..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Gençliğinde müzik öğrenen, felsefeyi daha iyi anlar. -Platon
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Ömer Faruk Hüsmüllü




5 Aralık 2017
Köpeğin Adı Badi - 80 (Son Bölüm)  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Bu eser yayımlanırsa, elde edilecek telif ücretinin tamamı “Sokak Hayvanlarını Koruma Derneklerine” bağıışlanacaktır. ÖFH


:BAIB:
     Kenan Baba köy mezarlığına defnedildi. Hoca'nın dediğine göre, buraya gömülmeyi vasiyet etmiş. Cenaze merasimindeki insanlar, yavaş yavaş mezarlığı terk etmeye başladılar. Birkaç kişi beni sahiplenmek istediyse de Hoca, bu isteklere itiraz ederek son noktayı koydu:
     -Badi'yi hiç kimseye vermem. Onun yeri benim yanımdır.
     Kenan Baba'nın mezarının üzerine çıktım. Beni görenler buradan indirmek istediler, hepsine hırladım. Kimse cesaret edip de yanıma yaklaşamadı. Gene Hoca girdi devreye:
     -Arkadaşlar, Badi'yi kendi haline bırakalım. O ne yapacağını bilir, deyince beni rahat bıraktılar.
     Tek başıma kaldım mezarlıkta. Ortalıkta tuhaf bir sessizlik vardı. Rahatlatıcı, biraz da ürkütücü.... Mezarın üzerinden inip gezindim içeride. Çeşmenin yalağından su içtim. Birkaç kuş da vardı benim gibi su içen. Bunlar beni görünce korkup kaçtılar. Mezarların çoğunun başucuna ağaç ekilmiş, hemen hemen hepsi selvi ağacı... Selvi ağacı ekmenin elbet sebebi vardır; sağ kalanlara iletilmek istenen mesajlar olabilir mi?
     Tekrar gelip Kenan Baba'nın mezarı üzerine yattığımda ortalık kararmıştı. Uyudum. Rüya gördüm. Hem de ne rüya! Belki de gördüğüm rüya değil, gerçektir:
     Kenan Baba ile uzun uzadıya sohbet ettik. Artık ben de tıpkı insanlar gibi konuşabiliyordum. Önce kafama aldığım o darbeden sonra insanların konuşmalarını anlamaya başlamıştım, sonra okumayı öğrendim ve bunu bilgisayarda yazmayı öğrenme takip etti. İşte uyanmadan az önce Kenan Baba ile konuştuklarımız:
          -Biliyorum, sen buradan gideceksin. Git arkadaşım Badi. Hayat senin, istediğin gibi yaşama hakkın var. Dedi.
     -Evet, doğrusu gitmek istiyorum. Sütkardeşim Aslancık'ı ve Cafer Aga'yı çok özledim. Belki onları bulurum umudu azıcık da olsa var içimde. Gideceğim, ama senden nasıl ayrılacağım. İşte bana zor gelen bu.
     -Badi arkadaşım, biz ayrılmayacağız; sen beni unutmadığın sürece ben hep senin yanında, seninle beraber olacağım.
     Uyandığımda güneş doğmak üzereydi. Gerçekten de insan gibi konuşabilecek miyim diye birkaç söz söylemek istedim. Hırıltı çıktı ağzımdan, kendimi zorlayınca ise sadece havlayabildim. Rüyaymış.
     Kenan Baba'nın mezarına birkaç defa kafamı sürtüp oradan ayrıldım. Bu güzel insanı hiç unutmayacaktım. O beni gerçekten çok sevdi, sevmekle kalmadı bana saygı da duydu. Acaba ondan başka bir hayvana hem de bir köpeğe saygı duyan başka bir insan var mıdır? Hoşça kal Kenan Baba, hoşça kal.
     Eve gittim.
     Bahçe kapısının altından süzülerek içeri girdiğimde her taraafı bir ölüm sessizliği sarmıştı. Ortalık sisli, pusluydu. Oysa mezarlıkta da geldiğim yolda da sis, pus yoktu. Daha önceki görüntülerden çok farklıydı şimdiki! Kenan Baba'nın otomobili hurdaya ayrılacak bir arabaya dönüşmüş, otlar sararmış, ağaçların tamamı yapraklarını dökmüş, gövdeleri kurumuş, ev çöktü çökecek, benim yuvam birkaç çürük tahtadan ibaret kalmış, duvarlar yan yatmış, demir kapı paslanmış... Ne olmuş buraya? Bir gecede bu kadar değişiklik nasıl meydana gelmiş? Yoksa şu anda yaşadığımı sandığım zaman parçası yüz sene sonrasına mı ait? Evet, bu zaman tüneline ait bir eskitmeden başka bir şey olamaz.
     Sokağa çıktım. Bir an önce buradan uzaklaşmalıydım. Çünkü beni götürmek için birazdan Hoca'nin geleceğini tahmin ediyordum. Ona buralardan gitmek istediğimi, onunla kalamayacağımı nasıl söylerdim? En iyisi kaçmaktı. Yola çıkıp, hızlı hızlı yürüdüm. Bir otomobil sesi duyunca ağaçların arkasına saklandım. Yanılmamışım, gelen Hoca'ydı. Arabasından indi, bahçe kapısını açtı, içeri girdi. Birkaç defa bana seslendi...
     Daha fazlasını duymak istemiyorum. Kaçmaya başladım. Kaçtı, kaçtım...
     Toprak bir yolda yürüyorum, neresi olduğunu bilmiyorum. Şarkımı söylüyorum; biri de benimle beraber bu şarkıyı mırıldanıyor. Kim mi? Kenan Baba....
     Kıpır kıpır eder bu yüreğim,
     Ben neden serseri bir köpeğim?
     Eller uyurken, ben hep gezerim
     Ben neden serseri bir köpeğim?
     Bitti
(Not: Bu eser yayımlanırsa, elde edilecek telif ücretinin tamamı “Sokak Hayvanlarını Koruma Derneklerine” bağıışlanacaktır. ÖFH)



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın 1. bölüm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 2
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 32
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26
Göçe Göçe - Köyümüz Yok Olmuş - 48 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 31

Yazarın roman ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ücretsiz Kitap Dağıtabileceğim İstanbul’da Bir Mekan Arıyorum
Bir Edebiyatçı Gözüyle Mağaranın Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Mağaranın Kamburu – Yorum: 6
Mağaranın Kamburu
Bir Romanın Anatomisi: Mağaranın Kamburu
Bir Anı Defteri Buldum - Roman
Ömer Seyfettin Eserlerini Nasıl Yazardı?
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri - 2
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri - 3

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Siyasi Taşlama: Neşezâde - 2 [Şiir]
Siyasi Taşlama: Karamsarzâde [Şiir]
Kusurî"den Tırtıklama [Şiir]
Zam Zam Zam... [Şiir]
Tırtıklama (Kazak Abdal'dan) [Şiir]
Yoklar ve Varlar [Şiir]
İstanbul,sana Âşık Bu Kul [Şiir]
Âşık Dertli"den Tırtıklama [Şiir]
Namuslu Karaborsacı [Şiir]
Dostlarım [Şiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yıldırım adını kullanarak çeşitli forumlara yazı yazdım. İddiasız iki romanım var. Çok sayıda siyasi içerikli yazıya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öğretmeniyim. Yazmaya çalışan her kişiye büyük bir saygım var. Çünkü yazılan her satır ömürden verilen bir parçadır.

Etkilendiği Yazarlar:
Az veya çok okuduğum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.