-Ey dünyamın
en yalçın dağı
çiçeklere bezeli
adımı koyduğun
‘CanCemrem’
-ah içim kaynar
ateşim akar fikri yakar
işittim de bakamadım yaralım
delik deşik etmişler sırtını
düşünürüm
kesilir nefesim
sen gibi
su toplar gözlerim
karasu bulutlarını tutup öpmek
öperek yok etmek isterim
ve yüzümü sürmek delice
kırağı düşmüş çimenlerine
yamacına almadığın
yaban otlarına
beslemediğin dikenler adına
yaşanacak çok baharlar var daha
kuzey yıldızına sessizce
nice nisanlar diledim
öyle bir ilk
öyle bir sessiz
–ahh demişsin ki
ayaklanır yuvamın güvercinleri
kanatlarında koca denizler
damla damla düşerler
kursağımda tüm dizeler
anlatırdın ‘CemreCanım’
çoban yıldızından hikayeler:
-bir başka olur çoban çocukları
ölmesin diye göçmen kuşlar
misketlerinden vazgeçtiler
şah damarımda çoban çocukları
ve ben bir inat çoban çakmağı
daha nelerden
dahası kavalları
baba yadigarı
sisli bir kasım şimdi
taslağındayız hayatın
goncada çiğ
tanesinde ölüm
ölürüm de
kapamam gözlerimi