Daha Ne Kadar Sürecek Bu Oyun?
Ömür dediğimiz şey üç kelimeyle tanımlanabilir aslında.Doğum,yaşam ve ölüm.Başlangıç ve bitişe dair kavramların yükü hafif sanırım.Önemli olan ortadakini nasıl tanımlayabildiğimiz.Ve ne kadarsa genişliği,içine neler sığdırabildiğimiz.
Doğum ve ölüm kendi bireysel tercihlerimizin sınırları içinde değil ne yazık ki.(İstisnalar burada da kaideyi bozmuyor)Ama yaşamak öyle mi ya?
Ve öyle olmadığı için de sadece bizim kontrolümüze bırakılamayacak kadar "tehlikeli"bulunmuş tarih boyunca.
Bir insanın sahip olduğu tüm potansiyeli hayatla örtüştürebilmesi hangi ideolojinin ya da dinin pratiğinde mümkün?
Korkularımız ağır basmıyor mu çoğunlukla yaşama karışmak seçeneği karşısında?
Susmak zorunda bırakılmıyor muyuz beynimizde milyonlarca kelime en derin gerçeklikleri peş peşe anlamlı cümleler halinde dolaştırırken?
Ayıp ya da günahın yıkılmaz imajlı duvarları değil mi bir tek "seni seviyorum" cümlesini boğazımızda düğümleten?
İnsanların birbirini en akla gelmez yöntemlerle boğazlamasını hiç sansürsüz ve kahramanlık temalarıyla cilalanmış bir halde gözlerimizin,beyinlerimizin içine sokanların nasıl bir hesabı olabilir ki?
Yaşamın sonsuz akışı içinde takılıp kaldığımız küçücük gündelik telaşlarımız değil mi elimizi kolumuzu bağlayan?
Düşünsek,aslında kaç şey var hayatımızda "hiçbir koşulda"asla vazgeçemeyeceğimiz?Ve kaybetme olasılığı gündeme geldiğinde uğrunda gözü kapalı ve bir saniye bile beklemeksizin yangınlara atlayacağımız?
Sahip olduklarımız mı bizi daha insan kılıyor akıp giden zamanın arka bahçelerinde,yoksa tüm bunların daha da fevkinde "başka gerçeklikler" mi var hikayemizi tamlayan?
En kötüsü,yaşlandıkça aşka burun kıvırmayı,küçümsemeyi,onu edebiyat kitaplarına ya da tüketim mentalitesi sınırları içinde yaratılmış "yılda bir günlere"sığdırma zavallılığımız değl mi?
Sevebilmesi,aklı-yüreği-tutkuları ve kaslarıyla sevebilmesi değil mi insanı daha da insanlaştıran?
Yaşamı ve onun içindeki herşeyi kucaklama isteği değil mi bizi herhangi bir canlı olmaktan kurtaran?
Ve neden bu kadar çok ve bu kadar iğrenç yalan?
Annelere,babalara,öğretmenlere ve en önemlisi sevgililere neden belirlenmiş günlerde yapılıyor bu doğallıktan yoksun seramoniler?
Gülümsemek sonra...Neden ciddiyete ve ağır ol da molla desinler sınrlamasına tutsak olsun ki?
Daha ne kadar sürecek bu oyun?
Düşünsenize imkanınız olduğu ve söylemeyi çok istediğiniz halde herhangi birine sadece "ortamınız"elvermediği için kaç kez "seni seviyorum" diyemediniz?
Değdi mi peki o ortamda durumu idare edebilmiş olmanız yüreğinizde kalan kekremsi burukluğa?Ne elde ettiniz?Neleri kaybettiniz?
Ve bu kaybedilmişliklerinizin toplamı değil mi heybenizdeki her adımda içinizi daha da kanatan cam kırıkları?
Söyler misiniz kuzum,daha ne kadar sürecek bu oyun?