Şiir, tarihten daha felsefidir ve daha yüksekte durur. -Aristoteles |
|
||||||||||
|
Bir gün bir şey olur! İlk yüz yüze karşılaştığımızda aylardan nisandı. Çok eğlenceli bir yaklaşımı vardı. Sıkılmıyordum onu dinlemekten ve seyretmekten. Çok konuşan bir insan olmama rağmen zevkle konuşma sahnesinin tüm showunu ona bırakmıştım. İlk başta sıkıntılı başlayan konuşmaları daha sonra sorduğum bir soru ile keyifli ve seri olmaya başlamıştı. İlgimi çeken tarafı hiç mimiklerini konuşmalara eşlik ettirmeyişi idi. Sorduğum soruya verdiği cevapla aslında hayata bakış açısını ve yaşam tarzını anlatıyordu. Rahat bir sandalyede oturuyor ve durmadan sağa sola yön değiştirip bacak bacak üstüne atıyor ara sıra gülümsemeleri de buna ekleniyordu. Sıradanlaşan yaşamımda bir renk oluvermişti. Üstelik delisi olduğum kahve ile de iyi gidiyordu. Gülümsüyor ve dinliyordum. Dört beş saat göz açıp kapayıncaya kadar geçmiş, bana çok kısa bir an gibi gelmişti. Yediğim nefis biftekte bitmiş, içkimi yudumluyordum. Benim gibi damağına önem veren birisi için tam bir ziyafetti diyebilirim. Bir insan daha ne ister ki; harika nezih bir ortam, hoş dinlendirici bir müzik, iyi bir yemek ve bir showman, kısaca harikaydı. Işık hızı gibi akıp geçen zamana kızmıştım. Birkaç gülümsemeden gelen sonra manzaralı bir yerde içilecek çay teklifide ruh iklimimden beklenen tepkiyle memnuniyetle kabul edilmişti. Karşımdaki insan otuzlu yaşların sonlarına yaklaşmış, nazik, kültürlü kibar, ses tonunu iyi kullanabilen özellikle benim için önemli olan oldukça biçimli ellere sahipti. Daha ne dileyebilirdim ki iyi zaman perimden. Kalkalım mı sorusunun arkasından o ılıman romantik loş ortamdan ayrılıp arabayla Bebek’ de ışıkların deniz üzerinde dans ettiği, bir yığın arabanında yanyana dizilmiş içindekilerin derin bir huşu içinde olduğu O Ağacın Altı tarzı bir yere gelip park ettik. İnce belli bardaklarımızda çaylarımız geldi, gözlerim yavaşça manzaraya doğru kaydı ve bende inanılmaz bir memnuniyetsizlik baş gösterdi. Manzaranın ufku yoktu, üstünden baktığımız tepe gibi başka tepelerle kapalıydı, kendimi köşeye kıstırılmış hissettim. Ya içimdeki sıkıntıdan, ya ilk kez buluşma heyecanından oluşan bu tepki dile geldi ve sesli söyledim. Elimi tutmak isteyen diğer biçimli ellerin sahibini de sıkıntılara sarmış sarmalamıştım. Hem kaçıp gitmek evime sığınmak, hem de onunla olmak istiyordum, garipti. Ellerimi ellerimle saklamaya çalışan bana, eve bırakma teklifi geldiğinde gitmek isteyip ama gitme eyleminden rahatsız olan ben kabulkar göründüm ve evin mideme batan dikenli yollarında ilerlemeye başladık. Biliyordum ki değişik bir sevda sarmaşığı yüreğimin tam dibinde kök salmaya başlamıştı. Korktuğum şey bunun zehirli cinsinden olma olasılığıydı. Yatağıma yattığımda çoktan grileri atıp pembeleri giymiştim. Neydi karın bölgemde kıpırtılı bir heyecan yaşayan. Gözlerimi kapatıp, sabah ola hayrola dedim. NOT; Yazabilir miyim diye merak edip denemek istedim. Bu benim ilk yazımın başlangıcı, sizlerden gelecek yorum ve tepkilere göre devam edip etmeyeceğime karar vereceğim. Önerileriniz benim için hazine değerindedir. Şimdiden ilginiz için teşekkür ederim.. sevgiyle kalınız daima,
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Şule Aydemir, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |