..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"İnsan - işte tüm sır burada. Bu sır üzerinde çalışıyorum, çünkü kendim de insan olmak istiyorum." -Dostoyevski
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Roman > 1. Bölüm > Ömer Faruk Hüsmüllü




17 Mayıs 2018
Çapulcu Manyak - 2  
Ömer Faruk Hüsmüllü
Perdeyi kapattım, duvarları sayıyorum: İlki üç, sonraki beş, tekrar üç, sonraki dört... Masamın üzerindeki kalem kutusunu karıştırıyorum, keçe uçlu bir kalem arıyorum.


:ICI:
     

Yerdeki halıya ilişiyor gözlerim. Birçok yeri lekeli. Geometrik şekilli, biraz solmuş da olsa renklerin nerdeyse hepsi var. Kenarlarındaki püsküllerin yarısı kopmuş. Sağ ayağımla bir tekme atıyorum püsküllere, bir tutam daha kopuyor. Daha önceki kopmaların da sebebi bu olabilir mi? Dışarıdan gelen bir ses duyuyorum, camın yanına gidip perdeyi açıyorum. Kimsecikler görünmüyor. Sokak lambası ortalığı gündüz gibi aydınlatıyor. Karşıda 3-5 katlı apartmanlar var. Bazılarının giriş kapılarında ışık yanıyor. Işığı yanan daire ise hiç yok. Sokağa derin bir sessizlik hakim; sanki hiç yaşam belirtisi yok gibi. Buraya “Ölüler Sokağı” adı verilse, çok yakışır. Sessizlikten korkuyorum, az önce de sesten korkmuştum. Korkmadığım ne var ki? Her şeyden korkuyorum; hatta kendimden.
     O ne! Hani sokakta kimse yoktu, oysa şimdi uzun boylu, siyah saçlı, kolunda siyah bir çanta, ayağında bir karış boyunda topuklu ayakkabı, üzerinde fosfor yeşili elbise, seksapel bir kadın kırım kırım kırıtarak kaldırımda yürüyor. Ayakkabılarından çıkan “Tok, tok, tok...” sesleri bana kadar geliyor. Gecenin ilerlemiş saatinde bu ne cesaret! Tek başına. Yok değilmiş, arkasından iki adam geliyor; birinin üzerinde ceket diğerinde sadece gömlek var. İkisi de ayakkabılarının arkasına basmış, ayaklarını sürükleyerek yürümelerinden belli. Ağızlarının şapırtısını, ben ta buradan duyabiliyorum. Kadın durdu, adamlar da. İki taraf da yürüyüş mesafesini korudu. Kadın elindeki çantayı adamlardan tarafa attı, aslında kızgınlıkla fırlattı. Küfür de etmiştir, ağzı ve yüzü bu izlenimi bırakıyor. Kadın üzerindeki birer birer çıkarıyor; üryan kaldı. Eski yunan tanrıçalarınınkine benzeyen bir vücudu var. Tam sokak lambasının altında olduğu için en ince ayrıntısına kadar görülebiliyor. Adamlar da oldukları yerde üzerlerindeki giysileri çıkarmaya başladılar. Kadın, şuh bir kahkaha attı. İşte burada film koptu, bir de baktım ki ne kadın var ne de adamlar. Nereye gittiler, hiç yok muydular zaten? Nasıl olmazlar, ben az önce hepsini gördüm.
     Perdeyi kapattım, duvarları sayıyorum: İlki üç, sonraki beş, tekrar üç, sonraki dört... Masamın üzerindeki kalem kutusunu karıştırıyorum, keçe uçlu bir kalem arıyorum. Buldum, rengi kırmızı ama olsun; aslında diğer renklerden daha çok işime yarar. Kalemle duvarlara numara yazıyorum: En son yazdığım rakam beş, önceki üç, dört, beş, dört... Duvarlar kıpkırmızı.
     Pencerenin yanındayım, perdeyi açıyorum. Sokak lambası yanmıyor, ortalık günlük güneşlik. Güneş karşıdaki apartmanların boyunu geçmiş. Sokak insan ve otomobil dolu. Onlarca, belki de yüzlerce insan ve otomobil olmasına karşılık sessizlik hükmünü sürdürüyor; bunların hepsi ölü olmalı. Ama ölüyseler nasıl hareket ediyorlar, diye de sormadan edemiyorum. İyisi mi kapatayım perdeyi.
     Bilgisayar çalışmaya başladı, kendiliğinden. Sandalyenin üzerine, yere düşmüş olan minderi alıp koydum, oturdum. Klavyenin tuşlarına basıyorum, basıyorum, basıyorum. Işık var görüntü yok. Bozuldu mu? Dert değil, bozulursa bozulsun! İşte görüntü de geldi, kocaman harflerle “Google” yazıyor. Ekranın sağ alt köşesindeki saate bakıyorum: 03.26. Hani az önce sokakta gündüz vardı? Tekrar camdan bakmaya karar verdim.
     Şimdiki görüntü gece. Sokak gene ıssız ve sessiz. Karanlık kaçak güreşen bir sporcu gibi saklanmış bir yerlere. Sokak lambası siyahı kovalamış, o da pusuya yatmış bekliyor, ya lâmba kırılsın ya da elektrikler kesilsin diye. Yok yok, benimle alay ediliyor; dakikalar içinde geceden gündüze, gündüzden geceye geçişin başka bir izahı var mı?
Devam edecek...



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın 1. bölüm kümesinde bulunan diğer yazıları...
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 35 Son Bölüm
Memleketimin Delileri - 2
Memleketimin Delileri - 1
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 33
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 34
Köpeğin Adı Badi - 80 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 32
Demokratik Deliler Devleti - 37 (Son Bölüm)
Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 26
Göçe Göçe - Köyümüz Yok Olmuş - 48 (Son Bölüm)

Yazarın roman ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
Ücretsiz Kitap Dağıtabileceğim İstanbul’da Bir Mekan Arıyorum
Bir Edebiyatçı Gözüyle Mağaranın Kamburu - Yorum: 4
Bir Felsefeci’nin Kaleminden Mağaranın Kamburu – Yorum: 6
Mağaranın Kamburu
Bir Romanın Anatomisi: Mağaranın Kamburu
Bir Anı Defteri Buldum - Roman
Ömer Seyfettin Eserlerini Nasıl Yazardı?
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri - 2
Mağaranın Kamburu Romanına Yönelik Okuyucu Yorum ve Eleştirileri - 3

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Siyasi Taşlama: Neşezâde - 2 [Şiir]
Siyasi Taşlama: Karamsarzâde [Şiir]
Kusurî"den Tırtıklama [Şiir]
Zam Zam Zam... [Şiir]
Tırtıklama (Kazak Abdal'dan) [Şiir]
Yoklar ve Varlar [Şiir]
İstanbul,sana Âşık Bu Kul [Şiir]
Âşık Dertli"den Tırtıklama [Şiir]
Namuslu Karaborsacı [Şiir]
Dostlarım [Şiir]


Ömer Faruk Hüsmüllü kimdir?

Uzun süre Oruç Yıldırım adını kullanarak çeşitli forumlara yazı yazdım. İddiasız iki romanım var. Çok sayıda siyasi içerikli yazıya ve biraz da denemelere sahibim. Emekli bir felsefe öğretmeniyim. Yazmaya çalışan her kişiye büyük bir saygım var. Çünkü yazılan her satır ömürden verilen bir parçadır.

Etkilendiği Yazarlar:
Az veya çok okuduğum tüm yazarlardan etkilenirim.


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Ömer Faruk Hüsmüllü, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.