Şahin bakışlı, ahu gözlü, şirin davranışlı ve tatlı sözlü idi. -Fuzuli, Leyla ve Mecnun |
|
||||||||||
|
Uykum geldi. Hayret! Gözkapaklarımın üzerine bir ağırlık çöktü; sanki kilolarca yük binmiş gibi. Kapattım gözlerimi, açmak istiyorum açamıyorum. Beynim faaliyette, gözlerim uykuda. Garip bir durum. İçim geçmeye başladı, kaygan bir zeminde kayıyor gibiyim, hayaller birbirini kovalıyor; sonrasını hatırlamıyorum. Uyumak bu galiba! Böyle ne kadar süre geçti, yani kaç dakika ya da kaç saat uyudum? Hesabını çıkaramıyorum. Vızıltılar duyuyorum, gözlerimi açtım. Sanki hiç uyumamış gibiyim. Vızıltıya sebep olanı/olanları da gördüm: İri bir kara sinek ve bir sarıca arı. Sinek kömür karası arı da turuncu renginde. Arı sineği kovalıyor, yakalarsa ne olacak? Hiç. Çünkü onlar oyun oynuyorlar; kovalamaca. Sinek perdeye konuyor, arı da; ikisi birden perdenin üzerinden yere düşüyorlar; biraz debelendikten sonra önce sinek uçuyor sonra peşinden arı. İkisi de kafamın üzerinde tur atıyorlar, daha sonra sinek gardolabın üzerine konuyor arı da oraya yöneliyor. -Defolun gidin odamdan, lanet şeyler? diye bağırıyorum. -Gitmezsek n'olacak diye, ikisi bir den cevap veriyor. Sinek gibi ezer misin, sarıca arı gibi sokar mısın? Gene ilkokula gittiğim bir zamandı. Bir bahçeden ceviz çalarken sahibi tarafından yakalanmıştım. Adamı ağacın altında bana öfkeyle bakarken görünce dizlerimin bağı çözülmüş, felçli bir insan gibi olmuştum, kıpırdayamıyordum. Adam bağırarak inmemi emrediyordu, inemiyordum. Dakikalarca donup kaldım, öylece bekledim. Adam öfkeden kuduruyordu, ağzından köpükler saçarak yerden taş alıp bana atmaya başladı. Bedenimi ağaçtan aşağı salmaktan başka çarem yoktu, öyle yaptım. Neyse ki ayaklarımın üzerine düştüm ve düşünce de ayaklarıma can geldi. Adam beni kulağımdan yakaladı. -Seni bir sinek gibi ezeyim mi pis hırsız? dedi. Gözlerimin önünde koca bir kara sinek canlandı, adam ayağı ile üzerine bastırdı; “cırck” diye bir ses çıktı. Adam ayağını kaldırınca kan, kurt karışımı iğrenç bir şey vardı yerde. Kulağımın kopma riskini de göze alarak bütün kuvvetimle kafamı çektim, adamın elinden kurtuldum. Kaçtım, kaçtım... Eve az kala yoluma yaşlı bir teyze çıktı. -Neden kaçıyorsun, niçin böyle koşuyorsun oğlum? Diye sorup önümü kesti. Zaten canım burnumda, engellenmek beni iyice kızdırdı: -Sana ne be, sana ne moruk! Diye haykırdım kadına. O da bana: -Sarıca arı gibi insanı sokuyorsun. Böyle yapma oğlum, dedi. Devam edecek...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |