Bir deliyle başederken, yapılacak en mantıklı şey normal rolü yapmak. -Herman Hesse |
|
||||||||||
|
Çıkıp gelsen kapı, pencere fark etmez. Yüzün görsem bir yerlerden. Görememek ne acı seni, ellerini, gözlerini, sesini, kokunu özledim. Özlemimi anlatmak neye çare ki. Özlem hiç bitmeyecek. Bu gün, yarın yok ki bizim kavuşmamıza, kilometreler, miller deniz yolu, hava yolu, kara yolu, tren yolu yok sana gelen hiçbir yol, hiçbir şey yok. Yokta ben hala yolda insanların yüzlerine bakıyorum ya sensen diye, anlamsız umuduma bir anlam veremesem de sensizliğe dayana bilmemin tek nedeni belki de, içimde ki anlamsız umudum. Çoğu zaman dilimde öyle tuhaf, öyle hayret dualara sebep oluyor ki. “ keşke senden nefret edebilseydim, kötü olsaydın, kalbimi kırsaydın, ” ama hiç “seni sevmeseydim” DEMEDİM. Sen hayatım boyunca yaşadığım en güzel, en doğru, en özel, iyi enlerle dolu en değerli insansın. Senin için geçmiş zaman kullanamıyorum hâlâ, geçmişte kalsan da, gelecek zamanın, gelecek ihtimâlin olmasa da. Adın dilimden hiç düşmedi, bazen gülümsedim seni anarken, yokluğun dikildi karşıma gülüşümü aldı, göz yaşları kirpiklerimin ucuna bırakı verdi. Kimse sen gittin gideli bana anlam veremedi. Şen kahkahama ne olduğunu soranlara cevap vermedim. Senin yokluğunu öğrenen ve bana teselli sözleri söyleyen insanlar dostlarımdı. Ama hepsi “üzme kendini” “geçer” “alışırsın” neye alışırım, ne geçer, nasıl üzülmem. Yokluğunun günlerini saydım ben. Bu gün 785. Gün sen yoksun. Kaç 785 gün daha sayarım, sensizliğe nasıl dayanırım bilmiyorum. Bana söz vermedin, ümidi ise ben her şeyden kendim yarattım. Anlam veremezken böyle büyük bir sevginin hâlâ mutlu sona neden ulaşamadığına, önce ayrılık kararın geldi senden, hayretler içinde kaldım da, içimde bir his senden nefret etmeme izin vermedi. Kabullendiğim ayrılık için soru bile sormadım, çantamı alıp çıkıp giderken sadece yüzüne son defa baktım. Her şeyi sormuştum ama senin bakışında ki cevabı ilk defa çözememiştim. Dilinin söylediklerini tastiklemiyor du. Hâlâ aşkla, sevgiyle bakıyordu. Dilimi tutan neydi bilmiyorum ama bir “Neden” diyemedim. Oanda dilimi tutan sanırım sormaman için dualarındı. Gittim, biz bitmiştik. Bu kadar uzun süren bir sevda. Bu kadar kolay mı? biterdi, sorusuyla 10 ay dile kolay tam on ay sensiz geçmişti. Dilimdeydin, umudumdun, yüreğimin içinde öyle duruyordun. Acı sözlerin aklıma geldiğin de sana hiçbir şey diyemiyordum. Neleri göze alıp sevmiştik biz birbirimizi. Seneler olmuştu sevgiyi büyütüp tam bir birimizi tanıdık, anladık derken bu ayrılık çok anlamsızdı. Benim ara sıra aradığım, sesini duyduğum, ama konuşamadığım telefonlar gibi. Aradan geçen zaman içinde sadece “neredesin” Sorusuna cevap bulabilmek için aradığım telefona uzandı yine elim. O da cevap vermiyordu artık. Artan merakım seni daha çok aramama sebep oluyor, konuşmak için kendime söz veriyordum. Ama sen açmıyordun. Bir gün benim telefonum çaldı. Bir arkadaşımdı arayan seni sordu, görüşmüyoruz dedim. “Artık hiç görüşemeyeceksiniz” dedi. Sandım başka bir şehre gittin, sandım evlendin, sandım en kötü ihtimal başka bir ülkeye gittin. Aramızdaki mesafe uzadı. “Neden” soruma karşılık sorum kadar kısa oldu “Yılgör öldü, Elçin” yazılışında aramıza giren ölüm sözünü, yakıştıramadım sana, sonrasını hatırlamıyorum. Telefonu nasıl kapattım, ne yaptım. Ta ki elimde ki çay bardağını çarptığım masadan çıkan sesi, elimdeki kanı görene, elimde ki acıyı içimde ki acıdan hissetmediğimi anlayana kadar. İnanmamayı tek ümit buldum içimde toparlandım. Tanıdık bir dosta gittim. Öğrendim ki öleli 18 gün olmuş. 3 ay hastalıkla savaşmış. En sonunda yenilmişsin ölüme. O ki benim ölümsüz aşkım, o ki benim büyük sevdam, o benim kocaman yürekli, sevdiğim yegane insan. Ağlamak yetmedi seni özlemeyi anlatmaya, pazarlıklar yaptım kendimle yine geri gelmezdi. Geçen on ay hiç acı çekmediğimi anladım, ölümün verdiği acıyı hissedince. Ömrümce seni görmemeyi değiştim bir nefesinle, kabul olmadı. Emir daha önce verilmişti. Emir Allah’tan diyenler doğru söylemişti de. Bu gönül dinler miydi. İsyankar olmaktan korktum. Ama isyan etmedim dersem yalan. Yalan dünya kadar yalan. Soramadığım “neden” sorusunu şimdi iki defa soruyorum “neden bitirmiştin.” “Neden gittin.”
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ELCiN ORHAN, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |