..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Egoistlerin en güzel yanı başkaları hakkında konuşmuyor olmaları. -Lucille S. Harper
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > İnceleme > Yazarlar ve Yapıtlar > M. Ali Okan Doğan




4 Nisan 2003
Anayurt Oteli  
M. Ali Okan Doğan
Yusuf Atılgan'ın "Anayurt Oteli" romanının tanıtılması. Zamanında ödev olarak yapılmıştır


:CAIE:
ANAYURT OTELİ
1-     Kitabın Tanıtımı
Yazar Adı: Yusuf Atılgan. (1921-1989). Manisa’da doğdu. Manisa Ortaokulu’nu, Balıkesir Lisesi’ni, ve ikinci sınıftan itibaren askeri öğrenci olarak devam ettiği İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirdi (1944). Akşehir’de bir sene edebiyat öğretmenliği yaptıktan sonra 1946’da Manisa’ya yerleşti ve burada çiftçilikle uğraştı. 1970’de İstanbul’a döndü. Çeşitli yayınevlerinde redaktörlük, danışmanlık gibi görevler alan yazar, Canistan romanının üzerinde çalışırken 9 Ekim 1989’da Moda’daki evinde kalp krizi sonucunda hayatını kaybetti.
Kitap Adı: Anayurt Oteli
Yayınevinin Adı: Yapı Kredi Yayınları
Yayımlandığı İl: İstanbul
Baskı Sayısı: 6 (İlk baskı 1973’de Bilgi Yayınları tarafından Ankara’da yapılmıştır. 2001’de İstanbul’da yapılan 6. Baskı, Yapı Kredi Yayınları’ndaki ikinci baskıdır. Daha önce iki kez Bilgi Yayınları’nda, iki kez de İletişim Yayıncılık’ta basılmıştır.)
Sayfa Sayısı: 108
Fiyatı: 4,500,000 TL
Türü: Roman
İçerik: Yusuf Atılgan’ın bu alandaki şöhretinin hakkını verir şekilde psikolojik yabancılaşma ve yalnızlık konuları başarıyla işlenmiştir. Romanda birbirine benzeyen, geçici ilişkilerle geçen günlerle dolu; yalnız, tek başına ve küçük ayrıntıların tekdüze şaşmazlığında sürüklenen bir hayatın, gecikmeli Ankara treniyle gelen –adını bile bilmediğimiz- kadının otelde bir gece kalmasıyla değişmesi ve bu değişimin sonuçları anlatılıyor. Bu roman aynı adla, 1987’de yönetmen Ömer Kavur tarafından beyaz perdeye aktarılmış, bu film de tüm zamanların en iyi 3. Türk filmi seçilmiştir.
Yazarın Diğer Eserleri: Roman: Aylak Adam (1959), Canistan (2000). Öykü: Bodur Minareden Öte (1960), Eylemci (Bütün Öyküleri Adıyla; 1992). Çocuk Kitabı:Ekmek Elden Süt Memeden (1981). Çeviri: Toplumda Sanat (K.Baynes; 1980)

2-     Kitabın İncelenmesi:
A: İçerik İncelemesi
Konu ve Tema: Kitapta yalnızlık, yabancılaşma gibi konular işleniyor. Kitabın kahramanı otelinde kurduğu kendi dünyasında yaşıyor. Çeşitli psikolojik sorunları var. Kitapta çok hafif bir şekilde özgürlük konusunu da görebiliyoruz. Ama diğer eserlerle ters olarak kendini yalnız hisseden roman kahramanı cinayet işlemesine rağmen özgür olmasının ağırlığına dayanamıyor ve intihar ediyor.
Mekan: Roman, bir Anadolu kasabasında geçiyor. Kasaba’nın kuzeyinde bir ova, güneyinde de eteğinde yayıldığı bir dağ var. İçinden döne döne, boz bulanık bir ırmak akıyor. Geniş sokakları, arsaları, ve bir tren istasyonu var. Kasabanın başından, 1922 yılı güzünde batıya kaçan Yunanlıların sebep olduğu bir yangın geçmiş.
Asıl mekan ise, ana karakter Zebercet’in katipliğini idame ettirdiği Anayurt Oteli’dir. Bu otel, istasyonun arkasındaki alandan ana caddeye çıkan sokağın karşısında, eskiden zengin Rumların da oturduğu bir mahallede olduğu için yanmadan kalabilmiş yapılardan biri. Zebercet’in büyük dedesi Keçecizade Malik Bey tarafından konak olarak yaptırılmış olsa da daha sonra Zebercet’in babası nüfus kâtibi Ahmet Bey’in baskılarıyla otele dönüştürülmüş. Asıl sahip Rüstem Bey, İzmir’de yaşıyor. Otelin işletmeciliğini ise 40 yıldır (ilk otuz yıl Ahmet Bey, son on yıldır Zebercet’e ait olmak üzere) Zebercet ve ailesi yürütüyor.
Zaman: Olay Cumhuriyet Dönemi’nde geçiyor. Tam tarih verilmiyor ama kitabın içine gizlenmiş ayrıntılar dikkatle incelenirse olayın 1963 yılında geçtiği fark edilebilir.
Kişiler:
Zebercet: Otelin kâtibi. Otuz üç yaşında; boyu bir altmış iki, kilosu elli altı ya da elli yedi. Başı bedenine göre büyükçe, geniş alınlı, kuru yüzlü; saçları, bıyığı koyu kahverengi. Zebercet, kitabın arka kapağında belirtildiği gibi ne ölü, ne sağ bir yaşamın kahramanı. Bir takım değişik ruhsal özellikleri, değişik takıntıları var. Tam doyurulmamış bir cinsellik dürtüsünün etkisiyle bazen hizmetçi kadına tecavüz ediyor, romanın bir bölümünde horoz döğüşü izlerken tanıştığı Ekrem isimli gence karşı eşcinsel duygular besliyor, ayrıntılara çok dikkat ediyor, ve değişik takıntıları var. Çocukluğunda yaşadığı bazı olaylar kişiliğini derinden etkilemiş.
Ortalıkçı Kadın: Otelin temizlikçisi. Otuz beş yaşlarında; yüzü uzun, burnunun ucu kalkık, biraz dişlek, dudakları kalın. On sene önce köyünden gelip işe başlamış, otelin çatı katındaki iki odadan birinde kalıyor. (Diğer oda da Zebercet’in odası). Uykusu çok ağır olduğundan Zebercet’in bazı geceler yanına yatıp onunla birlikte olmasını fark edemiyor. Romanın sonunda Zebercet onu boğarak öldürüyor.
Gecikmeli Ankara treniyle gelen kadın: Otelde bir gece kalmıştır. Daha sonra civar köylerinden birine gider. Zebercet ondan o kadar çok etkilenir ki o gittikten sonra uzun süre kaldığı odanın düzenine hiç dokunmaz. Yirmi altı yaşlarında;uzunca boylu; saçları, gözleri, kara; burnu sivri, dudakları ince. Romanda fiziksel olarak fazla yer almıyor, ama Zebercet, sürekli onu düşünüyor.
Emekli subay olduğunu söyleyen adam: Orta boylu, tıknaz. Hicri takvimle bin üçyüz yirmi yedi doğumlu. Romanın büyük bir kısmında otelde müşteri olarak kalıyor. Çok okuyor. Otelden ayrıldıktan sonra kanun kaçağı olduğu, kızını boğduğu, ve bu sebepten arandığı ortaya çıkıyor.
Diğer kişiler: Romanda az yer tutan diğer kişiler: Otele gelen çeitli müşteriler. (Bir dişçi, bir kadın, bir yeni öğretmen çift, öğrenciler, gecikmeli Ankara treniyle gelen kadının unuttuğu havluyu almaya gelen iki köylü genci, ve diğer günübirlik müşteriler.) Zebercet’in Ulu Park’ta sohbet ettiği ihtiyar, Zebercet’in eşcinsel dürtüler beslediği soğuk demircide çalışan Ekrem, Zebercet’in sık sık gittiği içkili aşevinin garsonu.
Özet: Kasabadaki Anayurt Oteli’nin katibi Zebercet, kişilik bunalımı ve yalnızlık çekmektedir. Otele gelip bir gece kalan esrarengiz kadın tekdüze geçen hayatını değiştirir. Bu düşün peşinde bütün yaşamı, bastırdığı duyguları, ve sorunları ortaya çıkar. Kendi odasından, gizemli kadının bıraktığı odaya taşınır. Geçeleri, içinde o kadının da olduğu düşler kurmaya başlar. Sonra giderek otele gelen müşterileri kabul etmemeye başlar, ve en sonunda oteli dışarıya kapatır. Otel kapanınca ortalıkçı kadın köyüne dönmek ister. Bir gün, Zebercet aşevinde bir hayli içtikten sonra, aşevinden çıkan bir adamı takip ederek horoz döğüşlerine gider. Burada tanıdığı Ekrem isimli genci sinemaya götürür. Aklından onu otele “atmak” geçse de, onunla vedalaşır ve otele gelir. O gece, hayatında cinselliği az da olsa yaşayabildiği tek kadın olan ortalıkçı kadın’ı isteğiyle beraber olduktan sonra boğarak öldürür. Daha sonraki günlerde kasabada amaçsızca dolaşır. Bu arada kasaba adliyesinde izleyici olarak katıldığı bir duruşmada karısını öldüren sanığın yerine kendini koyarak bir iç hesaplaşma yaşar. Sanığın duruşması 28 Kasım gününe ertelenir. Adliyeden çıkan Zebercet, Ulu Park’da bir ihtiyarla sohbet eder. Daha sonra yabancılaşmasına, yalnızlığına, cinayet işlemesine rağmen hala özgür olmasına dayanamaz, kendini kadının kaldığı odanın tavanına asar. Romanın olay örgüsü böyle özetlenebilir.
Roman Türü: Romanın hem psikolojik roman, hem de sürrealist bir roman olduğu söylenebilir.
Alıntılar:
“...-Ağır bir söz mü söyledi sana? Vurdu mu? <bilemiyorum nedensiz olamaz mı ağır bir söz söylemek vurmak ya da konuşmamak vurmamak birşeyler uydurmamı istiyor yaptığımı yasaların daracık bir bölümüne sığdırmak nasıl da Emekli Subay’a benziyor tuhaf>...” (75)
“(Zebercet sarhoşken sızıp rüyasında kendi mahkemesinin olduğunu görüyor.)... Yargıç kürsüye vuruyor savunmanızı öldürme hakkı üzerine kurduğunuz anlaşılıyor bu konu burada tartışılmaz burada bir eylem yasaların bir bölmesine sığdırılır diyor...” (94)
“...Yeryüzünde canlı kalmanın birbakıma suç işlemeden olamayacağını bilmeyen, kendilerini suçsuz sanan insanlardan çekiniyor, utanıyordu...” (96)
“... Ne oldu? Yapmayı unuttuğu birşeyi mi anımsadı birden? Ya da yeryüzünde tek gerçek değerin kendisine verilmiş bu olağanüstüyaşam armağanını korumak, her şeye karşın sağ kalmak, direnmek olduğunu mu anladı giderayak? Yoksa bilinçsiz canlı etin ölüme kendiliğinden bir tepkisi miydi bu?...” (108)
B: Biçim İncelemesi
Dil: Roman yalın ve temiz bir Türkçe ile yazılmış. Zaman zaman, otele gelen köylüler, kendi günlük konuşma alışkanlıklarına ait bazı tabirler kullansalar da, roman günümüz Türkçesi ile yazılmış.Bunun nedeni de romanın yazıldığı zamanın şartlarına göre modern bir kasabada geçmiş olmasıdır.
Anlatım Öğeleri: Romanda çok değişik anlatım tekniklerine başvurulmuş. Kasaba ve insanları, fazla uzun olmayan, sıkmayan tasvirlerle çok başarılı bir biçimde anlatılmış. Karakterlerin, özellikle Zebercet’in buhranlarla dolu iç dünyası çok başarılı iç monologlarla ve çözümlemelerle aktarılmış. Özellikle dikkat çeken ise, Zebercet’in ruhsal krizlerinin ve rüyalarının, noktalama işaretleri kullanılmadan aktarılarak gerekli havanın başarıyla sağlanmasıdır.
Anlatıcı: Romanda, olaylar üçüncü tekil şahıs ağzıyla aktarılmış ama iç çözümlemeler, Zebercet’in aklından geçenlerin birinci tekil şahıs tarafından aktarıldığı da görülüyor.
Tür Kimliği: Romanda olaylar çoğunlukla bir günlük gibi, kronolojik sırayla aktarılmış.
C: Üslup
Yazar çok mantıklı cümlelerle anlatıyor hikayesini. Kullandığı yalın, duru, ve temiz dil, Yusuf Atıgan’ın kendine has üslubu olmuş. Anlatım tekniği ve kurgusundan, ayrıntıları, imgeleri usluca kullanışından ve sıkça kullandığı iç monolog ve bilinç akışı tekniği açısından bakıldığında Yusuf Atıgan’ın edebiyatımızda farklı ve kendine has bir üslup oluşturduğu rahatlıkla söylenebilir.
D: YazarınYazın Dünyasındaki Yeri
Yusuf Atılgan, bireyin ruh halini en iyi yansıtan yazarlardan biri olarak tanınmıştır. Özellikle Anayurt Oteli, bu alanda bir başyapıt olarak değerlendirilebilir. Böyle kaliteli bir yazarın, aslında fazla eser veremeden aramızdan ayrılmış olması üzüntü vericidir.



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Celse [Öykü]


M. Ali Okan Doğan kimdir?

Pek kayda değer bir şey yok.

Etkilendiği Yazarlar:
Yusuf Atılgan, Oğuz Atay, Sabahattin Ali, Vüs'at O. Bener


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © M. Ali Okan Doğan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.