Bir doktor, diplomasını hak ettikten sonra kendi pozisyonunda işe başlar. Bunda anormal bir durum yoktur. Kimse Tıp Fakültesini bitirmiş bir hekime sen önce bir hastane ortamının tozunu yut, git ameliyathanede geri hizmetlerde çalış, hasta muayene edemezsin hemen, demez, diyemez. Diplomanı bırak sağlık kuruluşuna, sana 600 TL verelim gibi saçma tekliflerde de bulunmazlar. Asgari ücret asla teklif etmezler. Doğrusu da zaten hekimin hak ettiği şekilde çalışmasıdır.

Gelelim öğretmenlerimize. Dur öyle hemen sınıfa girip, öğrencilere ders anlatır mı bir öğretmen. Önce tebeşir tozunu iyice yut, eskiler bunu çok yaptı. Sonra sıraları temizle. Daha yeni öğretmen olmuşsun bir köşede ders dinle. Ders, araç, gereçlerini sınıfa getir, götür. Ya da "Ver diplomanı okula cüzi bir bedel karşılığında", diyemez, dememeli de zaten.

Bunu bir avukat için de sizler kolayca yazabilirsiniz benim yerime ama yormayım kimseyi. Önce adli dosyaları taşı, evrakları düzenle. Öyle var mı hemen hukuk bürolarında çalışmak, davalara girmek. Elbette ki olmaz, mantığa, iş hukukuna aykırı. Bu gençler koskoca Hukuk Fakültesini bitirmişler.

Gelgelelim İnşaat Mühendislerine. Matematik, fizik ağırlıklı, kazanılması ve okunması o kadar kolay olmayan bir bölümü teorik ve uygulamalı olarak bitiriyorlar, yapılar için imza yetkisi alıyorlar, Rektör imzalı diplomaları var fakat Üniversitelerin 4 yıllık İnşaat Mühendisliği Fakültesini başarıyla bitiren İnşaat Mühendisleri üzgünüm bunu yazarken ama işsizler. Akıl alır gibi değil.

İlk başta şantiyelere başvuruyorlar. Muhatap oldukları kişiler çoğunlukla müteahhidler. Onlar da genelde mühendise ihtiyaçları olmadıklarını söylüyorlar. Olanlar ise "diplomanı bırak,sen gelme" diyorlar. Allah korusun bir deprem olsa ya da bir inşaat işçimiz vazife esnasında kaza geçirse ya da daha kötüsü olursa bu gençlerin daha meslek hayatına başlamadan bitmez mi meslek hayalleri?

Eş, dost, sokaktaki insan, "Girsin bir markette çalışsın" deyiverir kolayca. Elbette her iş kutsaldır ama herkes haklı olarak kafa yorduğu, hayalleri uğruna gece, gündüz emek verdiği kendi branşında ekmek parasını kazanmak ister.

Şirket başvurularında, bir inşaat mühendisini vasıfsız işçi gibi görüp "Önce şantiyelerin tozunu yut, kolay mı masa başında çalışmak" diyenlere ne demeli?

Merkezi Kahramanmaraş olan ve toplam 10 ilimizi yerle bir eden deprem, bu anlattığım gerçeklerin acı bir tokadıdır. Denetimsiz yapılar sevgili halkımıza mezar olmuştur.

Pandemi öncesi ve sonrası ekonomik anlamda ilk çöken sektör ne yazık ki "inşaat" olmuştur. İşe giremedikçe İnşaat Mühendislerinin hayalleri ve umutları da enkaz altında kalmıştır. Ülkenin geleceği olan bu gençler bırakın sağlam yapıyı kendi yaşamlarını bile inşa edemez, önünü göremez hale gelmiştir.

Hem tecrübesiz diye işe almayıp hem de 3- 5 yıl deneyimli olmak, diye şart koşulan iş ilanları daha da trajikomik değil mi?

Malum ülkemiz deprem kuşağında yer alıyor. "Deprem değil sağlam olmayan yapıların insanları öldürdüğü" gerçeğini bütün uzmanların dile getirdiği şu acılı günlerimizde umarım bütün inşaatlar; doğru bölge ve zemine, eksiksiz malzemeyle yapılır.

İnşaatların temelinden, teslimine kadar ki geçen süreçte kontrol ve denetimleri uzman ve yetkili kişilerce yapılır.

Böyle bir felaketle bir daha karşı karşıya kalmayalım inşallah, kalırsak bile sapasağlam yapılar içinde depremden hiç bir yara bile almadan kurtulmak nasip olsun herbirimize.

Bu vesile ile depremde yitirdiğimiz bütün vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.