Yaşamdan korkmayın çocuklar. İyi, doğru bir şey yaptınız mı yaşam öyle güzel ki. - Dostoyevski |
|
||||||||||
|
Hiçbir sabah bu kadar sessiz olmamıştı evimiz. Uyan artık saat ... Uzun sessizlik söylüyor saati, gerçeği Yalnızım artık değil mi. Yalnızlıkta sen yoksun şimdi öyle mi? En sevdiğin şarkıyla bozsam bu sessizliği, Çoğalır mıyım yeniden. Perdelerimi açarsam güneş içeri dolacak. Mavilik gözümü alacak. Bu denize bu güneşe bakarsam mı ? Bakmazsam mı ? Canım daha az yanacak. Hâlâ tütün kokusu ellerimde, Hâlâ hazırda duran gözyaşı aktı akacak. Ben başlarsam korkuyorum menekşelerde ağlayacak. Bir zaman keyifli yemeklerin piştiği mutfak mı burası. Sadece geceden kalma bir bardak var tezgahta, Yalnızlığımı, tekil hayatımı bana bir daha hatırlatan. Tek bardak, Tek tabak. Tek başına bir hayat. Ne çok anı yüklü bu ev, Sen hep varsın derken, Yokluğun çıkıyor varlığının karşısında. Sen yolu yarılamış çocuktun benim için. Saçlarında ki beyazların çoğaldıkça, çocuklaşıyordun. Alışkanlıklar zincirine bir yenisini eklemişim. Bağımlın olmuşum, Yok olunca anladım. Bu gün Pazar, Pazar sabahı bu ev kızarmış ekmek kokardı. Şimdi duvarlarına sinmiş hüzün, dumanlı anılar Ve çok yanmış bir ekmek kokusu gibi ayrılık var. Adımlarımda, avuçlarımda sen (sensizlik)çıkıyor. Islanıp, ıslanıp kuruyan şu mendil sıkıldı mı, Benle yaşamaktan bu hüznü ? Gökleri dost bilsem, O ağladıkça sevinirim ben. Ben ağladıkça da sevinir mi ki gökler. Rüzgar esiyor mu acaba şimdi dışarıda senin sevdiğin gibi. Sen rüzgarı, ben yağmuru severdim. Şimdi hep rüzgar essin hiç yağmur yağmasın, Sen mutlu ol, Beni mutlu etmeye kasım yağmurları bile yetmez. Ben yabancısı artık bu şehrin, Gitsem bu acıları ardımda bırakabilir miyim. Söke bilsem yüreğimi belki bu şehirde bile yaşarım. Seni hep var bilmek mi ? Yokluğunu kabullenmek mi ? zor. Resmine bile doyasıya bakamıyorum. Göz yaşlarımla karışmış yazılarını okuyamasam da Her satırı ezbere biliyorum. Bu yazıları yazan ellerini özlüyorum. Dokunamıyorum, bakamıyorum kendime, Senin olan her şeye olduğu gibi. Sen yorgundun. Ama bu kadar değil..! Susardın sebepsiz Ama bu kadar değil...! Küsemezdin bana, Gülüşüm yetmiyor mu gönlünü almaya, Ama bir bana da değil bu sefer küslüğün. Bak hayat baharı sundu mevsimlerinden. Dört mevsim yeşil zeytin dalları, yine yeşil Aydın da. Portakal ağaçları çiçekte. Faydasız mı hayatın çağrıları. Sen gittin biz artık yok muyuz. Bu hikaye yarım mı kaldı. Yada sonu böyle mi olacaktı. Böyle mi başlardı ayrılıklar. Hep böyle mi olacak artık sabahlar. Elçin Orhan HAZİRAN/2003
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ELCiN ORHAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |