik dolu, yaşam renkleriyle barışık, ilerlemeye açık, mutluluk dolu yaşamlardan yana olmuşuzdur, aynen sizin olduğunuz gibi!
Şimdi hikayeme geçeyim.
Bir süre önceye kadar, çalıştığımız ofisimizde bir delikanlı vardı.
Tahsili ortaokuldan terk olmasına karşın, zeka ve enerjisiyle, iş ortamında kendisine bir yer bulmaya çaba gösteriyordu.
O vakitler kendisiyle ilgili görüşlerim bugün olduğu gibi olumsuz değildi.
Bir gün kendisiyle hoş beş ederken; oturduğu uzak varoş semtine gidip gelirken, uzun otobüs yolculuğunda nasıl sıkıldığından yakınmıştı.
Ben kendisine, yolculukta kitap okumasını önerince; bıyık altında gülmüş; ‘Okumak delikanlıyı bozar! Bizim oralarda okuyana iyi bakmazlar!’ demişti.
Bu görüşün bende bıraktığı olumsuz etkiyi henüz atlatmakla meşgulken; bizim delikanlı, kendisini aşağı çeken davranışlarını sergilemeye başlamıştı bile!
O günlerde ofise yeni bir kız gelmişti.
Bizim delikanlının kızla hemen iş çıkışı barlara, kafelere gidecek bir samimiyet oluşturduğunu görünce; amiri olarak olacakları hissettiğimden, kendisiyle samimiyetim ve içtenliğimle kendisine: ‘iş yerinde ilişkilerin belli sınırlar içinde kurulmasının gerekliliğinden; ilişkilerde arada bir mesafe tesis edilemediği takdirde, bunun sonuçlarının yıkıcı olabileceğinden’ bahis ettim..
Ama bütün benzerleri gibi, bizim delikanlı da; söylenenlere kulak tıkayan, hatta aksini yapan türden olduğundan; söylediklerim bir kulağından girip, öteki kulağından çıktı...
İlişkiler arabeskleşti; süratle kıza tutuldu, evlenme teklif edecek seviyelere geldi.
Kız ise daha eğitimli ve uyanıktı. Oğlanla ilişkisinde; sadece arkadaşlık, eğlence bekliyordu. Evlenmek gibi bir düşünce hiç taşımamıştı!
Ama bizim delikanlı, reddedilmenin şokunu kaldıramadı...
Kıza düşman kesildi, ilişkilerini uygar bir seviyede tutmak yerine, her gün yeni bir çekişme, yaşamaya başladık.
Şikayet kabul etmediğimizi söyledik, iş yerinde çekişme istemediğimizi belli ettik. Uyum ve profesyonel davranış talep ettik; nafile!
Bir gün duyduk ki, şiddetli bir kavga sonrası, kız durumu babasına anlatmış; kızın babası da gelip bizim delikanlıyı iş çıkışı hesaplaşmaya davet etmiş.
O gün bizimki heyecanla geldi, olanları anlattı. Belli etmemeye çalışsa da korkmuştu.
‘Abilerimi çağırdım! Akşam çıkışta beni alacaklar, adam gelirse öyle hesaplaşmak nasılmış görecek!’ dedi.
Kendisine böyle bir davranışın doğru olmadığını, böyle kavganın iş ortamında kabul edilemez bir durum olduğunu anlattım. Kendisine abilerine telefon açmasını, kesinlikle gelmemelerini söylemesi gerektiğini, bir rezalet çıkarmanın kendisi için iyi olmayacağını bütün iyi niyetimle, anlattım.
Ama akşam olunca beni yine dinlemediğini, abilerinin arabasını kapıda görünce anladım.
Neyse öteki adam o akşam gözükmedi de, olay çıkmadı.
Ertesi gün hangi nedenle olduğunu unuttum ama işe gelmedi. Sabah, bir iş için ofisin maket bıçağı arandı ama bulunamadı. Herkes ne olduğunu anlamıştı ama dile getiremiyorlardı. Gidip kırtasiyeciden yeni bir maket bıçağı alındı.
Bu son olay artık bizim tahammül edebileceğimiz bir seviyeyi aşmıştı.
Devrisi gün işe geldiğinde, kendisine direkt olarak; ‘maket bıçağını aradığımızı’ sordum:
‘Ben aldım, gelseydi onu parçalayacaktım!’ diye cevap vermez mi?
Böyle bir durumun rezalet olacağını anlamazdan geliyordu.!
Artık inişe geçmişti. Suçu kendinde değil de hep başkasında arama kolaylığına kaçıyordu.
Bir gün şirkete zarar verici bir davranışta bulunurken yakalandı.
Bu günden sonra da, işten ayrılıp gitti.
Korkarım ki, durumunu algılayamamıştı. Daimi, istikrarlı bir işte çalışmak için gerekli olan uyumlu olma gerekliliğini gösterememişti...
Ne yazık ki, ufuklarını açacak, ona başka dünyaları da tanıtacak, geldiği çevreye göre daha verimli bir düşüncenin bulunduğu ortamı tepmişti.!
Kişinin en büyük düşmanı, çoğu kez kendisi olabiliyordu!! Zihniyetler bir türlü değişmiyordu.
Kişi içinden geldiği çevrenin olumsuzluklarını bir türlü kırıp atamıyordu.!
Söyleyeceklerim var!
Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?
Yazıları
yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz
ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız,
yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.
Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.
|
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
|
ŞAHİNGÖZ. Yaşı artık kemale erdiğinden,biraz huysuzca biridir!Biraz kızgın gözükse de,bu müzmin bir muhalif olduğundan değildir. Gerçekte apolitiktir!Onun isteği zeki,aydın insanlarla söyleşmektir!
Etkilendiği Yazarlar:
M.A.S.H. (Kult filmi izleyeniniz var mı?)
|
|
|