Barışı bulacağız. Melekleri duyacağız, göğün elmaslarla parladığını göreceğiz. -Çehov |
|
||||||||||
|
Şu sıralar hayat pahalılığına karşı "ne ucuz ki artık?" tepkisi, davranışlar için de "Kim normal ki?" repliğine dönüştü. Dünyayı saran pandemi illeti, garip giden akışın seyrini biraz daha hızlandırdı. Çoğu kişinin tutum ve davranışları değişti. Varolan takıntılarına yenileri eklendi. Çoğu çocuk yabani, gençler içine kapanık, erişkinler ise aşırı kaygılı, kuruntulu, öfkeli oldu. Pek çok kişi bu süreçte psikolojik destek aldı. Pandeminin ilk çıktığı zaman ki katı kurallar (14 kural) kademeli olarak kalktı ama coronanın dünyayı tam olarak terketmediğini bilmek çoğumuzu endişelendirdi. Kimi de "Aman nasıl olsa geçirmeyen kalmayacak bu hastalığı ha şimdi ha sonra yetti canımıza", dedi kafasına göre yaşadı. Kimi "maske, mesafe, hijyen"üçlüsüne harfiyen riayet etti, bütün aşılarını aksatmadan yaptırdı hiç yakalanmadı kimi de her şeye dikkat etmesine rağmen bir de değil bir kaç kez coronaya yakalandı. Bu olay bile başlı başına kafa karışıklığı yarattı. "O kadar dikkat etmeme rağmen nasıl, nerede, kimden bu virüsü kaptım", diyenlerle, "Hiç umursamadım gerek ailem gerekse iş çevremde corona temaslısı oldum fakat her seferinde beni teğet geçti", diyenlerin ortak şaşkınlığı sohbetlerin ana konusu oldu hala da öyle. 65 yaş üstü bireyler evlerine mahkum edildi. Amaç, onları korumaktı ama bu gereğinden fazla abartıldı. Yakınen tanıdığım yaşına rağmen çok dinç, hiç bir rahatsızlığı olmayan, hayatın içinde ve aktif yaşayan sağlıklı kesim, dışarı çıkmaları tamamen yasaklanınca resmen travma yaşadılar. Aynı evde oğlu, kızı, gelini, damadı ve torunlarıyla yaşayan pek çok yaşlımız "evde kal", çağrısına uydu ama dışarıdan eve gelenler ferdi virüsünü de faiziyle eve getirdi. Yani yaman çelişkiler yaşandı önlemler alınırken. Hele aynı evi paylaşanların özel arabalarında maske takmaya zorlanmaları akıllara zarardı. 65 yaş üstüne belli saatlerde dışarı çıkma izni verildiğinde bazılarının yürüme problemi yaşadığını da gördük maalesef. Otobüslerde hala tek veya çift maske takan, eline plastik eldiven geçiren veya mendille demirleri ve askıları tutanlar mevcut. İlginç olan ise aksıran, öksürenlerin nedense büyük çoğunluğu maskesiz. Üstelik çoğu ağzını, burnunu kapatmıyor, dışarı mikrobunu kusursuzca yayıyor. Maskeliyse rahat hapşırmak için komple açıyor. Kalabalık nüfus nedeniyle orta ve arka kapıdan da yolcu bindiği için pandeminin en yoğun zamanı da buna dahil otobüs kartları şöför mahalline kadar bilmem kaç kez el değiştiriyor ve basıldıktan sonra sahibine ulaşana dek "Yoğun kıvamda temaslı kart" haline dönüşüveriyor. Asansör, ATM gibi dokunmadan işlem yapılamayan alanlarda herkes kendince bir çözüm üretti. Kimi mendille, kimi sert bir cisimle bastı numaralara. Ben ise işaret parmağımı gözlerime, burnuma, ağzıma yanlışlıkla değdiririm kaygısıyla kapı tıklarmış gibi orta parmağımı kullandım. Komik ama bu da benim pandemiyle gelen bırakamadığım bir alışkanlık oldu. Selamlaşmalarda tokalaşma ve öpme alışkanlığını bırakanlar da var devam ettirenler de. En güzeli de pandemide yaygınlaşan göz ve yürek selamı ile yumruk tokuşturma oldu. Çoğu kişi özellikle akşamları hala yasak varmış gibi hızlıca evine koşuyor oysa özgür olduğunu biliyor. Kanımıza işlemiş yasaklar sanki. Bence en güzel kazanım; çoğu insan elini daha doğru ve sık yıkama alışkanlığı edindi. Bu olayı abartıp cildini aşırı tahriş edip soluğu hastanelerin cildiye bölümlerinde alanlar da oldu. Daha neler neler var buraya sığdıramadığım. Sonuç olarak, oldukça zor günler geçirdik her birimiz. Dünya çok büyük, virüs küçücüktü ama meydan okudu acımasızca. Bağışıklık sistemi zayıf olanlar, ağır hastalıklarıyla mücadele ederken bu virüse yakalananlar ile ne yazık ki başta doktor, hemşireler olmak üzere tüm sağlık camiası, eczacılar, pandemi süresince kesintisiz çalışmak zorunda kalanlar daha fazla etkilendi Covid-19'dan. Bu yazım vesilesiyle salgında kaybettiklerimizi tekrar saygıyla, sevgiyle ve minnetle anıyor Allah'tan rahmet diliyorum. Bir daha böylesine korkunç bir salgınla karşılaşmamamız umuduyla herkese esenlikler temenni ediyorum.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Aysel AKSÜMER , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |