İnsan kendini bilmeli. Gerçeği keşfetmeye yaramasa da, yaşamayı öğretiyor. Ve bundan daha güzel birşey yok. -Pascal |
|
||||||||||
|
Dünyamızda ki her şeyin bir gayesinin mutlak var olduğu bir aşikârdır. Mübarek Ramazan da Âlemlerin Rabbi Allah c.c. kudret dâhilinde belirlenen bir şekilde, belirli bir vakte kadar nefsine hâkim olarak aç kalınarak, açların halinde anlayarak onlara yardım etmenin gerekliliğini anlamak için bize farz kılınan bir ibadet şeklidir. Bunun sonucunda sevaplar kazanılarak hakkın rızasına varırız buda aşikârdır. Gelin bu Mübarek Ramazan ayında Hacivat ve Karagözümüzü ziyaret edelim, haliyle Hacivat ve Karagözün geçmişteki hallerini bildiğimiz gibi bu ziyaret sonrasında, onların samimi dostlukları komşuluklarının sıcaklığı samimiyetinin nedeni biliniyorsa, gelecekteki sonucu da bilinebilir derken maalesef artık bilinmiyor unutulmuş terk edilmiş komşuluk ilişkileri. Buyurun ziyaret edelim bu iki gönül dostunu. Hacivat’ımız havanın sıcak olması nedeniyle, Karagöz’ün bahçesiyle evi serin diyerek, tuttuğu orucu etkisiyle sıcaklıktan etkilenmemek akşam ezanına kadar bahçede serinlikte ağaçların gölgesinde Karagözle oturmak muhabbet etmek için, Karagözün evine doğru yola çıkar. Karagözün evine gelir yine her zamanki gibi hızlı hızlı kapıyı çalar. Gölgelikte serinlemek için uzanan Karagöz bir hışımla silkelenerek kalkar. İçinden -Kimdir bu vakitte alacaklı gibi kapıyı çalan densiz Diyerekten bir hışımla kapıya yönelir kapıyı açar, Hacivat’ı karşısında görür. Sinirle. -Hacivat’ım anlamalıydım senden başkası alacaklı gibi kapıyı kimse çalmaz, nedir bu telaş, bahçede serinlemek için uzanmıştım, keyfimin içine limon sıktın yine, hoş geldin. -Allah söylettiriyor ağzından da bal damlattırıyor? -Ne yalı Hacivat’ım, ben inek miyim? -Karagözüm bal damlıyor diyorum. -Ne balı ben oruçluyum Hacivat, oruç senin başına vurmuş, gel gir içeriye. -Karagözüm bende bahçende olmazsa evinde serinlemek için geldim, senin evinle bahçen çok serin ben o nedenle ağzından bal akıyor, doğru söyledin demek için öyle söyledim. -Köye mi gittiğini söylemedin? Bana söylemene gerek yok Hacivat’ım, köy senin köyün. -Hele bir gölgeliğe geçelim de bu muhabbete devam edelim, yoksa akşam zor olacak Karagözüm. Bahçeye doğru yöneldiler. Az ilerde söğütlerin altındaki sedire uzandılar. Hacivat. -Oh çok şükür dünya varmış. Karagöz -Dünya kime darmış? - Serinlikte dünyada var olduğumu anladım Karagözüm. -Ben neden geldiğini anladım, ben anlayışsız birimiyim Hacivat’ım. -Anladın da her neyse Karagözüm, akşama ne var İftar sofrasında? -Anahtarın sofrada ne işi var? -Anahtar değil iftarda sofrada ne var? - Duvarın dibinde kim mi var? Kimse yok olsa olsa kedi olur. -İftara daha çok var, az uzanalım Karagözüm uykumda var, şöyle serinlikte az kestirelim istersen. -Neyi keselim serinlikte, koç mu aldın? -Uzanalım serinlikte. - Akşam kimin kapısını çalalım, belki sofralarında kendilerine kadar yemekleri vardır, istersen size çağıralım. -Tamam, Karagözüm size çağıralım. -Niye sizin evin dibinde su mu çıktı? -Ne suyu? -Kuyu suyu? -Ne kuyusu? -Artezyen kuyusu? -Karagözüm ben uyku diyorum sen kuyu diyorsun! -Buyur uyu rahat rahat, az bende kafamı dinlendireyim. -Benimi sevindireceksin Karagözüm? -Ne sevindirmesi? -Sen dedin ya az önce. -Hacivat’ım Ramazanlık diye sopa atmayayım diyorum, sen kaşınıyorsun, benimle dalgamı geçiyorsun? -İşte yine dedin sevindireyim diyorsun. -Öyle demiyorum kalk git istersen diyorum. -Bak seni seviyorum diyorsun, bende seni seviyorum, akşama üç beş komşuyu sizin eve davet ettim. -Neden kendi evine davet etmedin? -Sen sevabı seversin bu Ramazanlıkta dedim. -Ben mi orucumu yedim ne zaman? -Yedin değil, dedim dedim. -İyi etmişsin, akşama hazırlık yapalım haydi kalk, uyumanın zamanı değil. -Uyu Karagözüm uyu, ben fırına verdim 3 adet güveç, içine de attırdım kuşbaşılarını tam ağzına layık. Ezan vaktinden önce çırak getirecek, için rahat olsun, bu akşam iftara sizde bendesiniz. -Hacivat’ım beni mahcup ediyorsun, hani nerede benim yapacağım sevap? -Sende evini kapını gönlünü açıyorsun, ayranlarda su senden olsun Karagözüm. Yıkmadık perdeyi eylemedik viran sürçü lisan ettik ise âşık Gülveren’le beraber af ola. Mehmet Aluç / Aşık Gülveren
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mehmet Aluç, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |