..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bir ülke bağımsız olmadan, bağımsızlık da erdem olmadan ayakta duramaz. -Rousseau
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Öykü > Soyut > Poyraz Vurgun




24 Ocak 2003
Gitmese ölecekti…  
Poyraz Vurgun
Ellerimin içinde oldu değişimin. Gözlerimin önünde. Sabun eridikçe küçülür ya, sen eridikçe çoğaldın, yeni şeyler yazdıkça, ürettikçe arttın. Biliyordum adım adım gittiğini. Benden, bizden uzaklaştığını, her geçen gün farklılaştığını korkarak görüyordum;


:BDCD:



Madem öyle, haydi git.

Ardına bakma, ne olurum diye de getirme aklına, sadece git. Zaten hep gitmelerde değil miydin? Alır alır da gitmez miydin başını? Önceleri dönüp dolaşıp geleceğini bilir, nerede kaldığını merak bile etmezdim. Şimdi hepten giderken birgün gelecek diye avutmayacağım kendimi, bu sefer hepten gittiğini kendime öyle kabullendirmişim ki. Haydi güle güle, yolun açık olsun…

Biz yetmedik sana. Saçımı süpürge ettim, akladım pakladım, karnını doyurdum, söküğünü diktim, sırtını ovdum. Ya gençliğime ne demeli? Yok, biz yetmedik sana. Biz, bal gözlü oğlanla ikimiz. Oysa ne kadar da severdin. Nereden geldi bu fırtına? Kim verdi bu lanet olası akılları sana? Tutturmuşun bir yazmaktır, bildim bileli hep aynı. O kağıtları sobalara basmalı, tandırlarda yakmalı o kitapları, seni bizden alan o fikirleri yasaklamalı desem de boş… Durup dururken, ortalık yerde hiç bir şey yokken gelip alırdı seni, habersiz, kapıları vurmadan, alır giderdi. Geride kalan bomboş bir torba yığını, düşünür dururdun. Ne düşünüyorsun, neler kuruyorsun derdim de duymazdın bile. Ya geceleri yataktan fırlamalara ne demeli? Kalkıp kalkıp masalara kapanmalara? Susamış gibi yazardın, ne yemek ne içmek gelirdi aklına, ne biz ne oda, ne dünya, hatta bazen çıplak geçerdim de yanından, farkıma bile varmazdın. Varsa yoksa nalet olası yazıların. Bilmem ki onlarla mı yatardın?
Bakıyorum etrafıma, bir boşluk bıraktın evet. Tuhaf bir yalnızlık. Arasıra eski çamaşırlarından, kıyıbucaktan kağıtların geçer elime. Ufak ufak notlar, tuhaf betimlemeler. Birinde şöyle yazmışsın: “Azaldı acım, demek ki yoksun…” ne demekse, neyi düşünerek yazmışsan artık. Bir başkasında da şöyle yazıyordu: “Sevgiler eskiyor.” Doğru mu bu? Eskir mi sevgiler durduk yerde? “O hep yeniden yaratılmalıdır” derdin. “Yeniden yaratmayı kestiğin anda sevgiler eskimeye başlar”. Kimbilir, belki de benim sevgiyi yeniden yaratmaya mecalim kalmamıştı…

Ellerimin içinde oldu değişimin. Gözlerimin önünde. Sabun eridikçe küçülür ya, sen eridikçe çoğaldın, yeni şeyler yazdıkça, ürettikçe arttın. Biliyordum adım adım gittiğini. Benden, bizden uzaklaştığını, her geçen gün farklılaştığını korkarak görüyordum; ama elimden birşey gelmiyordu. Tek yapabileceğim şey kıskanmaktı seni elimden alanı; ama o karşımda duran, boğazlıyabileceğim bir şey de değildi, nasıl başederdim elle tutulup gözle görülmeyen bir düşmanla? Çok acı çektim, çaresizlik içinde izledim gidişini. Sonra kendi kendime giderse gitsin, dedim. Cehenneme kadar yolu var, dedim, akıllı bir adam olsa böyle yapmaz, dedim. Ciddi değildim bunları söylerken ama içimden bir ses “bırak gitsin”, diyordu. “Bırak gitsin, yoksa ölecek...”

O tartışmamızda nasıl da bağırmıştım sana. Son silahımı kullandığımı biliyordum.
“Ya yazmak ya biz. Seç haydi!”
Çenem kopsaydı da demez olsaydım. Yo gittiğin için değil, seni böyle bir seçim yapmak zorunda bıraktığım için. Ya da en azından böyle bir seçim karşısında kalmana yol açtığım için. Artık iyice anlıyordum ki, sen artık benim değilsin. Seni artık bu evde tutamam. Sen artık biraz biraz başkalarının da olmuştun. Ne tuhaf, gözlerimin önünde gün geçtikçe çoğalmıştı sahibin. Zamanla kendine bile ait olmadığın gerçeğine vardığını itiraf ettiğinde geriye senden kederle bakan bir çift göz kaldı. Evet doğrusu buydu; sen artık kendine bile ait değildin.
Şimdi kalbinde büyük sevgiler, büyük çatışmalar, büyük burukluklar, büyük aşklar, coşkular… Her duygunun en büyüğü, en içlisi. Hadi git, ne diyeyim. Biz hep burada olacağız. Yüreğinde yeryüzüne saçılmışlığınla git haydi. Fazla dağılır, yörüngeni yitirirsen yüreğine sor, ondan başka bir pusulaya ihtiyacın olmayacak; benden de alıp giden o değilmiydi?

Gittin işte, yoksun...





Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.


Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Yaşam Ne Yapıyor? [Bilimsel]


Poyraz Vurgun kimdir?

Onüç yaşımdan bu yana yurtdışında yaşıyorum. Şiir, öykü yazarlığı, amator gazetecilik yaptım. Daha sonra zihin üzerine çalışmalar yapan bir gurupla bu alanda bir araştırmaya katıldım ve insanın, yaşamın ne olduğuna dair kesin bilgilere ulaşmanın mümkün olduğuna; bu bilgilerin uygulandığında başarının ve mutluluğun kesin bir sonuç olarak herkes tarafından elde edilebileceğine tanık oldum. İnsanlar kendi güçlerini küçümsemek gibi bir hastalığa sahipler. Bu nedenle yapılabilecek en etkili sanat biçiminin insanı motive eden, ona kendi gücüne güvenmesini sağlayan sanat olacağı sonucuna vardım. Bu amaca yönelik olan yazılarım değişik yayın organlarında, internet sitelerinde yayınlanmaktadır. Yazılarımın öyküde, Halide Edip Adıvar’, şiirlerimde ise Nazım’dan etkiler olduğu söyleniyor. Felsefi yazılarımın ise sadece bana ait olduğuna inanıyorum.

Etkilendiği Yazarlar:
Nazim Hikmet, Dostoyevski, Tolstoy, L. Hubbard


yazardan son gelenler

bu yazının yer aldığı
kütüphaneler


 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Poyraz Vurgun, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.