Matematiğe, yalnızca yaratıcı bir sanat olduğu sürece ilgi duyarım. -Godfrey Hardy |
|
||||||||||
|
Hayır, yani başka iş de bilmiyordu ki! Üniversiteyi birkaç yazı yarışmasında birinci olduktan hemen sonra paramı yazılarımla kazanacağım diyerek bırakmıştı. Bunun üzerine babası ona küsmüştü hatta onunla bir süredir konuşmuyordu. Annesi arada onu yokluyordu ama üç yıl geçmesine rağmen rahat rahat baba evine gidemiyordu. Bu hayattaki yegane başarılarından biri, sokağın köşesindeki bakkaldan aldığı ucuz sigaralarıydı. Bazen veresiyeyle bazen birilerinden borç alarak bazense cebindeki parasıyla sigaralarını almayı asla ihmal etmiyor bu konuda kendisiyle övünç duyuyordu. Sadece karnını doyuracak kadar parası olsa bile önceliği belliydi. İnsanlar, hiç anlam veremiyorlardı ona. Zaten onlar ne bilirlerdi ki? Oysaki birçok şeye harcanan paralardan daha anlamlıydı sigaraya tüm servetini bırakmak. En azından sigara kendisine fazla bir vaat vermiyordu. Kısa bir süre sonra yoldaşlıklarının biteceğini bilerek alıyordu sigaralarını. Kandırmaca yoktu, tutulmayan sözler yoktu, tüm malvarlığını üstüne geçirip kaçma ise hiç yoktu. Gerçi onun malvarlığı da yoktu. Gülmeye başladı kendi kendine. Babası görse ağlanacak haline gülüyorsun, derdi. Güneş artık tamamen yükseldiği sırada kapısı çalındı sert bir biçimde. Her kim gelmişse alacaklı gibi çalıyordu kapıyı ki gelen kişinin zaten alacaklı olduğunu ,çok kısa bir zaman sonra, kapıyı açınca anladı. “Feridun bey, sabah sabah yüzünüzü görme mutluluğunu neye borçluyum efendim?” “ Bana borçlusun efendim. Ya Ziya, üç ay oldu kira parasını ödemeyeli. Her geldiğimde de kapıyı açmıyorsun. Yok dışardaydım yok şöyleydi böyleydi diye geçiştirip duruyorsun. Yazık, geçen gün hanımı da kandırmışsın. Acındırmışsın kendini, iki de güzel laf etmişsin. Sabahtan akşama kadar, yazık bey, çocuğun durumu yok pek de iyi biraz idare etsek ya diye, beynimi yedi. Hayır senin ne kadar cingöz olduğunu bilmesek inanacağız. Ver oğlum artık benim paramı!” “ Niye öyle söylüyoresun Feridun amca ben de olsa sana hemen borcumu ödemez miyim? Gelecek yarışmaya yazı yetiştiriyorum. Birinciye beş bin vericeklermiş. Hele bir birinci olayım hemen ödeyeceğim . Hem dediğin gibi ne zamandır birbirimizi tanıyoruz kaçmıyorum ya bir yere Feridun amca biraz anlayışlı olamaz mısın?” “ Olamam efendim olamam! Hiç duygu sömürüsü yapma bana. Hem nasıl yarışmaysa bu Allah’ın işi her ay var her ay beş bin tl veriyorlar; fakat sen bir türlü birinci olup bana kira paramı ödeyemiyorsun. Orayı bir zıplayacaksın artık Ziya. Hem bana amca felan deme nerden amcan oluyorum ben senin! Bildiğim kadarıyla bir ekek kardeşim yok arkek kardeşimin Ziya adında bir oğlu ise hiç yok! “ “ Aşk olsun Feridun amca, hepimiz Adem ile Havvanın torunları değil miyiz? Bak milattan önce yaşamış atalarının kemiklerini sızlatacaksın? Hem keyfimden değil ki bir türlü hikayelerimi yetiştip gönderemedim yarışmaya. Seni kandırmıyorum. Bu sefer farklı, hikayemi bitirmek üzereyim. Tüm borçlarımı ödeyeceğim sana. Bizim işimizde her zaman ilham gelmiyor ki! Bazen geliyor bazen gidiyor. Üç aydır tıkanmıştım ama şimdi ilham perilerim geldi.” “ Ziya, oğlum bak benim bu laflara karnım artık tok. Birbirimizi kandırmayalım. Ya benim paramı ver yada dairemi gün içerisinde boşalt. Yoksa icraya veririm seni!” “ Feridun amca, Ayşe teyzeyle evlilik yıl dönümünüz yakın değil mi? Ayşe teyzeye bedavadan bir sürpriz yapıp onu mutlu etmek istemez misin? ” “ Neyden bahsediyorsun? Hem benim bilmediğim şeyi sen nerden biliyorsun?” “ Yahu, sen nerden bildiğimi boşver. Bak ben senin ağzından güzel bir aşk mektupu yazayım. Sen de bunu Ayşe teyzeye oku. Kadıncağız çok sevinir valla! Senden para felan istemem. Sadece şu yarışma için birazcık daha süre ver bana. Hem… Az önce yiğenin olduğumu kalbul etmedin ama oğlum dedin. İnsan oğluna biraz yardımcı olmaz mı?” Birkaç dakikalığına ortam sessizleşti. Yataktan kalkar kalmaz koşar adım buraya gelen adamın uykusuz olduğu her halinden belliydi. İlk geldiğindeki öfkeli ve kararlı tavrının yerini şaşkın ve düşünceli bir ruh hali almıştı. Doğruya doğru! Ziyadan pek hoşlanmazdı. Ziya… Kirasını doğru dürüst ödemezdi. Düzenli bir işi, düzenli bir hayatı yada düzgün bir kişiliği yoktu. Fakat gel gör ki oğlan laf cambazlığıyla kendisini Ayşe’ye sevdirmişti. Ondan bu kadar sabretmişti ya! “Neyse…” dedi kendi kendine. Bu sefer son! Bu sefer son defa, karım için sesimi çıkartmayacağım! “ İyi bakalım, dediğin gibi olsun. Ama bu sefer gerçekten sondu. Bu ay da sözünü tutmazsan gelecek ay icra memurlarıyla dikilirim kapına; haberin olsun! İki güne de mektubu isterim.” “ Merak etme, Feridun amca! İki güne mektubun iki haftaya da paran hazır olacak!” Koridorda homurdana homurdana giden adamın arkasından bağırdı. Feridun’un sabrını zorladığını biliyordu. Sabahın kör vaktinde ezan okunur okunmaz sarı bıyıklı adamı görmesi bunun kanıtıydı. Aslında bu defa, daireden atılacağına emindi. “Talih!” dedi kendi kendine. Bu konuda yüzüme güldü ama hikayemi bitirebilecek miyim bu sefer. Üstelik tek sıkıntısı bunlar da değildi acıkmıştı. “Bir sen eksiktin!” dedi karnının gurultusuna. Biraz temiz hava almak için camını açtı, caddedeki yavaş yavaş artan insan kalabalığını izledi. İnsanlar çoğaldıkça karnının gurultusu daha çok artıyormuş gibi geldi. Belki kıyıda köşede harcamadığı biraz parası vardır diye ceplerine bakındı ama tek bulabildiği birkaç sigara ve not defteriydi. “En iyisi,hikayeme devam edeyim. Hem açlığımı unuturum hem de hikayemi çabucak bitirebilirim. Evet, evet… Nerde kalmıştık. En son adam sevgilisiyle kavga etmiş bir halde evden çıkıyordu. Sonra o üzüntüyle acıktığı için… Hayır, saçmalama! Evden üzüntüyle çıktığı için bir süre nereye gideceğini bilmediği bir halde yürüdü. Sonra göğe baktı ve oradaki lacivert balonu gördü. Peki, niye lacivert? Keyfimin kahyası mısın?! Lacivert işte! Gülkurusu olsa daha mı iyi olurdu? Gülkurusu demişken annem çok güzel gül reçeli yapardı. İstesem gönderir mi acaba? Bide yanında poğaça gönderse… Neyse konudan çok koptuk! Adam en son lacivert poğaça görüyordu. Lacivet poğaça mı? Yok artık, daha neler! Yapamıyorum, yazamayacağım. Açlık beynimi yiyor, düşüncelerimin hepsi ona birer yiyecek! Önce yiyecek bir şeyler bulmalıyım. Hem ne demişler sağlam kafa tok karında bulunur. Bu böyle değildi ama neyse artık aç Ziya da oynamıyor zaten!” Genç adam bulabildiği bozuklukları birleştirdiğinde bir simit dahi alamayacağını farketti. Yemek yemek için arkadaşlarımdan birine mi gitsem diye düşündüğünde bir haftadır onlardan geçindiğini, üstelik en son seferinde arkadaşının onu az daha rencide edecek laflar söylemesine göz yumduğunu farkedince vazgeçti. Böylelikle, inşaat ustası Hüseyin’e iş sormaya karar verdi. Çok fazla para istemezdi karnı doysa onun için yeterliydi. Sandalyenin üzerindeki kırışmış pantolonuyla gömleğini özensizce üzerine geçirdi. Gündelik işlere giderken hep bunları giyinirdi. Bir editörle buluşacaksa veya yarışmalar için yazılarından birini vericekse,o zaman, dolabındaki tek ütülü siyah takım elbisesini giyer ve saçlarını bir güzel tarardı. Kaldığı pansiyondan inip kalabalık caddelerden geçerken Hüseyin’in en son yaptığı inşaatın bulunduğu yere doğu yöneldi. Büyük ihtimal, orada Hüseyin’i bulur ardından akşama kadar canı çıkıncaya kadar çalışırdı. Bu süre zarfında bayılmazsa da günlük yevmiyesini alır; ardından cebine giren üç beş parasıyla yiyecek bir şeyler alırdı. En sonunda, öyle de oldu! Hüseyin’i buldu, Hüseyin ona bir parça ekmek verdi. Bu sayede bayılmadan çalıştı, akşam olunca da parasını aldı. O parayla da sokak satıcısının birinden tavuk pilav alıp bir güzel karnını doyurdu. Gece on iki gibi evine vardığında ay ışığının yansıdığı çalışma masasını gördü. Bugün, ekmek telaşesinden hikayesini hiç düşünememişti. Dahası birkaç gün daha hikayesi hakkında düşünmek istemiyordu. Bugün inşaatta kazandığı para, onu iki-üç gün doyurmaya yeterdi. O zaman açlığı gideceği için—Bir dakika ne?! “ Bu hikayenin yazmakta zorlanan bir yazarın içsel karamsarlığı üzerine olması gerekiyordu! Açlığı hakkında değil! Off… Ne güzel başlamıştım, neden saçmaladım ki şimdi? Yani, yarışma süresinin bitmesine dört gün kalmışken bu kadar zırvalamak… Acıktım mı acaba? Her neyse bu hikaye de çöp oldu. En güzeli, baştan başlayayım ve bu sefer açlıktan bahsetmeyeyim!” Vee… Böylelikle asıl yazarımız, yazamama hikayesini çöpe attı. Tekrar yeni bir hikayeye başladı. SON
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Sinem Bağcivan, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |