"İçtenlik bütün dehanın kaynağıdır." -Boerne |
|
||||||||||
|
Bir akşam işinizden çıktınız ve günün olanca yorgunluğu ile evinize doğru yol almaktasınız.Beyniniz bir an önce ayaklarınızı uzatıp,şekerleme yapmanızı emrediyor sürekli.Tam sokağınıza giriyorsunuz ki,o da ne? Bir grup çocuk çığlık çığlığa, öldüresiye bir kavgaya tutuşmuş.Adımlarınız hızlanıyor aniden.Yanlarına gelip, yüksek sesle -durun ! diye bağırdığınız anda muhtemelen olayı bitireceğinizi düşünüyorsunuz.Ama yaklaşıp "kavganın orta yerini" gördüğünüz an kanınız donuyor.Çünkü ortada altı-yedi yaşlarında bir kız çocuğu var.Az önce uzaktan seçemediğiniz tüm o yumruklar,tekmeler meğer onaymış. Ne yapardınız böyle bir durumla karşılaşsaydınız? Başınızı çevirip "çocuk onlar,bugün kavga eder yarın barışırlar" mı derdiniz, yoksa bir an bile düşünmeden harekete mi geçerdiniz? Çok büyük bir ihtimalle müdahale ederdiniz.Önce avazınız çıktığı kadar haykırır, sonra da bitirirdiniz bu haksız saldırıyı.Seyretmeyi, tepkisiz kalmayı ne aklınıza,ne vicdanınıza, ne de yüreğinize anlatamazdınız çünkü... Ne zaman aklıma "bir kent ve içinde yaşayanların ilişki biçimi" takılsa hep böylesi bir kavga canlanır benliğimde. Kavganın tam göbeğinde kalmış ve öldüresiye darbelere maruz kaldığı halde sesi çıkmayan o kız çocuğu gibidir kentler.Hepimiz aynı anda ve hiç düşünmeksizin hırpalar,eskitir,horlarız onları.Bireysel bencilliğin en üst limitlerinde bir ruh hali içinde; ihtiraslarımızı aklın yedeğine alıp,intikam yemini etmiş savaşçılar gibi "düşünmeden" saldırırız. Oysa bir kentin gelinlik kızlar gibi alımlı,çekici ve kışkırtıcı olması gerekmez mi? Sabah evden ilk çıktığımız an yüzümüzde tebessümler yaratacak kadar güzel tasarlanmış kaç kent var ülkemizde? Bırakın mevcutlardaki tasarıma dair estetik kaygıları,yüzyıllar önce yapılmış ve her noktasında ayrı bir ahenk saklı kaç mekan kaldı yaşantımızda? Modern olmak,kentli olmak kavramlarının içi sadece teknolojik parametrelerdeki görece ilerlemelerle dolmuyor.Son model arabalar içinde seyehat edip,hipermarketlerden alışveriş yapıyor olmak,her an her yerde "cepten konuşabilmek" değil çağdaş olmak.Yaşamı bir bütün olarak algılayıp,her alanında belirli kalite düzeylerini yakalayamadığımız sürece kendimize atfettiğimiz herşeyin havada kaldığı gerçeğini görmemiz gerekiyor artık.Sanat ve estetikten yoksun bir yaşama biçiminin en hafif deyimle "eksik" olduğunu itiraf edebilmeliyiz kendimize. En önemlisi yaşama bakış açılarımızı,fiziksel mekanı kullanma biçimlerimizi gözden geçirmeliyiz ciddi olarak.Mevcut tavrımızın sürdürülmesindeki inat yada aymazlığımızın her fırsata dilimize pelesenk ettiğimiz "yaşanası yarınların bugünden kurulması" olgusunu içi boş bir palavra haline getirdiğini görmeliyiz artık. "İşte insanca yaşanacak bir yer" diyebilmek sadece yabancı ülkelerdeki fotoğraf kareleri yada görüntülerinden mi ibaret kalacak yaşantımızda?
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © TURGUT ÇAKAR, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |