Sanatçının işlevsel tanımı bilinci neşelendirmektir. -Max Eastman |
|
||||||||||
|
-Buyur, ne istersin? -Köfte ve ayran. -Köfte yok, ayran var. -Ne yiyebilirim? -Biftek, pirzola, uykuluk ve ciğer. -Tamam. O zaman pirzola ve ayran. Adam eliyle karşı tarafa bir işaret verdi. Çünkü birkaç metre ötede hayvan kesimi yapılan bir yer var. Mezbahaya benziyor. Oturduğum yerden içerisini görebiliyorum. Bellerindeki kılıflara takılı bıçaklarıyla kendilerinden emin adımlarla dolaşan üç adam var. Öylesine emin olmalarını ayıpladım. Bu adamlar kendilerini ne sanıyorlar acaba? Altı üstü katil ya da cellat işte. Girişte sağ tarafta üç tane dana var, az sonra başlarına geleceklerden habersiz biri ayakta saman yiyor, ikisi oturmuş ağızlarını şapırdatarak geviş getiriyor. Mezbahadaki adamlardan biri kanlı bir bez parçasına sarılı bir kilo kadar eti kulubenin kapısına kadar getirip: -Ustaaa! Diye seslenince usta dışarı çıktı, eti aldı; getirenin eline biraz para sıkıştırdı. Adam eti bıraktıktan sonra ayaktaki dananın ipini çözdü, çekeleye çekeleye hayvanı biraz ileriye götürdü. Diğer ikisi de geldi ve üçü birden danayı yere yıkıp arka ayağından birine zincir bağladılar. Sonra da vinçle hayvanı yukarıya doğru çektiler. Yerden bir metre kadar kafası yükselince de adamlardan biri bıçağını kılıfından çıkarıp, diğerleriyle şakalaşp gülüşerek hayvanın boğazını kesti. Kırmızı kan fışkırdı etrafa, kesen kendini bir adım geri attı; üstü batmasın diye. Hayvanın bedeni sağa sola sallandı, ayakları debelendi bir müddet... Ortalığı acayip bir kan kokusu sardı. Bendeki de akıl, bu manzarayı seyrederek nasıl yiyecektim yemeğimi? Yer değiştirdim, arkamı döndüm mezbahaya. Az sonra da et ve ayran geldi. Ekmek ve küçük bir tabak salatayı da sonra getirdi kebapçı. Yemeğimi yerken az önceki gördüklerimi unuttum. Yemeğim bitince tekrar yönümü çevirdim. Dana yüzülmüştü. Bu sefer bir başka adam asılı hayvanın karnını yukarıdan aşağıya doğru yardı. “Foşşş” diye bir sesten sonra neler dökülmedi yere neler! Kan kokusundan başka pis bir koku kapladı etrafı, zaten tezek kokusu geldiğimden beri vardı, ama bu çok daha beter bir kokuydu. Yemek parasını hemen ödeyip adeta kaçarcasına uzaklaştım oradan. Galiba artık aylarca et yemeyecektim! Devam edecek...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |